Uludere olayını doğru değerlendirmeden Kürt meselesinde gerçekçi ve doğru görüş oluşturamayız.
Salı günü parti gruplarında ve Meclis’teki konuşmaların günü geçiştirme dışında sonucu olmadı. Siyaset adamlarımıza da yeni bir şey öğrettiğini sanmıyorum.
Olayın ilk gününde oluşan sorular ve cevap alınmayan boşluklar Meclis’te de anlaşılamadı!
Kaçaktan dönen sivil vatandaşların, olayın meydana geldiği sınırötesinden, kural olarak girilmemesi gereken bölgeye gelirlerken Heron’lardan ya da başka kaynaklardan haber alındığı söylendi; ancak sınır birliklerinden sorulduğu ve bilgi istendiğine dair bir şey söylenmedi.
Olayın bu yanı bilinmeden doğru bir karar vermek mümkün müdür?
Sınır birliklerinin rolü
Sınır birliklerinin, sivil halktan arındırılmış alanın denetlenmesinde tanımlanmış bir görevi olmalıdır. Halktan arındırılmış bölgeleri izlemekte olan sınır birlikleri, olay boyunca ne demişlerdir? Bilinmeyen, açıklanmayan budur!
Meclis’te, hükümetin açıklaması ve dört grup sözcüsü sonrasında gündem dışı konuşmalara geçildi. Gündem dışı konuşanların sonuncusu Adıyaman Milletvekili Salih Fırat’tı. Olay yerine giden CHP heyetinin de üyesi olan Fırat’ın anlattıkları, 35 kişinin ölümünde sınır birliklerinin rolünün önemini de belirtiyordu:
‘Bile bile bombaladılar’
“Orada, kurtulanlarla görüştük. Aynen söyledikleri şu: Biz bile bile bombalandık. ... burada biz her gün gidiyoruz, son on beş gündür daha da önümüz açıldı. Karşı tarafta, yerleşim yeri yok ama arabalarla, ciplerle sigaralar veya mazot veya şeker getirilir, biz orada katırlarımıza yükleyip getiririz, asker de geçişimize göz yumar. Çünkü geçinecek kaynağımız yok, geçinecek bir şeyimiz yok.
O gün de (öğleden sonra) köyden ayrılıyorlar 40 arkadaş, yaklaşık 70 katırla gidiyorlar. Orada yüklerini yükleyerek, beşerli-altışarlı gruplar halinde Türkiye sınırına geri dönüyorlar ve orada karşılarında geçiş yollarının askerler tarafından tıkandığını gözetliyorlar, bekliyorlar ki yol açılsın, köye geri dönelim, köydekileri arıyorlar: Önümüz kesilmiş, gelemiyoruz diye.
Bu arada, diğer gruplar da gelip yetişiyor, orada yirmişerli-otuzarlı gruplar halinde birikiyorlar ve bir aydınlanma mermisi atılıyor, arkasından obüs topu atılıyor. O aydınlanma mermisinden sonra, yaklaşık on dakika sonra uçaklar gelip bombalıyor ve o bombalamadan önce yolu tutan askerlerin -o aydınlanma mermisinden sonra- yavaş yavaş arabalarıyla geri çekildiğini söylüyorlar. Olay bu.”
“Siyaset üstü düşünelim, insan hakları düzeyinde düşünelim, bu olayı çözelim” diyerek konuşmasını bitiren Fırat’a kimse cevap vermedi.
Havadan ve diğer kaynaklardan alınan bilgilere sınır birliklerinin görüşlerinin eklenip eklenmediği kamuoyuna açıklanmadan ‘bombalama kararını’ değerlendirmek zordur.
Nerede durursak duralım; bundan sonra Uludere olayını doğru değerlendirmeden Kürt meselesinde gerçekçi ve doğru görüş oluşturamayız. Yaşamımızın her yanını etkileyen Kürt meselesinin, Uludere olayına bağlı ve çözümsüz kalmasını istemiyorsak hiçbir bilinmedik taraf kalmadan soruları cevaplamalıyız.
Konumuz ‘Kim suçlu?’ diye sağa sola dönmek, bazılarını göstermek, yargıya taşımak değildir. Uludere olayının açıklanması, 74 milyon insanın birbirine nasıl baktığını, komşuya neler yapıldığını, neleri sakınıp neleri görev bildiğini gösterecektir.
Uludere’yi tam açıklıkla anlamadan bunları bilemeyiz, kötü alışkanlıklarımızı kilimin altına süpürmüş oluruz.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.