“İktidara yakın” akademisyen, gazeteci, kamuoyu araştırmacısı vs. diye bir kategori var biliyorsunuz, bu isimler ile konuşularak, iktidarın ne düşündüğü anlaşılmaya çalışılıyor. Bunlardan biri, son verdiği bir röportajda, özetle “önce PKK zayıflatılacak, sonra o koşullarda masaya oturulacak” demiş. Yani, PKK’nin zayıfladığı düşünüldüğü zaman gelene dek, asker, polis birçok genç, “uygun koşullar oluşana dek ölüme sürüklenecek”, bunun adı da “vatan savunması” olacak, daha fazla insan ölmesin diyenler “PKK’nin zayıflamasını istemeyen hainler” diye itham edilecek, barış sesleri bu gerekçe ile bastırılacak. “Akademisyen”in seslendirdiği, işte böyle bir iktidar aklı, akıllara durgunluk verecek bir akıl, olmaz olası bir akıl! Doğrusu zalimlerin aklı, yani aslında akıl diye geçinen akılsızlık! Güç sahiplerinin dayatabildiklerini akıl diye yutturma çabası!
Madem böyle düşünüyordunuz, “Analar ağlamasın dense Çanakkale savunulamazdı” diye “barış süreci”ne karşı çıkan eski bir CHP’li politikacıya neden esip gürlediniz? Dahası, 12 Eylül darbesinden önce, askerin istese çatışma ortamını durdurabileceğini, ama darbeye gerekçe yapmak üzere, özellikle beklediğini söyleyerek, o zalim stratejiye neden karşı çıktınız? Akıl aynı akıl, morglara mahsus “soğuk kanlılık”, aynı “soğuk, donuk kanlılık”! Sonuçta, bu ülkenin gençleri, sonuç vereceği düşünülen stratejilerin sıradan kurbanları sayılıp, üzerine hesap yapılıyor. İnsan böyle düşünse bile utanır, sıkılır da söze dökemez, yorum yapıyorum diye kendini de desteklediği iktidarı da rezil etmeyi göze alamaz. Belli ki, onlara göre bunlar rezil işler değil, onlara göre siyaset böylesi kanlı bir oyun. “Devletin kudret”i ile başı dönenleri kan tutmuyor, güce tapınanların kalp gözü çoktan kapanmış. Meğer ne hevesliymişler, ölüm saçma kudretini ele geçirmeye, zalimlerin tahtına kendileri oturmak için göz dikmişler, o tahtı ele geçirdikten sonra kaybetmekten bunca korkmalarının nedeni de bu, bize çektirdiklerinin de. Üstelik, tüm zalimler gibi cahiller, bedelini başkalarına ödettikleri hesaplarının hiçbiri doğru çıkmıyor.
İktidara yakın akademisyen, çok önemli bazı saptamalar yapmış; “Artık Öcalan’ın bir etkisi olmadığı anlaşılmış”. Aslında, özetle, “iktidar Öcalan’a istediğini yaptıramadı” diyor. Demek ki, “barış süreci” denilen; Öcalan’a PKK’yi tasfiye etme işlevini yüklemekten ibaretti, o halde, davul zurna ile ilan etmeye, müzakerelere, heyetlere vs. ne gerek vardı? Ayrıca, iktidar, bu yolla sonuç alınamayacağını nasıl kavramaz, insanlara boşu boşuna umut vaat eder? İnsan merkezli siyaset ve iktidar anlayışı “sorumluluk” üzerine inşa edilir, kudret göstermek üzere değil. Akılla yönetmeyi başaramayanlar, kaba güce müracaat eder, belli ki o akıl yokmuş, olmayınca eski yöntemlere keskin bir dönüş ile işte yine kan, revan içinde kaldık.
Peki, kudret gösterdiniz, ateşkes istememek neyin nesi? Silahların susmasına yanaşmak neden zaaf olsun? Hangi sonucu almak için ölmesi gereken yeterli insan sayısı ne? Hem olan biten, “AK Parti tek başına iktidar olmayınca, kaos oluyor” algısını güçlendirecek gibi de değil, zira halihazırda işbaşında olan geçici hükümetin hiçbir konuda elini tutan, kaos ortamını yatıştırmasını engelleyecek hiçbir sebep yok. Hal böyle iken, böylesi bir ortamda “seçim” diye tutturmanın ülkenin huzuru ile hiçbir alakası olmadığı apaçık ortaya çıkıyor.
Yoksa, iktidara yakın akademisyen’in söylediği gibi, ABD ile yaptığınız ittifaka mı güveniyorsunuz? Akademisyen, “Kürtlerin ABD ve Batı ittifakına fazla güvenme hatasına düştüğünü” söylemiş, hiç kuşkunuz olmasın, çok yakında aynı şey, bu iktidar için söylenecek. İnsanı merkeze almayan ittifakların hiçbir topluma hayrı olmadı, olmayacak. Dahası, o hesap da, iktidar açısından kötü ve dahası yanlış bir hesap.
Madem böyle düşünüyordunuz, “Analar ağlamasın dense Çanakkale savunulamazdı” diye “barış süreci”ne karşı çıkan eski bir CHP’li politikacıya neden esip gürlediniz? Dahası, 12 Eylül darbesinden önce, askerin istese çatışma ortamını durdurabileceğini, ama darbeye gerekçe yapmak üzere, özellikle beklediğini söyleyerek, o zalim stratejiye neden karşı çıktınız? Akıl aynı akıl, morglara mahsus “soğuk kanlılık”, aynı “soğuk, donuk kanlılık”! Sonuçta, bu ülkenin gençleri, sonuç vereceği düşünülen stratejilerin sıradan kurbanları sayılıp, üzerine hesap yapılıyor. İnsan böyle düşünse bile utanır, sıkılır da söze dökemez, yorum yapıyorum diye kendini de desteklediği iktidarı da rezil etmeyi göze alamaz. Belli ki, onlara göre bunlar rezil işler değil, onlara göre siyaset böylesi kanlı bir oyun. “Devletin kudret”i ile başı dönenleri kan tutmuyor, güce tapınanların kalp gözü çoktan kapanmış. Meğer ne hevesliymişler, ölüm saçma kudretini ele geçirmeye, zalimlerin tahtına kendileri oturmak için göz dikmişler, o tahtı ele geçirdikten sonra kaybetmekten bunca korkmalarının nedeni de bu, bize çektirdiklerinin de. Üstelik, tüm zalimler gibi cahiller, bedelini başkalarına ödettikleri hesaplarının hiçbiri doğru çıkmıyor.
İktidara yakın akademisyen, çok önemli bazı saptamalar yapmış; “Artık Öcalan’ın bir etkisi olmadığı anlaşılmış”. Aslında, özetle, “iktidar Öcalan’a istediğini yaptıramadı” diyor. Demek ki, “barış süreci” denilen; Öcalan’a PKK’yi tasfiye etme işlevini yüklemekten ibaretti, o halde, davul zurna ile ilan etmeye, müzakerelere, heyetlere vs. ne gerek vardı? Ayrıca, iktidar, bu yolla sonuç alınamayacağını nasıl kavramaz, insanlara boşu boşuna umut vaat eder? İnsan merkezli siyaset ve iktidar anlayışı “sorumluluk” üzerine inşa edilir, kudret göstermek üzere değil. Akılla yönetmeyi başaramayanlar, kaba güce müracaat eder, belli ki o akıl yokmuş, olmayınca eski yöntemlere keskin bir dönüş ile işte yine kan, revan içinde kaldık.
Peki, kudret gösterdiniz, ateşkes istememek neyin nesi? Silahların susmasına yanaşmak neden zaaf olsun? Hangi sonucu almak için ölmesi gereken yeterli insan sayısı ne? Hem olan biten, “AK Parti tek başına iktidar olmayınca, kaos oluyor” algısını güçlendirecek gibi de değil, zira halihazırda işbaşında olan geçici hükümetin hiçbir konuda elini tutan, kaos ortamını yatıştırmasını engelleyecek hiçbir sebep yok. Hal böyle iken, böylesi bir ortamda “seçim” diye tutturmanın ülkenin huzuru ile hiçbir alakası olmadığı apaçık ortaya çıkıyor.
Yoksa, iktidara yakın akademisyen’in söylediği gibi, ABD ile yaptığınız ittifaka mı güveniyorsunuz? Akademisyen, “Kürtlerin ABD ve Batı ittifakına fazla güvenme hatasına düştüğünü” söylemiş, hiç kuşkunuz olmasın, çok yakında aynı şey, bu iktidar için söylenecek. İnsanı merkeze almayan ittifakların hiçbir topluma hayrı olmadı, olmayacak. Dahası, o hesap da, iktidar açısından kötü ve dahası yanlış bir hesap.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.