• BIST 9505.09
  • Altın 2952.122
  • Dolar 34.4839
  • Euro 36.1941
  • İstanbul 18 °C
  • Diyarbakır 15 °C
  • Ankara 17 °C
  • İzmir 21 °C
  • Berlin 2 °C

Ulus-devletin sonu mu?

Ali Bayramoğlu

AK Parti döneminin ilk önemli paketi meclisten 30 Temmuz 2003 tarihinde geçmişti. 7. Uyum paketi olarak bilinen, bu ilk paket, Milli Güvenlik Kurulu ve Sekreteri'nin icracı yetkilerini kaldırıyor, askeri harcamalara denetim kapısını açıyor, vesayet düzenine büyük bir neşter atıyordu.

Son paket 30 Eylül 2013 tarihli...

Aradan 10 yıl geçmiş.

Bu 10 yıl değişik adlar altında pek çok demokratikleşme paketine tanıklık yaptı, reform ve değişim sürecini bu tür paketler taşıdı.

Süreklilik açık.

Ancak son demokratikleşme paketini kendisinden öncekilerden ayıran önemli bir özelliği var. Diğer paketler daha çok devlet alanını elden geçiren, devlet-toplum ilişkilerine bireysel hak ve özgürlükler açısından değinen ve bu alanı genişleten vurgular taşıdılar. Son paket ise ağırlıklı olarak, devlet-toplum ilişkilerinin 'toplum' ayağına, toplumsal alan genişlemesine, sistemin bu alana dair algı değişimine işaret ediyor ve bu açıdan bir anlamda bir 'ilk'i ifade ediyor.

Nitekim paketin merkezini, başta Kürt kimliği olmak üzere, İslami kimlik, Alevi kimliği ve gayrimüslimler oluşturmaktadır. Kamu kurumlarında başörtüsü yasağının tarihe karışması, ana dilde eğitime açılan kapı dahil Kürtçenin önündeki engellerin tümüyle kaldırılması, Mor Gabriel ve Hacı Bektaş Veli Üniversitesi üzerinden azınlıklar ve Alevilerle değme, değinme ihtiyacını, ayrımcılık ve nefret suçlarıyla mücadeleyi bu çerçevede ele almak gerekir.

Resmi ideolojinin düne kadar 'yok olma'yla eşdeğer gördüğü, 'kimlikler'in varlığına işaret, bu varlığı telaffuz, buna ilişkin hak alanı genişletmesi, hak gasplarına son verecek ilk ışıklar, 'çok kültürlü bir toplum telakkisi'nin ciddi bir biçimde yol aldığını gösteriyor.

O zaman açıktır ki, Türkiye'nin demokratikleşme modelinin bir ayağını, 'toplumsal alanın ideolojik ve homojen tanım dayatmasından kurtarılması' oluşturmaktadır.

Yeni dönemin inşası aşamasında tüm eksiklere ya da aşırılıklara, kimi uygulamalarda ve söylemdeki otoriter kokuya, ataerkil siyaset tarzına, kimi hak ihlallerine rağmen 'ülke treni' kaçınılmaz olarak adım adım 'çoğulcu topluma' ve 'demokrasi'ye doğru yol alıyor. Her hamle, her paket bu ilerleyişe katkıda bulunuyor.

Siyasi iktidarın 'kimlikçi kamu politikaları'nın tartışıldığı şu günlerde demokratikleşme paketinin bu özelliği önemlidir ve görece bir karşı ağırlıktır.

Açık: Başlangıç önemli ama Türkiye'nin bu konuda yolu uzun.

Dolayısıyla paket eksik ve yeni paketler şart.

Azınlıklarla başlayalım...

Pek çok azınlık vakfı hala Mor Gabriel benzeri mülklere el koyma sorunlarıyla, kendilerine yabancı uyruklu muamelesi yapan mahkeme kararlarıyla cebelleşmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti'nin gayrimüslim vatandaşlarına hizmet veren Heybeliada Ruhban okulu, sanki başka bir ülkenin kurumuymuş gibi, hala mütekabiliyet mantığıyla değerlendirilmekte, okulun açılması için Yunanistan'ın Türkler konusunda adım atması beklenmektedir.

İlk ve Orta eğitim düzeyindeki pek çok ders kitabında Museviler, Ermeniler, Rumlarla ilgili tahkir edici tanımlamalar varlığını sürdürmektedir.

Alevilere gelelim...

Alevilerle ilgili Hacı Bektaş Üniversitesi dışında hiç bir düzenleme yapılmaması, en azından paketin takdimi sırasında geleceğe yönelik bir düzenleme imasında bulunulmaması ciddi bir eksikliktir.

Hükümetin bu konuda gayret gösterdiği biliniyor. Alevilik elbet tanımı ve düzenlenmesi kolay bir sorun değil. Tanımı açısından, ağırlığı dini yöne, cemevi statüsüne veren Alevilerle, meseleyi 'eksik vatandaşlık', yani hak kullanımında kültürel ve siyasi ayrımcılığa maruz kalmak olarak tanımlayan, dini vurguyu reddeden Alevi gruplar arasında bir ayrışma, bir tartışma yaşanıyor.

Bu iki talep grubunu dikkate alan, Aleviliği tanımlama yoluna girmeyen, hizmet-birey ilişkisi merkezli düzenlemelerin hızla yapılması gerekiyor. Diyanet İşleri düzeyindeki kimi düzenlemeler, Alevi vatandaşların ve onlar kadar gayrimüslim vatandaşların kamu kuruluşlarında çalışma ve terfisi önündeki ayrımcı uygulamaları bertaraf edecek, esas alacak bir 'etik kurallar genelgesi' son derece önemlidir.

Çok-kültürlü ya da çoğulcu bir toplumsal dokuda bütünlük ancak ayrımcı zihniyet çekirdeğinin çözülmesiyle üretilebilir.

Ve unutmamak gerekir, cemaatçi sadakat fikri yerine liyakat esasına yönelik arayışlar, başta siyasi iktidar olmak üzere her siyasi ve toplumsal aktörü bu değişimin hem öznesi hem nesnesi yapar.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89