Kimi hedef alırsa alsın ve hangi bahane yahut gerekçeyle olursa olsun vatandaşlıktan çıkarma eylemi radikal ve çok tehlikeli bir adımdır. Vatandaşlıktan çıkarmak demek bir insanı devletsiz bırakmak demektir. Herhangi bir ülkenin vatandaşı olmaktan çıkarılmış, devletsiz bırakılmış bir insan pratikte insan olmaktan çıkarılmıştır.
Normalde herkes önce insan sonra vatandaş olunduğunu düşünür. Ya da insan olmaktan kaynaklanan hakların (insan hakları), vatandaş olarak sahip olunan haklardan (medeni haklar) önce geldiği varsayılır. Gerçekte ise durum tam tersidir. Sadece vatandaş olanlar tam anlamıyla insan haklarına sahiptirler. Devleti olmayan sade insan, hiçbir yere ait değildir. Daha doğrusu devleti olmayan sade insan hiçbir yere aittir. Vatandaş’ın, dövüldüğünde bile ayakları yerdedir. Tutunabileceği bir yasa vardır. Sade insan’ın, sevilip övüldüğünde biledünyada yeri yoktur. Yeri harabtır. İtlaf edildiğinde, yapılan suç olmaz.
Devletsizleştirilen yani vatandaşlığı elinden alınan insan isimsiz, namussuz bir çıplak beden gibidir. Üzerinde yapılan tasarruf bir suç olmaktan çıkar. Zira vatandaşlıktan çıkarılmış insan yasanın dışına düşmüştür. (Müslüman gelenekte de kendine yer bulmuş “mürtedin katli”ni helal sayan bedevi ve vahşi fıkhı da böylesi birpolitik toplumdan düşürme cezası olarak görülmelidir).
Yasanın dışına düşen insanüstünden elbisesi, ismi ve kimliği alınmış bir beden olarak kasabın darbeleri için helal hale gelmiş et gibidir (Diyarbekir Cezaevi’nde veya Ebu Gireyb’de, Guantanamo’da yani yasanın askıya alındığı ‘mutlak milli egemenlik’ adalarında insan bedenlerinin üst üste istif edilmesi, işkenceye maruz bırakılması vesaire bir tesadüf değildir). Bu çıplaklaştırma zahiri olarak bireyin üzerinde elbise bıraksa bile politik anlamda o bireyin derisini yüzmüştür. Son zamanlarda Avrupa’ya giden mültecilerin paralarının ellerinden alınmasına güya hayıflanan yerli ve milli haberlerin anlamadığı da budur. Mülteci, safi insan seviyesine düşmüş gayripolitik bir mahlûktur. Kendisi melce aradığı yani bir nevi mülk haline geldiği için malikiyet dava edemez. Tutulan, tutma ısrarında bulunamaz (Türkçesiyle, Allah’a memluk olan mülk iddiasını sürdüremez).
Vatandaş, egemenlikten payı olana denir. Türkiye’de devlete maruz kalana vatandaş dense de hakikatte vatandaş, egemenlikte payı olandır. Fakat devlete maruz kalmak bile devletsiz kalmaktan daha iyidir. Zaten devlet dövdüğü veya sevmediği insanlara daha büyük bir ceza olarak devletsizleştirmeyi düşünüyor ki bu bile hangisinin daha büyük bir ceza olduğunun delilidir.
Bugün Türkiye’nin benzer bir halet-i ruhiyeden geçtiği ve fikren takip ettiği Almanya’da Nazi’ler habis ur (parya, paralel, hain, terörist artık ne tutarsa) olarak gördükleri Yahudileri kesmek istediklerinde, evvela onları vatandaşlıktan çıkarttılar. Sonra da Anayasa’yı askıya alarak “başkan”lık sistemine ayak bağı olmaktan çıkardılar. Sonrasında Yahudileri ve sair lüzumsuz insan müsveddelerini yaktıkları halde bu yaptıkları bir suç olmadı, olamadı. Çünkü ihlal ettikleri bir kanun yoktu. "İç ve dış düşmanlar"ın saldırısı altındaki "yerli ve milli" devletler bu yüzden suç işlemezler. Söz konusu olan vatandır. (Yeni Yüzyıl)
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.