Öcalan’ın önümüzdeki yerel seçimlere salt BDP ile girmeyip, ülkenin batı bölgeleri için Halkların Demokratik Kongresi’nden bir parti devşirme ısrarı birçok kişiyi haklı olarak şaşırttı.
Çünkü Türkiye’yi gayet iyi okuduğu konusunda birçok delil bulunan Öcalan’ın böylesine bir ‘garabetin’ peşinden gitmemesi daha doğal bir gelişme olurdu. Bunun nedeni BDP’nin son dönem performansının halkın genelinde olumlu bir tını yaratması ve bu partinin nihayet Türkiyelileşme fırsatı yakalamasıydı. ‘Türkiyelileşmek’ fikri Öcalan için anlaşılır bir hedef. Türkiye, PKK hareketi açısından hem bir bağımlılık hem de bir potansiyel ve hareketin lideri bunun bir potansiyel olarak derinleşmesini istiyor, çünkü muhtemelen PKK’nın Türkiye içinde meşrulaşması ile birlikte gelecekte daha geniş bir çerçevede de siyasi aktör olabileceğini öngörüyor. Türkiyelileşmenin gerçekten de bunu sağlayacak bir araç olduğuna kuşku yok…
Ne var ki Türkiyelileşmenin iki yolu mevcut. Birisi kendiniz olarak kalırken, kendi kimliğinizle siyaset yaparken aynı zamanda ülkenin size uzak kimliklerine ve taleplerine de dokunmak. BDP son dönemde bu yönde anlamlı adımlar attı ve böyle bir eşiği geçmeye aday olduğunu gösterdi. Ancak görünen o ki Öcalan, diğer yolu tercih etmekte… Yani PKK dünyasından insanlarla PKK dışı insanların bir araya geldiği, sırf bu yan yana durma nedeniyle daha geniş bir temsil tabanına hitap etme şansı arayan bir siyasi kurumsallaşma. Öte yandan birlikte hareket edebileceğiniz gruplar epeyce sınırlı. İktidarda AKP’nin olması yanında bölgede PKK’nın diğer siyasi hareketler üzerinde hegemonya kurma isteği ve gayreti, İslami kesimin siyasi açıdan partner olamayacağını söylüyor. Bırakın ki PKK kendisini Marksist Leninist ideolojinin takipçisi, “Çayan’ların” mirasının sahibi, devrimci bir hareket olarak görüyor. Epeyce seküler, hatta inanca mesafeli bir anlam dünyasından söz ediyoruz. Dolayısıyla PKK’nın işbirliği yapabileceği kesim demokratlardan ulusalcılara uzanan bir laik yelpaze ile sınırlı. Ancak burada da seçenekler az, çünkü yelpazenin bir ucunda yer alan demokratlar ve liberalleri derinliği olmayan, kalıpçı bir ‘devrimciliğin’ parçası yapmak zor. Bu tür bir sol tahayyülü en azından yadırgamayacak ve sorgulamadan geçecek insanlara ihtiyacınız var. Yelpazenin diğer ucundaki ulusalcıların ise Kürt kimliğini hazmetmeleri düşünülemez. Sonuçta esas olarak kendilerine ‘sosyalist’ diyen dar bir kadro ile ona eklemlenmiş birkaç sosyal demokrata mahkûmsunuz.
Buradan bir ‘Türkiyelileşme’ alternatifinin üremesi ise gerçekten fazla hayalci olmayı gerektiriyor. Kendisini cemaatleştirerek bir arada tutmak dışında hiçbir temsil yeteneği olmayan, Türkiye’nin geleceğini en ufak şekilde taşıma gücü bulunmayan, entelektüel planda köhnemiş bir marjinal sosyal tabakanın Kürt siyasetini ‘Türkiyelileştirmek’ bir yana Türkiye’ye yabancılaştıracağı çok açık. Üstelik bu adım tam da BDP’nin çözüm süreci sayesinde Türkiyelileştiği bir anda atılıyor. Yapılan tercihin oy getirme ihtimali yok, çünkü sol çevreler muhtemelen zaten BDP’ye oy vereceklerdi. Ama oy kaybettirme ihtimali var, çünkü birçok kişi BDP’ye vereceği desteği HDP’den esirgeyecek. HDP soldan aynı sabit oyun alınmasına, ama BDP’nin alabileceği demokrat, liberal ve hatta bir miktar Kürt oyunun bile kaybedilmesine neden olacak.
Bir ihtimal Öcalan’ın bu tabloyu görmemesidir. Diğer bir ihtimal ise HDP’nin bir taktiksel adım olması… Burada üç ihtimal öne çıkıyor. Birincisi BDP’nin Kürt siyaseti içinde ‘çevreye rahatsızlık’ veriyor olma ihtimali, ikincisi özellikle Öcalan’ın Newroz konuşmasından sonra İslami tınıyı dengeleme ihtiyacı, üçüncüsü örgüt içindeki Alevi unsurların rahatsızlığını izole etme kaygısı. Kararda bunların ne denli etkili olduğunu bilmiyoruz. Meseleye tam ters kanattan bakarak HDP projesini aslında Kürt siyaseti ile sol gruplar arasındaki ‘organik’ bağın kopartılması olarak da tasavvur edebiliriz. Bir süreden beri BDP üzerinde ‘soldan’ gelen büyük bir baskı var. Gezi sonrası AKP karşıtlığının Kürtler üzerinden ayakta tutulma çabası, BDP’yi ‘göreve’ davet eden bir kuşatma üretmiş durumda. Yapılacak en akıllıca hareket belki de HDP gibi bir parti kurarak BDP’yi rahatlatmak… Nasılsa önümüzde yerel seçimler var ve önemli olan, bölgedeki belediyeler ki orada da BDP olacak. Bu seçimler HDP’nin başarısızlığını gösterdiği ölçüde de belki sosyalistlerin Kürt siyasetinin yakasından inmesinin zemini sağlanır ve genel seçimlerde BDP, tüm Türkiye’yi muhatap alan bir stratejiyle halkın karşısına çıkar.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.