Son bir haftadır, Ankara ile Washington arasındaki güven sorununu açığa vuran peş peşe haberler, daha doğrusu iddialar gündemi meşgul etmeye devam ediyor.
Bunlardan biri Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun IŞİD’e karşı yapılacak operasyonlara yönelik anlaşmanın teknik müzakerelerinin tamamlandığını açıklamasına ilişkindi.
Çavuşoğlu’nun ifadelerinin akabinde Beyaz Saray Sözcüsü Josh Earnest Türk yetkililerin ‘Güvenli bölge konusunda ABD ile anlaştık’mealindeki beyanlarının gerçeği yansıtmadığını ve müzakerelerin sürdüğünün altını çizdi. Earnest’ın açıklamalarının üstüne balıklama atlayan bir kısım medyamız Beyaz Saray sözcüsünün Türk dışişleri bakanının ‘yalan’ını ortaya çıkarttığını savundu. Çavuşoğlu da nedense aynı kanaate varmış olmalı ki “Amerika’yla saat farkından dolayı bilgi oraya geç gitmiştir” türünde tuhaf bir gerekçe ortaya attı.
Oysa Earnest kendisini yalanlamamıştı. Earnest’ın de açıkladığı üzere‘sonuçlanmayan’ müzakereler ‘Mare hattı’nda oluşturulmak istenen IŞİD’den arındırılmış bölgeye ilişkindi. (Güvenilir kaynaklardan edindiğimiz bilgiye göre IŞİD’e karşı 5 bin kişilik Suriyeli muhalif birlik kurulma aşamasında. Aralarında Türkiye’nin desteklemeye devam ettiği Ahrar al Şam militanları kesinlikle bulunmayacak, çünkü ABD El Kaide bağlantıları yüzünden buna izin vermiyor).
IŞİD karşıtı koalisyon bünyesinde Türkiye üzerinden ve Türkiye ile birlikte yapılacak operasyonların teknik ayrıntıları Çavuşoğlu’nun da ifade ettiği gibi anlaşmayla sonuçlandı. Sayıları 12 ile 24 arasında tahmin edilen koalisyona bağlı savaş uçakları filosu artık İncirlik, Malatya, Batman ve Diyarbakır’dan kalkarak İŞİD hedeflerini bombalayacak.
Anlaşma ayrıca havada yakıt ikmali yapan ‘uçan’ tankerlerin konuşlanmasına da izin veriyor ki bu operasyonel anlamda çok önemli. Bu arada Türkiye’nin de yeniden IŞİD’e karşı hava operasyonu düzenlemesi her an beklenebilir.
ABD-Türkiye ilişkilerini sarsacak nitelikteki esas ‘bomba’ haber ABD basınında yer aldı. McClatchy haber ajansı Türkiye’nin ABD’nin eğit-donat programı çerçevesinde eğitittiği Suriyeli muhaliflerin El Nusra tarafından kaçırılmasını araştırdı. Muhaliflere dayandırılan haberde eğitilen muhaliflerin koordinatlarının MİT tarafından El Nusra’ya ulaştırıldığı iddia ediliyordu…
Maksat ABD’ye “Bu işler böyle eften püften eğit donat programlarıyla olmuyor işte” mesajını vermekmiş. Böylelikle Amerika Esad’ı devirmeye ikna edilecekmiş. Türkiye öfkeyle haberi yalanladı. Pentagon Sözcüsü Peter Cook da iddiaları doğrulayacak herhangi bilgiye sahip olmadıklarını açıkladı. Benim de ulaştığım ABD’li yetkililer McClatchy’nin öne sürdüğü iddiaların temelsiz olduğunu doğruladı.
O halde nasıl oluyor da koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin dışişleri bakanının kamu önünde yalan söylüyor olabileceğine Türkiye’nin ABD’nin eğittiği muhalifleri bir terör grubuna kendi elleriyle teslim ediyor olabileceğine bu kadar çok insan inanmaya hazır olabiliyor dersiniz?
İktidara sorduğunuzda sebep ‘üst akıl, faiz lobisi, paralelciler, BBC, New York Times…’ ve liste uzayıp gidiyor. Görüştüğümüz birçok Batılı yetkili ve uzman ise buna AK Parti iktidarının özellikle son dönemdeki tutumunun yol açtığını savunuyor.
Washington’ın üç kaygısı
İncirlik anlaşmasına rağmen Ankara’ya yönelik soru işaretleri henüz yok olmuş değil. Güvenilir kaynaklar Washington’un kaygılarının kabaca üç temel noktada toplandığını savunuyor.
- Türkiye IŞİD’e karşı uluslararası koalisyon çerçevesi dahilinde varılan teknik mutabakatı ihlal ve de bahane ederek YPG’yi Suriye’de vurmaya kalkar mı?
- Aynı şekilde, PKK’yı Irak’ta da vurur mu? Bu son derece önemli çünkü Türkiye’nin Irak Kürdistanı’nda bombaladığı Kandil dışındaki bölgelerde ABD’nin özel kuvvetleri de bulunabiliyor. Dolayısıyla ABD ile Türkiye arasında varılan son anlaşmaya göre Türkiye PKK’ya yönelik hava operasyonlarından önce ABD’ye ‘vakitlice’haber verecek.
- Türkiye Esad güçlerine de saldırır mı?
Kaynaklarımız yakın gelecekte bu gibi kaygıların yerini güven temelli işbirliğinin alacağını umuyor. Ama kendi kariyerini ülkenin çıkarları önünde tutan bir ekip tarafından yönetildiği sürece Türkiye’nin ‘öngörülmesi gittikçe zorlaşan bir müttefik’ olmaya devam edeceğini eklemeyi de ihmal etmiyorlar….
Üç uzman görüşü
Washington merkezli liberal eğilimli düşünce kuruluşu Wilson Center’ın Ortadoğu Program Direktörü Henri Barkey: “Türk-Amerikan ilişkilerinin düzelmesi biraz zaman alacak. İncirlik ve öbür üslerin açılması önemli, ama ayrıntılar da önemli. Amerikan uçaklarına istedikleri uçuş kolaylığı sağlanacak mı? Eğer IŞİD’in üzerine ciddi bir şekilde gidilecekse savaş uçaklarının -herhangi bir engele takılmadan- anında kalkıp gidebilmesi ve ayrıca sınırın ciddi bir şekilde kapatılıp denetlenmesi gerekecektir.
Son olarak Türkiye kendisinin PKK’yla çektiği sıkıntıların faturasını PYD’ye çıkarmamalı; zira şu an IŞİD’e karşi ciddi karşılık verebilen tek güç PYD.”
Sağ muhafazakar eğilimli, Washington merkezli, Foundation for Defense of Democracies’den Ortadoğu uzmanı Jonathan Schanzer: “AKP yönetimindeki Türkiye’nin düzenli ve kaygı verici düzeyde illegal aktörlerle bağları var. İran’a 120 milyar dolar değerinde -ticaret imkanı sağlayarak- uluslararası yaptırımları delmesine yardımcı oldu. Hamas’a İstanbul’da ev sahipliği yaptı. Ve Suriye’yle ortak sınırını farklı cihatçı grupların kullanmasına göz yumdu.
Dolayısıyla Türkiye’nin yeni illegal davranışlarına ilişkin iddialar şaşırtıcı gelmiyor. Elbette mutlak gerçek olarak kabul edilmemelidirler. Ancak doğrulukları ispatlanırsa bu da Türkiye’nin mevcut davranışlarıyla bağdaşır.”
New York merkezli Council on Foreign Relations’dan Türkiye ve Ortadoğu uzmanı Steven Cook: “AKP iktidarının kredibilitesinin Washington’da ve diğer merkezlerde bu denli hasar görmüş olmasının çeşitli sebepleri var.
Çoğunlukla Ankara’nın Suriye politikasından kaynaklanıyor. İddialar Türkiye’nin cihatçı grupların Türkiye’deki varlıklarına göz yummasından bu grupların bazılarıyla koordineli hareket etmesine kadar vardı ki iddialar oldukça inandırıcıydı. Tam da bu yüzden Türkiye’nin ABD’nin eğittiği muhalifleri El Nusra’ya teslim ettiğine dair habere kulak asıyorlar. Bunun örnekleri var. Erdoğan kızgınlık anında İsrail’in kullandığı İranlı ajanları deşifre etmişti.
CENTCOM’da (ABD’nin Ortadoğu’daki merkez komutanlığını kastediyor) 1 Mart 2003 tezkeresinin TBMM’den geçmemesinin yarattığı güvensizliğin tortusu da söz konusu.
Buna ek olarak Türkiye seyirci kalırken Pentagon’un IŞİD’e karşı mücadelede Iraklı ve Suriyeli Kürtlerle geliştirdiği işbirliğini de göz önünde bulundurursak insanların neden Ankara ve AKP hakkında en ağır iddialara inanmaya hazır olduklarını daha iyi kavrarız.”
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.