Deniz Baykal’ın Erdoğan’a ve Türkiye’nin Suriye ve Kürd meselesi siyasetine destek mahiyetindeki çıkışının ve bu çıkışa seküler çevrelerden büyük bir itirazın gelmeyişinin Türkiye’de yeni bir müesses nizamın kurulmasıyla ilgili olduğunu düşündüğümü geçen hafta yazdım. Belli ki, çok değil bir on sene kadar öncesinin azılı Erdoğan muhalifleri, Ergenekoncular, merkez medyacılar, Baykal ve benzerleri, Suriye ve Kürd meselesinin aldığı hal karşısında bir zamanlar hayatlarının neredeyse bütününü kuşatan laiklikle ilgili endişelerini geri plana atıp Erdoğan’ı ve onunla temsil olunan Kürd meselesindeki haşin ve Ortadoğu’daki (ABD’ye rağmen) angaje siyaseti desteklemeye karar vermişler. Erdoğan’la temsil olunan bu siyasete MHP’nin de uzun zamandır örtülü destek verdiği hesaba katılacak olursa Erdoğan, Ak Parti, Baykal ve benzeri sekülerler, Ergenekoncular, MHP, merkez medya gibi çok sayıda kallavi aktörden oluşan bir bloka dayanan bir müesses nizam var karşımızda. Memleketin beka meselesini, eskiden olduğu gibi sekülerlerle ya da dindarlarla değil, Kürdlerle ve Ortadoğu’yla (ve bu ikisiyle ilişkisi üzerinden de Batı’yla) alakalandıran bir müesses nizam.
Erdoğan’ın başını çektiği Kürd meselesi ve Ortadoğu siyaseti etrafında oluşmuş olmakla birlikte bu yeni blokun payandalık yapmaktan imtina edemeyeceği bir siyaset daha var: Erdoğan’ı başkanlığa taşımak. Gidişat, pek çok aktör için Kürd meselesi ve Ortadoğu’ya dair kaygıların her şeyin önüne geçtiğini ve bu uğurda Erdoğan’ın başkanlığının işe yarayacağına kanaat getirilmiş olduğunu gösteriyor. Uzun lafın kısası, bir dönem birilerinin hep dediği üzere Kürdler Erdoğan’ı başkan yapacak gerçekten; ama öngörülenden biraz karmaşık bir biçimde: Erdoğan’ı bizzat arkalayarak değil, Türkiye siyasetinde sebep oldukları büyük endişe yoluyla.
Peki, Erdoğan’ı başkanlığa taşıyacak görünen bu yeni bloklaşmanın Erdoğan’ı başkan yapmak ve Kürd meselesi ve Ortadoğu meselesi siyasetlerinin sebep olacağı alarmizme bağlı olarak giderek otoriterleşecek bir siyasi rejimin kapısını aralamaktan başka bir siyasi etkisi olmayacak mı? Olması kaçınılmaz görünüyor. Kaçınılmaz çünkü, Erdoğan, Ak Parti, TSK, MHP, Baykal üzerinden CHP gibi, memleketin neredeyse HDP harici bütün aktörlerini bünyesinde toplamış görünen bu blokun bu bütünlükte kendini sürdürmesi imkansız. HDP harici bütün belli başlı aktörleri buluşturan böylesi bir saflaşmanın mezkur saflaşmayı mümkün kılan her üç meselede birden ihtilaf yaşaması kaçınılmaz görünüyor. Ne Ak Parti’nin, ne CHP’nin, ne MHP’nin ve belki de ne de TSK’nın bütününün Erdoğan’ın başkanlığına, Kürd meselesinde süregiden haşin siyasete ve Ortadoğu’da peşine düşünülmesi öngörülen ve Batı’yla mesele yaratması mukadder görünen angaje siyasete sürekli bir onay vermesi mümkün görünüyor. Aksine, bu aktörlerin her biri, bilhassa da CHP, MHP ve Ak Parti bugünkü saflaşmayı inşa etmiş görünen bu üç meselenin birinde, ikisinde ya da üçünde birden ayrışma yaşayacak gibi.
İster misiniz, ayrışma, çatlama, patlama, her neyse, hep yakıştırıldığı, beklendiği ve arzu edildiği üzere HDP’ye değil de, diğer üç siyasi aktöre nasip olsun? (basnews)
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.