IŞİD’in Tel-Abyad’dan PYD güçleri tarafından çıkarılmasının ardından 19 Haziran’da yayımlanan bir iktidar gazetesinin birinci sayfasındaki manşet başlığında, “PYD, DAEŞ’ten daha tehlikeli” yazıyordu...
Editör, varsayılan “tehlike”yi manşete konu olan “haber”in verildiği iç sayfada daha güçlü biçimde vurgulanmak istemiş ve başlıkta geçen “daha tehlikeli” sıfatının başına bir de “çok” zarfını eklemişti: “PYD, DAEŞ’ten çok daha tehlikeli”...
Başlık tırnak içinde verilmişti çünkü bu iddialı tespiti yapan, adı ve sanı belirsiz “askeri kaynaklar”dı:
“PYD güçleri, koalisyon uçaklarının bombaladığı yerleri ele geçirerek Türkiye sınırına paralel şekilde kuzey hattını ele geçirdi. (...) Askeri kaynaklar bu yeni oluşumun Türkiye sınırını güvensiz hale getireceğine dikkat çekiyor. Suriye sınırının her türlü terörist sızmaya açık hale gelebileceğine vurgu yapıyor.”
“Askeri kaynaklar”, “DAEŞ’in en fazla 2-3 yıl sonra yok olma ihtimalinin yüksek olduğunu” düşünürlermiş... Buna mukabil PYD etnik temelli hareket ettiği için sınırda bir tampon kurmasıyla daha uzun süre kalıcı olabilirmiş ve bu nedenle Türkiye’ye tehdit oluşturacakmış...
Gülünç bir mantık bu.
PYD etnik temelli hareket ediyor da IŞİD temelsiz mi? O da mezhep temelli. Bazılarının “Sünni fenomeni” olarak gördükleri IŞİD’in birkaç yıl içinde yok olması için önce bölgedeki mezhepçi ve fakat utangaç dostlarının bu terör devletinden desteklerini çekmesi gerek. Maalesef bu yönde güçlü bir emare göremiyoruz.
Bu “haber”, iktidar gazetesi editörleri ve onlara yönünü gösteren muktedirlerin içinde yaşadıkları ve takipçilerini de çekmek istedikleri illüzyonlar evreninden çarpıcı bir kesiti gözler önüne seriyor...
Yazılana bakılırsa, bu fevkalade müphem “askeri kaynaklar”, Türkiye’deki Mürşitpınar (Kobani-Ayn el-Arap) ile Ceylanpınar (Serekani-Ras el-Ayn) arasındaki hattın Suriye tarafında kalan güney bölümünün IŞİD’in kontrolü altında iken güvenli olduğunu düşünüyorlar.
Benzer biçimde söz konusu hattın güneyinde IŞİD hakim iken sınırın “terörist sızmalarına” kapalı olduğu gibi gerçeküstü bir sonuç çıkıyor bu yazılanlardan...
Demek ki sınırdan girip çıkan IŞİD ne “terörist” ne de bir güvenlik tehdidi olarak görülüyor.
Oysa dünya ve Türkiye kamuoyunun çok önemli bir kesiminin nokta-i nazarında IŞİD hem terörist hem de örgütün cihatçılarının Suriye’ye girip çıkmak için Türkiye topraklarını ve sınırını kullandığı malum. Başka türlü olması da zaten eşyanın tabiatına aykırı.
IŞİD’in nasıl görülmesi ve IŞİD’e karşı hangi tavrın alınması gerektiği hususunda Türkiye’yi yöneten zihniyet ile dünya arasında açılmakta olan makası işaret eden bir “haber”di bu...
ABD Başkanı Obama’nın AKP’nin yenilgisiyle sonuçlanan 7 Haziran seçimlerinden iki gün sonra yaptığı açıklama da söz konusu makasın iyice açıldığını gösterdi.
Obama önce “Hala binlerce yabancı savaşçının Suriye’ye geçtiğini ve sonrasında da Irak’a gittiklerini görüyoruz” dedi. Ardından Türk makamlarını “problemi bildikleri halde tedbir almak ve işbirliği yapmak hususlarında gereken kapasiteyi kullanmamakla” suçladı.
Tel-Abyad, Obama Ankara’yı ilk kez açıkça suçladıktan bir hafta sonra, IŞİD karşıtı koalisyonun hava desteğiyle harekat icra eden YPG’nin eline geçti.
Ve bu iki hadisenin birbirini takip etmesi tabii ki bir rastlantı değildi.
Hava destekli Tel-Abyad operasyonu, PYD ve genel olarak PKK çizgisiyle ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyonun IŞİD karşısında çıkarlarının büyük ölçüde örtüşmeye devam ettiğini gösterdi.
19 Ekim 2014’te Kobani direnişçilerine havadan silah ve cephane atılmasıyla sıçrama yapan fiili ittifak ilişkisi istikrar kazanmış gibi...
IŞİD’e Suriye’de en ağır darbeleri indirmek Amerikan-Kürt ittifakı sayesinde mümkün oluyor.
Bu ittifakın, “Yeni Türkiye” açısından dramatik sonuçları var.
En önemlisi, IŞİD’in başkenti Rakka ile “Yeni Türkiye” arasındaki münasebetin bir “Kürt tampon bölgesi” kurulması yoluyla kesilmesidir. Obama’nın “Yeni Türkiye”den ricası Ankara’dakiler tarafından yerine getirilmeyince PYD desteklenmiş, IŞİD’e karşı sınır güvenliği böylece sağlanmıştır.
Bu arada Karkamış’ın Suriye’deki komşusu Carablus’tan Türkiye’nin Irak sınırına kadar uzanan 400 kilometrelik sınır hattının güneyi PYD’nin kontrolü altına girdi; Kobani ve Cezire kantonları birleşti. Artık Irak’tan Kobani’ye ulaşmak için Ankara’dan ricacı olmaya gerek kalmıyor.
Afrin kantonunu da hesaba katarsak, 915 kilometrelik sınırın 490 kilometresinin artık PYD kontrolünde olduğu görülüyor. IŞİD’in elindeki sınır kesimi 75 kilometreye düştü.
Ve bütün bunların nasıl mümkün olduğu da malum. “Yeni Türkiye”nin Suriye politikası ve bunun yanı sıra IŞİD karşıtı koalisyonda yer almayı reddetmesi sayesinde...
PYD ve PKK çizgisi Ankara’dakilere çok şey borçlu.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.