15 Temmuz darbe sonrası Türkiye’de yaşanan hercümerç içinde bir olay gözden kaçtı. Geçen iki aylık süreçte, Manisa’da, Türkiye’nin Kürdistan meselesine bakışı bakımından tarihe geçebilecek türden trajikomik gelişmeler yaşandı.
Ne olduğunu kısaca anlatayım.
30 Mayıs 2016 tarihinde, 40 yıldır illegal olarak faaliyet yürüten Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK) adına yaklaşık yüz kişi, partinin yasal statü kazanması için İçişleri Bakanlığı’na başvuruda bulundu. Bakanlığın verdiği alındı belgesi üzerine de aynı gün yasal kişilik kazandı.
Sonra sıra partinin örgütlenme aşamasına geldi. PSK’nin birçok yerde il örgütleri kuruldu. Kuruluşu gerçekleşen il örgütlerinden birisi de Manisa’ydı.
Esas fırtına da burada koptu.
25 Temmuz 2016 tarihinde, Manisa Valiliği’nin de bulunduğu Cumhuriyet Meydanı’ndaki PSK İl Örgütü binasına, üzerinde (Partinin Kürtçe ismi) “Partiya Sosyalîst a Kurdistan Şaxa Manisê” yazılı tabelanın asılması şehirde kopan fırtınanın işaret fişeği oldu.
Manisa uzaylıların baskınına uğrasa, herhalde Kürdistan isimli bir parti tabelasının asılması kadar kentte şaşkınlığa yol açmazdı
Manisa Valiliği, muhtemelen hiç beklemediği bu tabela karşısında afalladı, neye uğradığını şaşırdı.
Manisa’da PSK tabelasının asıldığı günün akşamı, polis, PSK İl Başkanı Bedir Çınar’ı arayarak Kürtçe parti tabelasını indirmesini istedi. Tam o sıralarda 15 Temmuz darbe girişimi nedeniyle Cumhuriyet Meydanı’nda rutin demokrasi nöbetleri tutuluyordu. Polis, telefonda görüştüğü İl Başkanı Çınar’a, “Bakın burada demokrasi nöbeti yapılıyor. Partinize saldırı olabilir. Tabelayı indirin, indirmiyorsanız üstünü kapatın” diye yineledi. (Polis bunu söylerken, tabi ki demokrasi nöbetine çıkan insanların bir siyasi partiye saldırma ihtimalinin ne denli trajik bir paradoks olduğunu düşünmemişti). PSK il başkanı, polisin bu talebini “partimizi saldırılara karşı korumak sizin görevinizdir” diyerek reddetti.
Ertesi gün Manisa Valiliği Dernekler Müdürlüğü, PSK İl Sekreteri’ni aradı ve “Bu tabela yasal değil, derhal indirin” tehdidinde bulundu. PSK Manisa İl Sekreteri bu talebin kanunsuz olduğunu söyleyerek Kürtçe tabelayı indirmeyeceğini dile getirdi.
Aradan birkaç gün geçince, polis bir kez daha parti İl Başkanını telefonla arayarak “Tabelanız yasal değil, üstelik Vali Bey’in odasının tam karşısında, Vali Bey bu durumdan rahatsız, tabelayı indirin” uyarısında bulundu. PSK İl Başkanı, daha önce olduğu gibi, “Kürtçe tabela suç değil, meşru bir haktır” diyerek polisi yanıtladı.
Bu görüşmelerden sonuç alınmayınca, Manisa Valiliği, 05.08.2016 tarihinde PSK İl Başkanlığına bir yazı gönderdi. Manisa Valiliği, gönderdiği yazıda Siyasal Partiler Kanunu’nun 81. Maddesine atıfta bulunarak; “Kanun maddesi gereğince tabelanın asıldığı yerden İVEDİ olarak indirilmesi, indirilmediği takdirde gerekli yasal işlemin yapılacağı hususunu…” bildirdi.
16.08.2016 tarihinde Manisa Cumhuriyet Başsavcılığı, PSK Manisa Yönetim Kurulu üyelerinin tümünü Kürtçe tabela ile ilgili ifadeye çağırdı. Parti yöneticileri, savcılığa verdikleri ifadelerinde yaptıklarının meşru, Kürtçe tabelanın yasal olduğu noktasında ısrar etti.
27 Ağustos 2016 tarihinde polis eşliğinde PSK İl binasına gelen Şehzadeler Belediye Zabıtası, Manisa Valiliği’nin 23.09.2016 tarihli yazısına istinaden parti binasına asılı Kürtçe tabelayı indirdi.
Ertesi gün, parti yöneticileri Valilik emriyle zorla indirtilen Kürtçe tabela yerine, Türkçe olarak yazılmış “Kürdistan Sosyalist Partisi Manisa İl Başkanlığı” tabelasını astılar.
Artık Valiliğin tabelayı indirmek için başvuracağı yasal dayanağı kalmamıştı.
Bundan sonra ildeki ırkçı ve şoven odaklar devreye girdi ya da sokuldu. Yerel basın ve sosyal medya üzerinden Kürdistan Sosyalist Partisi’ne karşı bir nefret ve düşmanlık kampanyası başlatıldı. Manisa günlerce hop oturup hop kalktı. Yerel basında ve internet sayfalarında PSK’lileri hedef gösteren zehir zemberek yayınlar günlerce sürdü. İl örgütünün açık adresi yazıldı, il yöneticilerinin isimleri açıkça ilan edilerek PSK üye ve yöneticileri psikolojik ve fiziki saldırıların hedefi haline getirildi.
Bu kışkırtıcı kampanya ve saldırı tehdidi karşısında PSK İl Başkanı 30.09.2016 tarihinde Manisa Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu.
Peki ondan sonra ne mi oldu?
Manisa MHP İl Başkanlığının bu konuyla ilgili yaptığı açıklama ilginç.
MHP İl Başkanı Erkan Öztürk, Manisa’nın gündemine oturan Kürdistan tabelasıyla ilgili krize ilişkin bakın neler söyledi: “Bu (PSK’ye ait) tabelayı görüp beni arayan arkadaşlar; ‘Nerede bu ülkücüler’ diyorsunuz ya… Kürdistan isimli bir parti, eğer sizi rahatsız ediyorsa, sizin oy verdiğiniz AKP hükümetinin izni ile faaliyete geçmiş bir partidir…Yasal yollardan ne yapabiliriz diye bir araştırmada bulunduk. Maalesef yapılacak bir şey yok…Şimdi, kimse biz ülkücülerden, günah keçisi aramasın. Bizim tahriklere kapılarak sokağa vereceğimiz tek bir kardeşimiz yok.”
Manisa’da Kürdistan tabelası etrafında patlak veren gerilim şimdilik dinmiş durumda. Ama şimdilik. Eğer iktidar bu konuda ciddi önemler almaz ve kamuoyu daha etkin bir duyarlılık ortaya koymazsa, ilerde Manisa’da ya Türkiye’nin başka yerlerinde ne tür gelişmelerin yaşanacağını kestirmek zor.
Ama bu konuda bildiğimiz kesin şey, Türkiye’nin Kürdistan konusunda tarihten gelen bir hazımsızlık sorunu olduğudur.
İşin bu boyutunu başka bir yazıda işlemek üzere, konuyu şimdilik birkaç nokta ile toparlayayım.
Manisa’da Kürdistan ismine ilişkin yaşanan hezeyanı, 15 Temmuz sonrası Türk toplumunun yaşadığı travmatik ruh haliyle bir yere kadar belki açıklamak mümkün. Ancak bu faktörün söz konusu olayda belirleyici olmadığı kesin.
Manisa’da açığa çıkan Kürdistan düşmanlığı, Türk yoğunluklu şehirlerde sıkça yaşanan benzer olayların bir devamı olarak da nitelendirilebilir. Ancak bunun da son olaydaki etkisinin sınırlı olduğu ortada.
Peki, son gelişmeler Manisa Valiliği’nin işgüzarlığı ya da buranın sosyo politik koşullarıyla açıklanabilir mi? Belirli bir dereceye kadar evet, ama esas olarak hayır.
Manisa Valiliği;
Birincisi, Kürdistan Sosyalist Partisi’nin yasal olarak kurulmuş bir olduğunun farkında.
İkincisi; Siyasi partilerin yasa ve anayasaya aykırı tutum ve faaliyetlerini izlemekten Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yetkili olduğunu bilebilecek durumda.
Üçüncüsü; Bir partinin isminin, o partinin ayrılmaz bir niteliği olduğunu bilmeyecek biri değil. İçişleri Bakanlığı’na verilen tüzük ve program örneğinde PSK’nin açılımının hem Kürtçe hem de Türkçe olarak belirtilmiş olduğunu tespit edebilecek konumda.
O halde Manisa Valisi’ni PSK’nin Kürtçe tabelasını yasaya aykırı ve keyfi bir biçimde indirmeye sevk eden etken ya da etkenler neler?
Bütün bunları bir sonraki yazıda değerlendirmeye çalışacağım.
Bu makalede yer alan görüşler yazara aittir
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.