Şırnak’ın bir zamanlar resmi törenlerin yapıldığı, insanların toplandığı Cumhuriyet Meydanı… İki kadın demir ve moloz yığınlarının arasından geçerek meydana doğru geliyor. Telaşlı hallerinden bir şey aradıkları belli. Çevreye bakındıktan sonra daha önce kentin en işlek caddesi olan ancak şimdi bir patikayı andıran yola doğru yöneliyorlar. Fakat cadde başında nöbet tutan polis geçişlerine izin vermiyor.
Polisten gelen “Enkazların arasında patlamamış patlayıcı olabilir” uyarısına ağlayarak yanıt veriyorlar: “Evimi arıyorum, şurada olabilir.” Ancak polis geçişe yine de izin vermiyor. Kadınlar ağlaya ağlaya başka yöne gidiyor.
1990 yılında Siirt’e bağlı bir ilçeyken il yapılan Şırnak o zamanlar bir köyü andırıyordu. Türkiye’nin PKK ile mücadelesindeki merkezlerden biri olan kent ülke gündeminden neredeyse hiç düşmedi. Son olarak da PKK’nın şehir örgütü YPS’nin kazdığı hendekler ve kurduğu barikatlarla gündeme geldi.
14 Mart’ta sokağa çıkma yasağı ilan edildikten sonra YPS’li grupları kentten çıkarmak için operasyon başlatıldı. Operasyonlar 80 günde tamamlansa da sokağa çıkma yasağı dokuz ay sürdü. Nedeni ise çatışmalarda hasar gören binaların yıkılmasıydı. Herkes birkaç bina yıkılacağını zannediyordu ancak gerçek, yasak kalktıktan sonra ortaya çıktı. Tam 2 bin 44 ev yıkılmıştı.
Yasakla birlikte kente akın eden Şırnaklılar gördükleri manzara karşısında şok oldu. Koskoca şehirden geriye düz araziler ve moloz yığınları kalmıştı. İnsanlar şimdi molozların arasında evlerinin yerini tespit etmeye çalışıyor.
Arkadaşı Celadin Baran ile birlikte enkazın üstünde gezen Sait Batmaz bastonuyla bir yerleri işaret ediyor. Gösterdiği yerin kimin evi olduğu üzerine tartışıyorlar. Ancak bir sonuca varamıyorlar. Baran kendi evi olduğunu söylese de emin değil. Batmaz ise sağlam kalan bir binadan yola çıkarak evinin yerini buluyor. Geride birkaç parça demir ve biraz moloz dışında bir şey kalmamış. Dokuz ay sonra evine döndüğünde hiçbir şey bulamadığını söyleyen Batmaz Al-Monitor’a açıklamalarını şöyle sürdürüyor: “Evim yıkıldı kardeşimin evinde yaşıyorum, kardeşimde kalacağım. Evim yandı, bütün eşyalarım içinde gitti.”
Batmaz’ın arkadaşı Celadin Baran da evinin yerini güçlükle buluyor. Enkazın üzerinde hala iş makineleri çalışıyor. Baran dokuz ay önce kenti terk ettiğinde Şırnak şartlarında varlıklı bir esnafmış. 13 evi beş dükkânı varmış. Şimdi ise hiçbir şeyi yok.
Nemli gözlerle iş makinelerini izleyen Baran “Çırılçıplak ortada kaldık” diyor. Beş çocuğuyla Uludere’ye gittiğini söyleyen Baran yaşadıklarını Al-Monitor’a şöyle anlatıyor: “Uludere’de 150 liraya kiraya çıktım. İş yoktu, kaçakçılık vardı ona da gidemiyorduk. Döndüğümde her şeyim gitmişti. 13 ev, beş dükkân hepsi yandı. Altı kardeşiz her şeyimiz gitti, kalakaldık ortada. Şurada gördüğünüz enkazda 10 dairemiz vardı, hepsi yıkıldı. Çarşıda üç katlı evimiz vardı, yıkıldı. Hiçbir şeyimiz yok. Devlet kiramızı vermiyor. İki kez para aldım o kadar.”
Biraz daha konuşmak istiyor ancak kelimeler boğazına düğümleniyor. Kolay değil, varlıklıyken bir anda yoksul durumuna düşmek… Baran bir süre daha iş makinelerini izledikten sonra oradan ayrılıyor. Bu sırada yanımıza yaklaşan bir adam ise “Bunları biz getirdik kendi başımıza” dedikten sonra hızla uzaklaşıyor.
Yapılar birer birer yıkılırken, içindeki eşyalar da yok oldu. HDP’lilerin iddiasına göre eşyalar yıkımı yapan firmalara verildi. Ancak bu iddia, resmi makamlarca doğrulanmadığı gibi ispatlayacak bir ipucuna da rastlanmadı. Ağır hasar gören binaların içindeki eşyaların kullanılabilir durumda olması zaten beklenmezdi.
Ancak eşyalar olmasa da insanlar yıkıntılardan bir şey çıkarma telaşında. Yanlarına yaklaşıyoruz. Bir kadın yıkıntılar arasından odun çıkarıyor. Adının Kevser Aydın olduğunu söyleyen kadın Al-Monitor’a çocuklarının elbiselerini bile alamadan evden kaçtıklarını anlatıyor. Enkazdan kışın yakmak için bir şeyler çıkarmaya gelen Aydın yedi kişilik ailesiyle kiraladıkları bir eve yerleştiğini belirterek şöyle devam ediyor: “Bütün eşyalarımız gitti. Kalanları almaya geldik. Odunları alıp yakacağız, kıştır çocuklarımız üşüyor. Ne odun ne kömür, ne yakacak bir şeyimiz yok. Üç katlı evimiz vardı, üç katı da doluydu. Bütün eşyalarımız vardı ama şimdi hepsi gitti.”
Sadece Aydın değil Yasin Yılmaz da evinin enkazından odun toplamaya gelmiş. Ama o Aydın kadar şanslı değil. Evinin enkazını bulamamış. Evinin yerini ancak kentin ileri gelenlerinin yardımıyla o bölgede bulunan ağaçlardan, kayalardan yola çıkarak tespit edebilmiş. Bir yandan odunlarını çıkarırken bir yandan yaşadıklarını anlatan Yılmaz “Ancak Canımızı kurtardık” diye söze başlıyor. Ailesinin dağıldığını belirten Yılmaz “Siirt’e, Güçlükonak’a, Mersin’e gidenlerimiz oldu. Dokuz aydır dışarıdayız. Orada geçinmeye çalıştık. Biz döndüğümüzde bir şey bulamadık. Evimizin yerini bile bulamadık. Büyüklerimizin, buraları bilenlerin tarifi ile bulabildik ancak. Burada evimiz vardı geriye enkaz kaldı. Duvar bile kalmadı. Çocuklarımızın başının altına koyacak bir yastık bile kalmadı. Enkazdan kalan odunları çıkarıp yakacağız. Bir tek onlar kaldı, kış için yakacağız” diyor.
Eskiden Cumhuriyet meydanından bakıldığında yüksek binalar dışında hiçbir yeri görünmeyen Şırnak’ın artık neredeyse her yeri görünüyor. Meydan çevresinde camiler dışında ayakta kalan hiçbir yapı yok. Camiler de ağır hasarlı durumda.
Ev bulanlar kent merkezine yerleşmiş. Ancak yasaktan sonra çadırlara yerleşenlerden halen çadırlarda yaşayanlar da var. Dokuz aydır çadırda yaşayan Hazal Koluman ailesine ait 20’ye yakın evin yıkıldığını belirtiyor. Koluman Al-Monitor’a şöyle diyor: “Evimiz yok, evimizi yıktılar, her şeyimiz gitti. Yer olsa giderdik. Çocuklarımızın her biri bir yerde. Keşke insanlar ölmeseydi, biz burada kalsaydık. Kışı burada geçireceğiz. Yakınlarımızın evi kalmadı ki sığınalım.”
Çadırlar, yıkıntılar, parçalanan aileler, dramlar... Yeni Şırnak daha kente girişte anlaşılıyor... Kent girişine kurulan ve üzeri kapatılan kontrol noktaları tıpkı Irak’ı andırıyor. Kontrol gişelerinde kayıt yapılırken, insan başka bir ülkeye giriş yaptığı hissine kapılıyor. Kimisi ortaya çıkan tablodan PKK’yı sorumlu tutuyor. Nedeni ise, “Eğer çatışmaları şehir merkezine getirmeselerdi bunlar yaşanmazdı” sözleriyle açıklanıyor. Bir kesim ise devlete tepkili ve hendek ve barikatlara gereğinden fazla tepki verildiği görüşünde. Bu tartışma sonuca varır mı bilinmez. Ama tek gerçek, enkaza dönen bir şehir, evsiz kalan binlerce kişi ve belirsiz bir gelecek... (Al Monitor)
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.