25 temmuz günü PKK’nın Suriye kolu olarak tabir edilen Demokratik Birlik Partisi PYD’nin eşbaşkanı Salih Müslim İstanbul’a gelip üst düzey Türk yetkilileriyle görüştü.
İlk kez resmî olarak Türkiye’ye davet edilen Müslim’in gelişi bundan böyle PYD ile işbirliğine gidileceği şeklinde yorumlandı. Hatta yazarımız Emre Uslu Müslim’e PYD’nin henüz ilan etmediği özerkliği tanıma sözünün dahi verdiğini savundu.
Uslu’nun yazısını okurken “BDP’li belediyeler bir sokak ismini bile değiştirdiğinde davalık olurken, PKK’nın öncülüğündeki Suriye Kürtlerinin özerkliğinin tanınması nasıl olacak” diye sormadan geçemedim.
Müslim’in Türkiye’ye çağırılması geç de olsa olumlu bir adım. Ama Türkiye’nin Suriye Kürtleriyle ilgili politikasını topyekûn değiştirdiği sonucuna varmak için henüz erken.
Dosyayı yakından takip eden diplomatik kaynakların verdiği bilgiye göre Ankara’da iki görüş var. Birincisi, geçmişte Irak Kürdistanı’na uygulanan (ve iflas eden) politikalara devam. Yani Kürtlerin önünü kesmek için her türlü yönteme başvurmak. Resmî ağızlar bunu yalanlasa da son ve en çıplak hâli Kürtlere karşı cihatçı gruplara destek vermek.
İkincisi ise, bugünlerde Irak Kürdistanı’yla olduğu gibi, ticaretle de beslenen bir stratejik ittifaka doğru yürümek. Aynı kaynaklar Müslim’in Türkiye’ye gelişiyle birlikte ibrenin ikinci görüşe doğru kaydığını savunurken Suriyeli Kürtlere yönelik politikanın Türkiye’deki barış sürecine bire bir bağlı olduğunu vurguladılar. Kürtlerin attığı tüm adımların hâlen karşılıksız bırakılmasının ardında iktidar içerisindeki “şahinler” ve “güvercinler” arasında süren çekişmenin yattığını savundular. Hangi tarafın ağar basacağı henüz meçhul.
Ancak Ankara’yı Suriyeli Kürtlerle işbirliğine iten bir diğer önemli faktör var: Yapılan hesapların tam tersine Esad direnmekte kalmıyor kaybettiği alanları da geri kazanmaya başlıyor. Sıra Humus’ta. Esad kaldığı sürece Şam ile herhangi bir ilişkinin sözkonusu olamayacağını savunan kaynaklarım bu durumda Kürtlerle ittifak kurmanın en mantıklı yol olacağının altını çiziyorlar. Peki, ya Esad namluyu Kürtlere yöneltecek olursa? Türkiye ve uluslararası camia Iraklı Kürtler için olduğu gibi Suriyeli Kürtlere de sahip çıkar mı? Ya Suriyeli Kürtler? Türkiye’ye güvenip Esad’ı karşılarına alırlar mı? Cevabı yine Türkiye’deki barış sürecinin seyrine bağlı elbette.
Aslında Suriye’de net olarak öngörülebilen tek bir şey var: Hiçbir şey. Örneğin geçtiğimiz günlerde Resulayn’ı El Nusra’dan alan Kürtler bu kez stratejik önemde olan ve Urfa Akçakale’nin karşısında bulunan Tel Abyad kasabasına yönelince beklenmedik dirençle karşılaştılar. Suriye’nin kuzeydoğusu ve kuzeybatısında yoğun olarak yaşayan Kürtleri bıçak gibi ayıran Tel Abyad’da Araplar yoğunlukta. Bu Arap bandı ta Rakka’ya kadar uzanıyor. Bant delindiğinde Kürtlerin özerklik projeleri daha gerçekçi hâl alacak. Ancak kaynaklarımızın belirttiğine göre Tel Abyad’ı “Kürtlerin hâkimiyetine teslim etmeyi içlerine sindiremeyen” Araplar El Nusra’yı destekliyor. Dolaysıyla Tel Abyad’ı ele geçirmek pek de kolay görünmüyor. Hele ki eğer Nusracılara Akçakale üzerinden askerî yardım sağlanıyorsa.
Tel Abyad’ın takriben 40 kilometre batısında bulunan PYD denetimindeki Kobani kenti şu an muhaliflerin ablukası altında. Suriyeli Kürt gazeteci Barzan İso’ya göre Kobani’deki durum kritik. Türkiye’nin ivedilikle atması gereken adım Kobani’ye insani yardımın ulaşmasını sağlamak. Güvenilir kaynaklarından edindiğim bilgiye göre Nusaybin üzerinden Kamışlı kentine yardımın ulaşmasına engel çıkartmayan hükümet BDP’nin Ceylanpınar üzerinden Resulayn’a yardım ulaştırmasına izin verecek. Devamı gelir inşallah...
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.