Zor oyun...

Mayıs ayının ikinci yarısı, malum, tayin edici bir siyasi takvime sahip.

İlk sırada dokunulmazlıklar meselesi var.

Bugün TBMM genel kurulunda dokunulmazlıkların kaldırılması için 1. Tur oylama yapılacak. Kesin sonucu verecek 2. tur ise Perşembe günü. AK Parti ve MHP'nin bu konuda tavrının ne olacağı ortada. İş, özellikle ikinci turda, “CHP milletvekilleri nasıl davranır” sorusunun somut yanıtıyla netleşecek. Referandum gerektirmeyen anayasa değişikliği, bu siyasi partinin de diğerleriyle hareket etmesini gerektiriyor. Her ne kadar, komisyonda CHP, MHP ve AK Parti'yle birlikte davranmış olsa da, Perşembe gününü beklemekte fayda var.

Şüphe yok ki, dokunulmazlıkların üç partinin ittifakıyla referandumsuz kalkması ile referanduma sunulması arasında anlam ve sonuç farklılıkları bulunuyor. Değil mi ki, muhtemel bir referandumda topluma siyasi bir konudaki tercihi değil, aynı zamanda evrensel değer ve mutabakatlarla garanti altına aldığı haklarla ilgili eğilimi sorulacak.

Dokunulmazlıkların kaldırılacak mıdır? Bu nasıl bir siyasi gerginlik üretecektir?

Daha sonra adli süreçler milletvekillerine ilişkin gözaltı, tutuklama gibi kararlara yol açacak mıdır? Konu referanduma giderse, dokunulmazlıkları kaldırma oylaması ortaya nasıl bir toplumsal kutuplaşma çıkaracaktır? Bunun demokratik düzen ve Kürt sorunu açısından sonuçları neler olacaktır?

Bunlar hayati sorulardır.

İkinci sırada AK Parti kongresi var.

Cumhurbaşkanının, AK Parti'nin başına ve başbakanlığa kimi tercih edeceği, temayül yoklamalarından nasıl bir ismin çıkacağı doğal olarak yanıt aranan soru.

Üç aday grubu öne çıkıyor.

Önce “kurucular” kategorisi var. Bu kategoriden, Erdoğan'la yola çıkmış, deneyimli, sadakatini kanıtlamış, teşkilatın kolay sindireceği bir ismin genel başkan olma ihtimali her zaman yüksek.

Ardından “Erdoğan ve AK Parti'nin ürettiği siyasetçiler kategorisi” geliyor. Bu kategori güven-sadakat-vekalet ilişkilerine işaret ediyor ve Erdoğan çizgisini tam temsil eden isimleri akla getiriyor.

En nihayet, AK Parti'nin ekonomi politikasından dış siyasete kadar yeni iddialarını temsil eden, yerli ve milli vurgusunu öne çıkaran, cumhurbaşkanı çevresinde etkin genç kuşak kategorisi bulunuyor.

Hangisi öne çıkacak?

Temayül yoklamaları önemli. Ancak bu yoklamalara yönelik Beştepe'nin vereceği işaret de önemli. Ancak en önemlisi son kararı enformel olsa da telaffuz edecek kişinin, Erdoğan'ın tercihi...

Kanaatim, ilk kategorinin şansının oldukça yüksek olduğudur. Üçüncü kategori ise, hiç şüphe yok ki, hükümet ve karar süreçleri içinde kendisine önemli bir yer bulmaya ve etkinliğini artırmaya adaydır.

Kimin başbakan olacağı, cumhurbaşkanı ve başbakan arasındaki ilişkilerin alacağı biçim elbette belirleyici bir öneme sahip olacak. Ancak asıl belirlenme, bir süre önce Tayyip Erdoğan'ın iktidar evresinin 3. döneminin başlamasıyla yaşandı. O zaman bu evrede iradeyi Erdoğan hem şekillendirecek, hem temsil edecektir. Bu çerçevede ana gövdeyi, mevcut durumu normalleştirmeye yönelecek anayasa hazırlıkları, buna yönelik siyasi hazırlıklar ve ittifaklar olduğu açıktır.

Üçüncü sırada bu hazırlık ve ittifakların kritik adresi olan MHP geliyor.

MHP'de karşılık ve meşruiyet tartışmaları ortada. Bahçeli'nin her geçen gün sıkıştığını tüm gözlemciler teslim ediyor. Söylenen şu: “Genel merkezdeki çatlak ve örselenme büyük. Kongreye gidilirse mevcut koşullarda Bahçeli'nin kaybetmesi kuvvetli ihtimal. Bahçeli de, kongreye gitmeme niyetinde. Bu, AK Parti'nin de işine geliyor. Partili cumhurbaşkanlığı konusunda Bahçeli'ye olan ihtiyaç, Akşener'in büyümesinin istenmemesi siyasi iktidar partisi açısından, bunu gerektiriyor. Yargıtay'ın kongreyle ilgili vereceği son karar ve bunun zamanı siyasi dengeleri etkileyecek gibi görünüyor...”

Mayıs ikinci yarısına girerken resim bu...

Kartlar yeniden karılıyor...

Ancak oyun zorlaşıyor ve daralıyor...