Daha önce demiştik ki; yeni dönemde, geçmişte hep ısrarla savunduğumuz bir iddia, “kalemin kılıçtan, düşüncenin zorbalıktan daha güçlü” olduğu tezi, teorinin griliğinde değil de hayatın yeşilliğinde sınanacaktır.
Gelişmeler böyle sürerse, toplumsal meşruiyet, zihinler, düşün ve ideoloji düzlemlerindeki mücadele öne çıkacak, stratejik önem kazanacaktır. Dolayısıyla da, aydınlara büyük görevler düşecektir. Bu durumun gerekleri üzerinde yoğunlaşmak ve pratikleşmeye hazırlanmak elzem hale gelmiştir.
Bugün Türkiye tarafı bu konuda büyük fukaralık içindedir.
Geleneksel aydınlar Batı’nın yapay uzantısı halinde zaten sakat doğmuşlardı; şimdi artık bir güç olarak mevcut değiller.
Bunların döküntüsü durumundaki Kemalist/ulusalcı kategoriyi ise, bol gürültü çıkartan boş bir teneke olarak görmek mümkün. Bu sığlıktan bir şey çıkmaz, miadını artık doldurmuştur.
Pek çok Kürdün pek çok sevdiği Liberallerse, eskiyi pişmanlık söylemiyle süsleyerek ve değişim kavramıyla maskeleyerek allayıp pulluyorlar ya da emperyalist çıkar odaklarının sözcü taşeronluğunu yaparak zevahiri, yani düzen adına günü ve kendi adlarına parsayı, kurtarmaya bakıyorlar. Ama esasa ilişkin derinlikli, yaratıcı, güvenilir tezler üretemiyorlar. Analiz diye, genellemelerle, yaldızlı aldatmacalarla, parlatılmış eski kavramlarla idare ediyorlar.
Marksistlerin entelektüel düzeyi bunlarla karşılaştırılamaz ve tartışılamaz elbette ama onların da seslerini duyuramadıkları, yanı sıra bir durgunluk yaşadıkları, kendi özerk alan ve ana gündemlerini terk etmek zorunda kaldıkları açık.
Bir de bildik İslamcı aydınlar var. Onlar, fazla entelektüel yaratıcılığa ihtiyaç duymadan, daha çok hükümetin halkla ilişkilerini yürütüyorlar, ona tercüman oluyorlar, politikalarını kamuoyuna pazarlıyorlar.
Buna karşılık bir biçimde AKP çeperindeki kimi kurumlarda yer tutan, çoğu dışarda yetiştirilmiş Osmanlı-İslam geleneğiyle barışık “modern, liberal milliyetçi” kamuoyu oluşturucusu bir kuşak düşün hayatında yer almaya başlıyor. Daha çok da pek ortalıkta görünmeden, dış odaklarla eşgüdüm içinde, hükümete, devlete danışmanlık yapıyorlar, projeler hazırlıyorlar, araştırmalar örgütlüyorlar. Bu yeni-sahici düşünsel güç, Devlet/Hükümet aklının önemli bir yanını oluşturmakta. Türk tarafındaki neredeyse tek ciddiye alınması gereken de bu odak; tehlikeli, iyi yetişmiş, uzmanlık alanlarına hakim ve arkalarında devlet/(yerli-yabancı) sermaye gücü var.
Gelelim Kürt tarafına...
O cenahtaki hamaset ve keskin slogan bezirganlarını, Türk Kemalistlerinin bir izdüşümü/versiyonu olarak bir kenara koyabiliriz.
Kürt Hareketi’nin diplomasi, medya, sosyal ilişkiler gibi alanlarda yetiştirmiş olduğu faal insan kaynağı yanında, Kürt entelektüel dünyasının üç bereketli kaynağı daha var...
Birincisi, şimdinin geleneksel angaje aydınlarına dönüşmüş eskinin “halk aydınları”. Vedat Aydın, Leyla Zana gibi büyük Kürt mücadelesinin ve aydınlanmasının parlak temsilcilerinden oluşuyor bu kategori. Binlercesi faili meçhul cinayetlere kurban gitti ama ana damar kesilemediği için inatçı varlıklarını bugünlere taşıdılar. Büyük bir zenginliği temsil etmekteler.
İkinci kaynak, politikleşmiş sıradan Kürt kitlesi içindeki müthiş damarın her görüşten etkin temsilcileri. Şimdinin “halk aydınları.” Buradaki derinlikli birikimin; aktif düşünce üretiminin; dünyayı izleme, gelişmelere vakıf olma düzeyinin; çözümleme dehasının, toplumsal hayata müdahil olma dinamiğinin eşini/benzerini dünyada çok ender bulabilirsiniz.
Genel olarak düşünce üretim mekanizmalarından, basın-yayın faaliyetlerinden, hatta sosyal medyadan büyük ölçüde dışlanmış olsalar da, inatçı dinamizmleriyle benim de aralarında olduğum “eskiler”i “rahatsız eden” varlıklarını hep ensemizde hissettiriyorlar.
Çok da iyi ediyorlar!.. Artık onlarsız bir gelecek kimse kuramayacak...
Nihayet, bir de, özellikle Disaporada bilinçli, teknik bilgilerle donatılmış, klasik eğitim almış, profesyoneller diyebileceğimiz bir genç kuşak çıkıyor tarih sahnesine. Örgütleniyorlar ve Kürdistan’ın mücadelesine-geleceğine taze bir güç olarak kendi damgalarını vurmaya hazırlanıyorlar...
Karşılıklı güçler tablosu böyle bu alanda ve sonuç bana umut veriyor...
Mesele, bütün bu güçleri farklılık içinde birarada tutacak ulusal şemsiyenin oluşturulmasında...
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.