Bir haftalık bir tatile çıkmıştım. Dönüşte bir arkadaş Serdar Turgut’un hakkımda kötüleyici bir yazı yazdığını aktardı. Serdar Turgut her şeyi söyleyebilen biridir, onun için söylediği şeyin ciddiye alınması gerekmez. Gene de bir baktım, internette. Benim bir sözüm üstüne böyle bir yazı yazdığını gördüm. İyi de, öyle bir şey söylediğimi ben hatırlamıyorum ve söyleyeceğim bir söze de benzemiyor. Orada bir internet adresi vermiş, “gazeteciler.com” gibi bir şey.
O sitede “Kaybetti” diye bir köşe olduğunu gördüm. Ben de bu sözü söylediğim için kaybetmişim. Söz de, “Böyle bir devletle yaşamaktansa dağda çarpışan Kürt’le yaşamayı tercih ederim” mealinde bir şey.
Devletten şikâyetlerim neyse yazıyorum zaten de, bu işler böyle oluyor diye dağa çıkmayı hiç aklımdan geçirmemiştim. “Neyin nesiymiş bu? Nerede söylemişim? Ne zaman söylemişim?”
Derken anlaşıldı ki Hilâl Kaplan’la TV Net’te yaptığımız konuşmada söylemişim. Bu sitede benim ağzımdan “Dağdaki Kürtlerle yaşamak isterim” diye bir söz söylenmiş. Altında, “spot” gibi bir yerde, biraz farklı kelimelerle tekrarlanıyor: “… Murat Belge, tercihini dağdaki Kürtlerden yana kullandı”.
Öteden beri savunduğum bir şeyi tekrarlamışım. Güneydoğuda yaşayan insanların PKK’lı olup dağa çıkan insanlarla akraba oluşunu… Asıl alıntı şu (aynı sitede bu da var):
“Sadece akli bir yakınlık, sahip çıkma meselesi değil. O da var, tabii olacak da. Ama sadece o değil. Fiilen akraba bu insanlar. Dağdaki adam benim ağabeyim, komşumun ağabeyi. Bunu nasıl ayıracaksın? Birileri doğru-yanlış Kürt halkının kurtuluşu için dağa çıkmış çarpışıyor. Farzedelim ki o fikirde değilim. Bu yollarla bir hak kazanılmaz diye düşünüyor bile olsam dağa çıkan için ‘aptal eşşek’ diyemem ki. Biliyorum ki bu adam iyi niyetlerle gitti oraya. Para için filan gitmedi. Hayatını da tehlikeye koydu ve biz hepimiz rahat edelim diye gitti oraya. Tabii ki ben o çocuğa sahip çıkacağım. Bu benim de ahlaki düzeyimi gösterir. Kendi uğruna bunları yapan adamı gözden çıkarıp ‘beyim, paşam, generalim, bırak o adamı ben senin yanındayım’ diyen adamla yaşamak istemem ki ben. Diğer adamla birlikte yaşamak isterim.”
Evet, alıntı bu. Yani, doğru ya da yanlış, ama kendisi için hayatını feda etmeye giden adamı otorite karşısında satan Kürtler varsa, bunlarla aynı ülke içinde “birlikte yaşamak” benim için bir ideal değil; otoriteye, başına geleceklere göğüs gerip “ben o çocuğu satmam” diyen Kürt’le (ki benim bildiğim, çoğu böyle) yaşamak ise benim için de güzel bir şey.
Hinlik şurada: ben bu muhakemeyi, “birlikte yaşamak” isteyeceğim Kürt’ün ağzından, “ben” diyerek kurmuşum ya, onun düşündüğünü söylediğim şeyi ben düşünmüş oluyorum. Gerçi bu satırlardan gene benim (ya da varsayımsal Kürt arkadaşımın) “ben dağlara gidip oradaki Kürtler’le yaşamak istiyorum” dediğimiz yolunda bir sonuç çıkarılamaz. Ama adam niyet etmiş bir kere.
Bu işin mantığına girmeye, o cepheye “şunun anlamı şudur” diye dert anlatmaya gerek yok. Tezgâh kurulmuş, başına da işin tekniğini öğrenmiş adamlar konmuş. Biri topu dikecek, öbürü smaçını yapacak, hazır seyirciler de “nizamî” mi, değil mi, ona bakmadan tezahüratını yapacak. Ama herkes o cephenin adamı değil, onun için bu gibi durumlarda “Siz yalancısınız. İşte yalanınız” cevabını vermek gerekiyor.
Tabii bu işe angaje olup bilerek çarpıtan tip mi olmak iyi, yoksa okuduğunu (işittiğini) anlamaktan aciz biri olmak mı, bu da ayrı mesele. Seçmesi kolay değil.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.