Yüksek yargı, anayasa değişikliği konusunda arka arkaya açıklamalar yapıyor.
Hepsi de siyasi açıklamalar.
Sanırsınız ki karşımızda bir siyasetçiler grubu var.
CHP lideri Deniz Baykal’la aynı paralelde konuşuyorlar, bu anayasa değişiklikleri olursa “yargı bağımsızlığını” kaybedecekmiş.
Yargı “bağımsız” olsa belki ne dediklerine kulak veririz ama yargının bağımsızlığı pek gerçekmiş gibi gözükmüyor.
CHP’nin ve yüksek yargının asıl korumak istedikleri kurum, yargıçlarla savcıların atamalarını düzenleyen HSYK.
Bu kurumun yapısını “muhafaza” etmek istiyorlar.
Niye bu kadar şiddetle bu kurumu koruyorlar?
Bu kurum, Şemdinli’de “iyi çocukların” düzenlediği suikastla ilgili iddianameyi yazan “savcıyı” meslekten men etti.
“Bağımsız” bir şekilde mi verdi bu kararı?
Hayır.
Bize ikide bir “yüz milyarlık” tazminat davaları açan HSYK, istediği kadar dava açsın, “bağımsızlığı” konusundaki şaibeyi ortadan kaldıramaz.
Çünkü eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, 32. Gün programında “savcının atılması için emri kendisinin verdiğini” açıkladı.
Genelkurmay Başkanı’ndan emir alan bir yargı kurumu olur mu?
CHP de, yüksek yargı da, HSYK’nın “bağımsızlığını” değil, bizzat Büyükanıt’ın itiraf ettiği “askere bağımlılığını” korumak istiyorlar.
Askerle elele verip “halkın iradesini” geriletmek, siyaseti kendi denetimleri altına almak peşindeler.
Seksen yıllık “egemenliği” sürdürmek asıl amaçları.
Eğer yüksek yargı, “bağımsızlığına” meraklı olsaydı Genelkurmay Başkanı’nın emriyle iş yapmaz, 28 Şubat’ta karargâha koşturmaz, 27 Nisan muhtırası karşısında sessiz kalmazdı.
Onların korkusu “halkın” yönetime ağırlığını koyması.
Bunu önlemek istiyorlar.
Medya da AKP’ye akıl veriyor “anayasayı mutabakatla değiştir” diye, ne mutabakatı, kiminle mutabakat?
Askerî düzenin devamını isteyen “tutucu” CHP’yle, Genelkurmay Başkanı’ndan emir alan yüksek yargıyla mı mutabakat yapılacak?
Anayasayı değiştirmek için “367” kararına imza atmış, defalarca anayasayı çiğnemiş Anayasa Mahkemesi’ne mi danışılacak?
CHP’ye, MHP’ye, yüksek yargıya, onları destekleyen “düzen gazetelerine ve televizyonlarına” bakın, “özgürlüklerin daha genişletilmesi için” bir tek eleştirileri var mı?
“YÖK’ü niye kaldırmıyorsun” diye soruyorlar mı, “siyasi partiler kanunu niye yerinde duruyor” diyorlar mı?
Demiyorlar, demezler.
Onlar her türlü değişimi durdurmak istiyorlar sadece.
Yüksek yargı ise kendi işini gücünü bırakmış boğazına kadar siyasete batmış.
Bunun neticesinde de hukuk sistemi iflas etmiş.
Bizim gazetenin tepesinde koskoca bir haber var bugün.
Yüksek yargının gerçekten “yargıyla” bir ilişkisi olsa bu tür hukuk skandallarını önlemeye çalışır ama onların umurunda bile değil.
Diyarbakır’daki bir gösteride pankart açılmış.
Pankartı tutan iki kişiyi mahkemeye vermişler.
İkisi de Diyarbakır Adliyesi’nde ama ayrı ayrı ağır ceza mahkemelerinde yargılanmışlar.
Sonuç?
Pankartın sol ucunu tutana altı yıl hapis, sağ ucunu tutana beraat.
Buna hukuk mu diyeceğiz şimdi, adalet mi diyeceğiz, bağımsız, tarafsız, yüce yargı mı diyeceğiz?
Böyle bir yargı olabilir mi?
Yüksek yargının her şeyden önce dönüp kendi bünyesindeki bu tuhaflıklara bakması, bunları çözmesi gerekir ama böyle konularda ağızlarını bile açmıyorlar.
“Yargının bağımsızlığını” koruduğunu söyleyen CHP bununla ilgileniyor mu, HSYK’nın Genelkurmay Başkanı’ndan emir almasına karşı çıkıyor mu?
Hayır.
Bunların derdi ne adalet, ne hukuk, ne özgürlük, ne Türkiye, bunların derdi eski usul “azınlık sultasının” devamı.
Bunlarla mutabakat falan olmaz, boşverin siz bunları.
Bu düzen değişecek, bu hukuk sistemi düzelecek, ordu ve yargı siyasetten çıkacak.
Bugün değilse yarın.
Ama mutlaka bu ülke hukuka, adalete, özgürlüğe kavuşacak ve bunu da “gericilerle” mutabakata vararak değil, halkla bütünleşerek yapacak.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.