• BIST 8946.58
  • Altın 3033.718
  • Dolar 34.2777
  • Euro 37.0994
  • İstanbul 15 °C
  • Diyarbakır 10 °C
  • Ankara 7 °C
  • İzmir 16 °C
  • Berlin 13 °C

Yeniden kuruluyor

Ahmet Altan-

Berlin Duvarı yirmi yıl önce yıkıldı.

O duvarın yıkılması, aslında Fransız Devrimi’yle başlayan iki yüz yıllık bir dönemin bitmesiydi.

Bu iki yüz yılda tarihin içinde açılan birçok parantez “duvarın” enkazı arasında kapandı.

Daha doğrusu o parantezlerin artık kapandığının “somut” bir göstergesi oldu “duvar”, insanlık o “duvarı” bir bitişle bir başlangıcın birbirine değdiği nokta olarak tarihine kaydetti.

Sanayi döneminin, ulus-devletlerin, tarihin hızlanmasında büyük bir rol oynayan işçi sınıfının, ekonomideki “ikili” yapının, sınırların, o “sınırların” yarattığı ayrımların, gümrüklerin, bayrakların, fabrikaların, orduların, köylülüğün yerlerini yeni sınıflara ve değerlere bırakmak üzere sahneden çekilmesinin habercisiydi “duvarın” yıkılışı.

Dünyayı parçalara ayıran sınırların kalkacağı, sınırların pek de önem taşımadığı bir “bütünleşmenin” başlayacağı, teknolojinin değişeceği, ekonominin ve hukukun yeryüzünün her yerinde aynı kurallarla çalışacağı, “düşüncenin” “mülkten” daha fazla para kazandıracağı, savaşın yerini barışın alacağı, robotların, lazerlerin, internetlerin, cep telefonlarının devreye gireceği, hayat tarzının, siyasetin, sosyal ilişkilerin yenileneceği yepyeni bir çağ başlıyordu.

Bir süre eskiyle” “yeni” yan yana varolacaklar sonra “eski” tümüyle ortadan çekilip yerini “yeniye” bırakacaktı.

Sınırları kaldıran, tek para, tek hukuk, tek anayasa dönemini başlatan Avrupa Birliği “yeni” hayat tarzını temsil ederken, hâlâ diktatörlüklerin varlığını sürdürdüğü Ortadoğu gibi bölgeler “eskiyi” temsil ediyordu.

Eskiyle yeninin yan yana var olduğu bu dönemde, yeryüzüne bakanlar ikiye ayrılıyordu.

Bir kısmı “ne değişmesi, ne yenilenmesi, işte eski sınıflar, eski sınırlar, eski değerler olduğu gibi duruyor” diyorlardı.

Bir kısmı da, “o durduğunu gördüğünüz eskiler yakında kaybolacaklar, onların yerini alacak yeniler çoktan sahneye çıktı,” diyorlardı.

Tarih ise bu tartışmalar aldırmadan yoluna devam ediyordu.

Cep telefonları, internetler, e-mailler zaten “iletişimde” sınırları yok edip dünyayı “bütünleştirmişti”, iletişim alanında “küreselleşme” çoktan sonuçlanmıştı.

“İletişimdeki” sınırsızlık henüz “ulaşımda” olmamıştı.

Avrupa dışında sınırlar varlığını sürdürüyordu ama “ulaşımın” bu kadar geride kalması mümkün değildi, ulaşım da bu yeni duruma ayak uydurmak zorundaydı.

Sesin ve görüntünün “sınırsız” bir şekilde dolaştığı dünyada, o seslerin ve görüntülerin sahibi bedenler de sınırsız olarak dolaşacaktı.

Sınırların yıkılması, dünyanın “tek bir pazar” haline gelmesi özellikle “yöneticilerin” iktidarlarını buduyordu, artık “ben kendi ülkemde kendi halkıma istediğimi yaparım” demek zorlaşıyordu.

Bütün dünya, bütün dünyadan sorumluydu.

Bosna da dünyanın meselesiydi, Gazze de dünyanın meselesiydi, Darfur da dünyanın meselesiydi.

Teknolojik değişimler sonucunda patlayan üretim, “ulus sınırlarının” içine sığmıyor, bütün sınırları parçalıyor, dünyanın her yanını dolaşıyor, dünyayı birleştiriyordu.

Üretilen malların ticareti “tek bir ekonomik” anlayışa göre yapılırken, bu ticareti garanti altına almak için de “tek bir hukuk” gerekiyordu.

Ayrıca, ulusların içine sığmayan malların rahatça satılabilmesi için “barışa” ihtiyaç vardı, “savaş” ticareti engelliyor, malların dolaşımını durduruyordu.

Obama’yı Amerika’nın başkanlığına getiren, onun her yerde “barışı” savunmasına neden olan gelişmenin arka planında, “sınırsızca” satılması gereken malların bolluğu vardı.

Türkiye, bu büyük değişimi tam yirmi yıl boyunca anlamazlıktan geldi.

Savaşı barışa tercih etti.

Ulus-devleti savundu.

Yasakları sürdürdü.

Ordunun siyasetteki rolünü devam ettirebilmek için “evrensel hukuku” uygulamayı reddetti.

Bunun bedelini elli bin insanı öldürerek, kendi halkını birbirine düşman ederek, fakir kalarak, çocuklarına eğitemeyerek, devletini çeteleştirerek, kurumlarını çökerterek ödedi.

Berlin Duvarı’nın yıkılmasından yirmi yıl sonra şimdi nihayet Türkiye, “Ankara Duvarı”nı yıkıyor.

Bütün dostlarıyla “barış” yaparken, kendi iç barışını da sağlamak için önemli adımlar atıyor.

Bununla da kalmıyor, gelen haberlere bakılırsa, bütün anlamsız yasakları kaldırmak, hukukunu çağa uydurmak, ülke içindeki eşitsizliklere son vermek üzere büyük bir atılım yapamaya hazırlanıyor.

Başbakan Erdoğan’ın, önümüzdeki günlerde büyük bir demokratikleşme ve değişim paketini açacağı bildiriliyor.

Bu söylenenler gerçekleşirse, Türkiye yirmi yıllık bir gecikmeyle de olsa dünyanın gelişimine adımlarını uydurmak için hızlanacak.

Türkiye de bu “yeni çağın” parçası olacak.

Yıllardır “Ankara Duvarı”nın ardında bizi bekleyen özgürlüğe ve mutluluğa ulaşacağız sonunda.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89