Uludere katliamında nasıl korkunç bir ihtimalin heyula gibi karşımıza dikildiğini kavrayabilmek için adım adım gitmeliyiz bence.
Otuz dört köylünün uçaklardan atılan bombalarla paramparça edilmesinden sonra Başbakan ve Genelkurmay Başkanlığı açıklamalar yaptı.
Genelkurmay Başkanlığı, “gelen bir istihbarat” üstüne bu operasyonun gerçekleştirildiğini açıkladı.
Başbakan Erdoğan, bu “istihbaratın on gün önce geldiğini” söyledi.
Erdoğan, bu katliamla ilgili “ellerinde dört saatlik Heron görüntüsü olduğunu” da açıklamalarına ekledi.
Bizim çocuklar, Tuncer Köseoğlu, Tuğba Tekerek ve Remzi Budancir, önceki gün Uludere’deki köye gidip, bir geceyi kendilerini ağırlayan kederli köylülerle birlikte geçirdiler.
Olayı bir de bu saldırıdan sağ kurtulanlardan dinlediler.
Köylülerin anlattıkları, aslında hepimizin kafasındaki karışık algıyı bir düzene koyup netleştiriyor.
Birincisi, köylülerin kaçak mal almak için gittikleri yer sınırın çok yakını.
Daha iyi anlaşılabilmesi, Ankara’daki yöneticilerin de gözlerinde canlanabilmesi için bir misalle söylemek gerekirse, Çankaya’dan çıkıyorlar Kızılay’a gidiyorlar, mallarını yükleyip geri dönüyorlar.
Çok kısa bir mesafe bu.
İkincisi, çok düz, açıklık alanda, rahatça gözetlenebilecek bir yoldan gidip geliyorlar.
Üçüncüsü, daima aynı yolu kullanıyorlar.
Dördüncüsü, sınırı geçtikleri sırada tepelerindeki Heron’un vınıltısını duyuyorlar.
Beşincisi ise bu son faciada yola çıkış saatleriyle, vuruldukları an arasında geçen sürenin kısalığı.
Köylüler o gün 38 kişilik ve 60 katırlık bir kaçak konvoyuyla saat 16:30’da köyden ayrılıyorlar.
Üç kilometre ötedeki kaçak malı yükleyecekleri yere gidiyorlar.
Mallarını yüklüyorlar.
Saat 19:30’da yeniden köye doğru yola koyuluyorlar.
Saat 21:00’de sınıra geldiklerinde, ailelerinin telefon edip “asker burada, bekleyin” demesi üzerine duruyorlar ve biraz sonra da toplu halde bombalanıyorlar.
Evlerinden çıkıp, mallarını alıp, sınıra dönmeleri toplam dört buçuk saat alıyor.
Şimdi, resmî açıklamaları ve köylülerin anlattıklarını yan yana koyun.
Ordu birlikleri ve istihbaratçılar, “on gün önce gelen” istihbarat, “oradan PKK’lıların kaçakçı kılığında geçeceğini” söylediği için on günden beri kaçakçıların geçtiği bu yolu gözlüyorlar.
Kaçakçıların sürekli geçtiği tek yol olduğu için o yol gözlem altında.
Kaçakçılar sınırı geçtiklerinde Heron’un sesini duyuyorlar.
Issız dağların sessizliğinde sanırım o Heronların sesini duymak daha kolay.
Dönene kadar o Heron hep tepelerinde.
Zaten Başbakan da “ellerinde dört saatlik Heron görüntüsü olduğunu” söylüyor.
Bütün bunları biraraya getirdiğinizde şu korkunç sonuçla karşılaşıyorsunuz:
Hem yerdeki istihbarat kaynaklarının hem de tepedeki Heron’un bu köylülerin gidişini görmüş ve kaydetmiş olması gerekiyor.
Ellerindeki “PKK kaçakçı kılığında sızacak” istihbaratına rağmen o yolu gözetlememeleri zaten pek mümkün gözükmüyor.
Şimdi dehşet verici soru şu:
38 kişinin 60 katırla gidip, mal yükleyip gene 38 kişi ve 60 katırla geri döndüğünü gördüğünüz halde o köylüleri niye bombaladınız?
Eğer devlet yetkilileri, “biz o kaçakçıların gittiğini görmedik” diyorlarsa, o zaman da cevaplanması gereken iki soru şu:
Siz o yolu istihbaratı aldığınızdan beri yani on gündür gözetlemiyor muydunuz?
Başbakan’ın sözünü ettiği o “dört saatlik kayıttaki” görüntülerde ne var?
Eldeki verilerden çıkan sonuç, ordu birliklerinin, “gidişlerini” gördükleri köylüleri dönüşte vurmuş oldukları.
Bu, çok korkunç bir ihtimal ve çok ağır bir suç
Onun için, hükümetin bütün bu kuşkuları ortadan kaldıracak ayrıntılı bir açıklama yapması ve eldeki “dört saatlik kaydı” basın mensuplarına göstermesi gerektiğini düşünüyorum.
Karşı karşıya olduğumuz katliam, öyle öfkeli polemiklerle, gazete köşelerinden açılan küfür salvolarıyla, resmî sessizliklerle geçiştirilebilecek gibi bir şey değil.
Otuz dört sivilin, kim oldukları bilinerek öldürülme ihtimalinden söz ediyoruz.
Bunun üstünü örtemezsiniz, sessiz kalmak bu suçu büyütür ve suç ortakları çemberini genişletir.
Uludere’de ne olduğunu halka açıklayın.
Açık alandaki üç kilometrelik bir güzergâhta, dört buçuk saat içinde 38 kişi olarak gidip 38 kişi olarak dönen sivilleri neden bombaladığınızı anlatın.
Unutmayın ki hükümetin ve medyanın sessizliği, kuşkuları arttırmaktan başka bir işe yaramıyor.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.