PKK lideri Abdullah Öcalan, iki yıl önce Newroz kutlamasına gönderdiği mektubunda, “artık silahlar sussun, fikirler ve siyaset konuşsun” demişti. Bu açıklama barışa dair umutları bir kez daha yeşertmişti. Ne yazık ki, sonrasında işler istenildiği gibi gitmedi. Öcalan’ın açık çağrısına rağmen PKK, silahlı güçlerinin tümünü sınır ötesine çekmedi. Hükümet ise gerekli adımları atmadı. Üstelik moralleri bozan, insanlarımızı umutsuzluğa sürükleyen başka olumsuz gelişmeler de oldu. 6-7 Ekim olaylarından sonra, ilişkiler kopma noktasına geldi. Ama tüm bunlara rağmen kararlı bir biçimde sürdürülen görüşmeler, bizi bugünkü noktaya getirdi. Bu görüşmeler inatla sürdürülmeseydi, geçen haftaki ortak basın toplantısı asla gerçekleşmeyebilirdi.
Öcalan’ın “silahlı mücadeleyi bırakma temelinde, PKK’yi bahar aylarında olağanüstü kongreye davet ediyorum”, yönündeki mesajı bize yeni olanakların kapısını aralamış oldu. Ortak basın toplantısında yapılan konuşmalar ve özellikle Öcalan’ın çağrısı yepyeni bir aşamaya ilerlememizi sağlayacak bir imkân doğurdu. Bu imkânı iyi kullanmalı ve bu açıklamalara sıkı sıkıya sarılmalıyız.
Bu topraklarda yaşayan insanlar otuz yıl süren “iç savaşın” yıkıcı etkilerini gördüler. Kendi deneyleri ile savaşın ve çatışmanın hayatlarını kararttığını öğrendiler. Yeni bir çatışmanın olmasını istemiyorlar. Bu nedenle “barış ve çözüm sürecine” destek verdiler, veriyorlar. Yeni bir çatışmanın “topyekûn bir iç savaş” olacağını ve çok daha yıkıcı sonuçlara yol açacağını iyi biliyorlar. Bu nedenle savaşı kim başlatırsa başlatsın toplumdan destek alamayacaktır. Barışa ise güçlü bir destek vardır. HDP heyeti ile hükümet yetkililerinin yaptığı ortak açıklama her şeyden önce toplumun “barışı ve çözümü” istemesinin bir sonucudur.
Öcalan’ın, son mesajı onun, Kürt meselesini barışçı bir biçimde ve diyalog yolu ile çözme arzusunun somut bir göstergesidir. Öte yandan, bu açıklamanın “Kandil’den” habersiz yapıldığını söylemek mümkün değildir. Nitekim basın toplantısından hemen sonra KCK, bir açıklama yaparak “Önder Apo’nun müzakere taslağında belirttiği on madde temelinde asgari müştereklerde mutabakat sağlanması durumunda silahlı mücadelenin bırakılacağına dair yeni bir kongre gerçekleştirmemiz için yaptığı niyet beyanını kamuoyuna duyurması tarihî bir adım olmuştur,” diyerek tartışmanın içinde olduğunu ilan etmiştir.
Yürütülen görüşmelerden sonra, süreçte “resmî, ciddi ve sorumlu bir aşamaya” geldiğimizi görüyoruz.
Bir süredir konuşulan “izleme kurulunun” oluşması gündemdedir. İmralı’da bir sekretaryanın oluşacağı da konuşuluyor. En önemlisi ise Öcalan’ın müzakere edilmesi için önerdiği 10 maddelik tartışma taslağının nasıl ve ne zaman ele alınacağı konusudur. Kolay değil. Zor ve karmaşık bir süreç bizi beklemektedir. Bu aşamada hükümetin alacağı tutum, atacağı adımlar belirleyici olacaktır.
Bu yapılan ortak açıklama çok önemlidir. Önemlidir, çünkü bu her şeyden önce bir irade beyanıdır. Her iki taraf için de bağlayıcı bir niteliği vardır.
Bugüne kolay gelinmedi. Bundan sonra da işler kolay olmayacaktır. Taraflar arasında görüş ayrılıkları var. Bu ayrılıkları asgariye indirmek bile zaman alacaktır.
Türkiye’nin en karmaşık meselelerinden birinin çözümünden söz ediyoruz. Her şeye rağmen, çatışmanın yerini demokratik siyaset alabilir. Gerginlik yerini uzlaşmaya; güvensizlik ise yerini karşılıklı yakınlaşmaya bırakabilir. Otuz yıllık savaş yerini kalıcı barışa bırakabilir.
Burada önemli olan diyalog, işbirliği ve birlikte çalışma zeminini oluşturmaktır. Ortak basın toplantısı bize bu zeminin sağlanabileceğini çok net biçimde göstermiştir.
Türkiye, kendi “büyük barışını” gerçekleştirmek için önemli bir fırsat yakalamıştır.
Bu fırsat kaçırılmamalıdır.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.