17 Eylül’den bu yana Wall Street’in hemen yanındaki Zuccotti Park’a kamp kuran ‘Wall Street’i İşgal Et’ adlı sivil girişim tarafından düzenlenen protestolar önceki gün doruğa ulaşırken, dün de başta İtalya olmak üzere Avrupa’ya yayıldı. Wall Street işgalinin mimarlarından anarşist antropolog Dr. David Graeber’in tespiti şöyle: “Eylemciler orta sınıf ailelere mensup. Gençler yapmaları gereken her şeyi yaptı ve şimdi her birinin 80 bin dolarlık borcu var. Ayrıca ne bir gelecek ne de iş sahibi olabildiler. Sistem gençleri yüzüstü bıraktı. Çünkü para, iş yaratma ya da yetenekli gençlerin iş bulacağı bir ekonomik düzen kurmak yerine Wall Street’e, yani hükümetin desteği ile yaratılan bu yağmacı finansal yapıya akıyordu.
Politik sistemde de durum bu. Amerikan gençleri ‘değişim’i temsil ettiklerine inanarak Barack Obama ve Demokrat adaylara oy verdi. Sonunda ellerine Wall Street’i kurtarıp başka kimseye yardımı dokunmayan, giderek sağa yaklaşık klasik muhafazakârlar gibi davranan bir rejim geçti. Bir değişim gerçekleştirmek kahramanca çaba gerektiriyor. Neden? Çünkü Demokratları da Cumhuriyetçileri de zenginler elinde tutuyor. Bunu seçimle değiştirmek zor. Dolayısıyla gençler ‘sistem çürük ve artık onunla uyum içinde olmayacağız’ dedi.”
***
BM Kalkınma Programı Raporu, küreselleşen ‘Wall Street’i İşgal Et’ hareketinin sloganı olan ‘biz toplumun yüzde 99’uyuz’ tespitini doğrular nitelikte...
Çünkü dünya nüfusunun yüzde 25’i dünyadaki toplam servetin yüzde 80’inine sahip.
BM raporuna göre milyonlarca kişi açlık sınırının altında yaşarken zengin ve yoksul arasındaki makas giderek açılıyor.
Geçim masrafları tüm dünyada artarken, maaşlar yerinde sayıyor. Sağlık ve eğitime ayrılan para azalırken, sosyal güvenlik alanı da sürekli kısıntılara maruz kalıyor.
***
Dünya nüfusunun neredeyse yüzde 40’ı sıhhi tesislerden yoksun, bir milyar insan açlık çekiyor. Ayrıca yoksulluk yüzünden kalkınmakta olan ülkelerde, özellikle de kırsal kesimlerde, çok sayıda çocuk okulu bitiremeden terk etmek zorunda kalıyor.
***
Küreselleşmeye karşı, özellikle Wall Street’te başlayıp dünyaya yayılan ‘küresel muhalefeti’ nasıl okumalı?
ABD İmparatorluğu yıkılıyor mu?
Kapitalizm çöküyor mu?
Modern bir Zapata isyanı eşiğinde miyiz?
Yoksa yeni bir dünya savaşı mı çıkacak?
Gelir dağılımındaki inanılmaz eşitsizliği ve insanların gelirlerinin geçinmeye yetmediğini, geçim masraflarının artarken maaşların yerinde saymasını nasıl okumalı?
Küreselleşmenin olağanüstü nimetleri yanındaki bu yakıcı külfetlerinin iyi bir analizi ancak Sanayi Devrimi’ne bakarak okunabilir...
İnsanlık aynı tabloyu maalesef o dönemde de yaşamış...
Çağ değişiminde insanlık büyük bir değişim krizi ve yaralayıcı bir adaletsizlik yaşıyor ama yeni çağ yola girdiğinde çok çarpıcı bir zıplama oluyor.
Şimdi de kan revan içinde Sanayi Dönemi’nden bir sonraki çağa geçiyoruz...
***
Çöken, yıkılan bir şey yok ama kökten değişen bir şeyler var: Sanayi Devrimi, ulus-devlet, burjuvazi, proleterya...
Ve bu değişime uyum sağlamakta çok zorlanan yığınlar...
Bizler, ‘sosyal değişim’ konusundan da, ‘değişim bilim’ algısından da nasibimizi almadığımız için her dönüşümü hep aynı şekilde ve negatif bir gözlükle, ‘çökme, yıkılma, patlama, çatlama’ olarak okuyoruz...
Hâlbuki sadece çağ değişimi yaşanan...
Aslında 1750’lerde yaşanan Sanayi Devrimi, bugün olup biteni derinlemesine anlamak için olağanüstü bir laboratuar ama 26 kişinin yılda ancak zor bela bir kitap okuduğu bir toplumda kim gidip bununla ilgilenecek?
‘Çökme, yıkılma, yeni dünya savaşı’ hem daha kestirme, hem de bizlere daha cazip geliyor.
O halde hep beraber haykıralım:
‘Dünya ölüyor, bitiyor, mahvoluyor’...
Ve bağırarak rahatlamaya devam edelim:
‘Ama tek biz dimdik ayaktayız’...
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.