CHP milletvekilleri Veli Ağbaba, Özgür Özel ve Nurettin Demir, pazartesi günü Meclis’te düzenledikleri basın toplantısında, ‘tutuklu milletvekilleri’ hakkında, kamuoyuna bir kez daha seslendiler.
2011 seçiminden sonra, ‘tutuklu milletvekilleri’ diye anılan milletvekillerinin adları ve seçildikleri illeri hatırlayalım: Hatip Dicle (Diyarbakır), Engin Alan (İstanbul), Mustafa Balbay (İzmir), Sinan Aydın Aygün (Ankara), Mehmet Haberal (Zonguldak), Kemal Aktaş (Van), İbrahim Ayhan (Şanlıurfa), Selma Irmak (Şırnak), Faysal Sarıyıldız (Şırnak), Gülser Yıldırım (Mardin).
‘Tutuklu’, karar verilmeden, tedbir olarak tutuklanmış demektir; adları sayılanların hepsi ‘tutuklu’ değildir.
Sayın Hatip Dicle’nin tutanağı, seçimlerden önce milletvekilliğine seçilmeye engel bir suçtan dolayı 22.3.2011 tarihinde verilen hüküm kesinleştiğinden, milletvekili tutanağı tam kanunsuzluk nedeniyle iptal edilmiştir. Dicle’nin, kesin aday listesine ve birleşik oy pusulasına yazılması hukuk işlemlerinde karşılaşılması kabul edilemeyecek bir yanlışlıktır. Sonuçta milletvekili seçildiği zaman Sayın Dicle ‘tutuklu’ değil, siyasal suçlardan ‘mahkûm’du.
Sayın Engin Alan, 29 Nisan 2011’de ikinci kez tutuklandı, 22 Ekim 2012’de ceza mahkemesi kararı açıklandı ve Yargıtay cezasını 9 Ekim 2013’te onayladı. Sayın Mustafa Balbay, 6 Mart 2009’da tutuklandı, ceza mahkemesi 5 Ağustos 2013 tarihinde 34 yıl hüküm verdi, karar Yargıtay’da inceleniyor. Alan ve Balbay, milletvekili seçildikleri zaman siyasal suçtan tutukluydular, seçim sonrasında yaptıkları itirazı kabul etmeyen mahkeme, tutukluluğun devamını kararlaştırdı.
Sayın Sinan Aygün 21 Temmuz 2009 ve Sayın Mehmet Haberal 17 Nisan 2009’da tutuklandılar ve 5 Ağustos 2013’te hüküm açıklandı, tutuklulukta geçen ceza süresi göz önüne alınarak salıverildiler.
Sayın Kemal Aktaş, Sayın İbrahim Ayhan, Sayın Selma Irmak, Sayın Faysal Sarıyıldız ve Sayın Gülser Yıldırım, KCK diye bilinen Terörle Mücadele Kanunu’na göre başlatılan soruşturma devamında Nisan 2009’da tutuklandılar, anadilde savunma istekleri kabul edilmeyince çok sanıklı ve uzun iddianameli davada duruşmalar ertelenmeye başladı, son kanun değişikliğinden sonra hızlandı. Adı geçen sanıklar milletvekili seçildiklerinde tutukluydular.
Aralarında hükümlüler de bulunmasına karşın hepsine ‘tutuklu milletvekili’ (TM) denmektedir.
Hatip Dicle hariç TBMM ad listesinde ad, telefon numarası ve e-mail adresleri yazılı bulunan TM’leri başkanlık ‘seçilmiş’ kabul etmektedir.
CHP Cezaevleri İnceleme Komisyonu bir teklifle sorunun çözüleceğine inanmaktadır. Onlar, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 102’nci maddesinin ikinci fıkrasına, “Tutuklu iken milletvekili seçilenler ise derhal salıverilir, ancak tutuksuz yargılanmalarına devam edilir” ibaresinin eklenmesini önermektedirler. Ek yapılmak istenen fıkranın yürürlükteki metni, “Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı geçemez” biçimindedir.
Bu öneri, söz konusu siyasal davalar için iyi bir çözüm gibi görünmektedir; ancak ceza hukukçularının bu görüşü genelleştirmekte sıkıntı çekeceklerini sanıyorum. Çünkü anayasa ve seçim kanunlarında, ‘seçilemezler’ hükmünün konulduğu siyaset dışı birçok suç da sayılmıştır.
Anayasanın 76’ncı maddesinde yazılı ‘... hüküm giymiş olanlar’ ibaresiyle son bulan paragraftaki suçların hepsi için “Tutuklu iken milletvekili seçilenler ise derhal salıverilir” denildiğinde nelerle karşılaşılacağı belli olmaz, açıkçası bellidir!
Asıl yapılması gereken, Terörle Mücadele Kanunu’nun 1-7’nci maddelerinde değişiklik yapılarak ‘terör’, terör suçu, suçlusu, örgütleri gibi tanımların değiştirilmesidir. Böylece, hukuk hatamız düzeltilirken 5 milletvekili de TM olmaktan çıkacaktır.
Bir diğer konu, anayasanın bütünüyle değiştirilip dokunulmazlık ve milletvekili seçilme maddelerinin sadeleştirilmesidir.
Böyle durumlarda zorunlu olarak özel af yoluna gidilmiştir. Bir-iki yıl içinde bu yolun da kullanılacağını sanıyorum.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.