Eğer bir halk kendi dışındaki bir unsura karşı tabii ve siyasi hakları adına kavga veriyorsa, o halk kendi arasındaki kavgaya hak kavgası diyemeyiz. Öyleyse bu bir güç kavgasıdır. Güç kavgası yanlış değildir; fakat güç kavgası, ezilmişlik dolayısıyla kendine egemen olmamanın ruhunda tesis ettiği sosyo-politk gelenek, güç kavgasının, bu halk için çatışmaya dönüşmesini dayatıyor.
O halde kavganın bütün tarafları, çatışmacı yöntemlerin halkın demokrat olmasına ve medeni siyaset üretmesine engel olduğunu ve tarafların hedeflerinden sapmasına zemin hazırladığını da biliyorlar demektir.
Yok, eğer henüz medeni siyaset üretilmesi, yani demokrasi bu halkın güç odaklarının yapısal anlamda kaldırabileceği bir şey değilse, o halde yapılması gereken çatışmayı salık verecek yapısal sorunları gidermeye yönelmektir.
Eğer yapısal sorunları gidermek için güç odakları ve aydınlar hiçbir adım atmıyor veya atamıyorsa, burada haklı veya haksız aramak kadar absürt bir şey olamaz. Zira bizzat kavgaya giden yolun kendisi haksız ve dolayısıyla yanlıştır. Hangi baba yiğit koca bir yanlışın içinden haklı veya haksıza ulaşabilir? Üstelik bir tarafın haklı olduğunu ispatlamaya çabalamak yaşanacak olumsuz gelişmeleri engellemiyor aksine hızlandırıyorsa, ortadaki durum daha vahim bir hal almış demektir.
Öyleyse kavganın arkasında başka odakların, başka kirli ilişki biçimlerinin başka kavgaları vardır. Eğer öyleyse, o halde halkın güç odaklarının kendi aralarında verdiği kavga, parti çıkarları adına başka güç adakları adına yürütülüyor demektir. Buna da engel olmak mümkün değilse, o takdirde güç odaklarına yönelik aydın yaklaşımı tarafgirlikten veya partizanlıktan farklı olmalı, aksine onlar üzerinde kamuoyu baskısını oluşturmalıdır.
Ve maalesef eğer kamuoyunun bizzat kendisi, uyarılması gereken partilerin yönlendirmesi dışında oluşmuyorsa, yani aydınların kamuoyu oluşturma gücü yoksa hatta aydınların akredite edilmeme korkusu varsa, halkın ve halkın aydınlarının gerçekleştirebileceği tek imkân ellerini açıp onların arasını düzeltsin diye Yüce Allah’a yakarmak olacaktır.
Kendi sosyal ve siyasal mekanizmalarını temin ve tesis edememiş bir halkın arasına, bizzat o halkın güç odakları şiddete temayülü sokuyor ve bu yüzden bir gerilim oluşuyorsa, bu gerilimden tabii olarak halk ve halkın iradesi hariç “esas” ve “tetikçi” bütün güç odakları faydalanır.
Böylesi durumlarda; 1-Tarafların kitlesini oluşturan halktan ortak bir tepki veya mahalle baskısı oluşmadıkça ve 2- Güç odakları çatışmacı politikalar dolayısıyla elverişli kıldıkları çıkarlarına ulaşmadıkça gerginlik sona ermez.
Gerilim neyin üzerine kurulmuşsa çözümü de orada aramak gerekecektir. Eğer kavganın temelinde ideallere ilişkin tartışmalar değil de reel politik gerçekliği yatıyorsa, mesajı idealler üzerinden vererek tarafların ikna edilemeyeceği bilinmelidir.
Öyleyse;
1- Reel politik çıkarlarımızla ideallerimiz arasında orantılı bir uyumluluğu sağlamamız lazım.
2- Reel politik çıkarlarımızı halkı riske atacak atraksiyonların ötesine taşımamız lazım.
3- Dış güçlerin de topraklarımızda oynayacağı oyunların konusunu iç savaşın dışına çıkarmayı becerebilmemiz lazım…
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.