(IŞ)İD bünyesinde Suriye ve Irak’ta savaşan yabancıların bir kısmının Türkiye’den katılmış olduğunu biliyoruz. Bunlara ek olarak, Türkiye kökenli olmakla birlikte Batı ülkelerinde yaşayan ve oralardan kalkıp, genellikle Türkiye üzerinden Suriye’ye geçenler de var. Bu konuda genellikle yabancı medyada çok sayıda haber yapıldı. Ayrıca doğrudan veya dolaylı olarak (IŞ)İD’le irtibatlı internet siteleri ve sosyal medya hesaplarında da konuyla ilgili epey bir bilgi mevcut.
Kaç kişi olduğu hakkında çelişkili rakamlar dolaşıyor ortada. Öncelikle bunu saptamanın mümkün olmadığını, ikinci olarak da, bir yerden sonra bunun fazla bir önemi olmadığını belirtelim. Ama şurası bir gerçek: Önemsemeyi gerektirecek sayıda kişi Türkiye’den Suriye ve Irak’a savaşmaya gidiyor. Bir diğer önemli husus da şu: (IŞ)İD ile PKK çizgisindeki YPG ve HPG güçleri Suriye ve Irak’ta kıran kırana savaşıyorlar ve tıpkı (IŞ)İD’de olduğu gibi YPG ve HPG’de de aslen Türkiyeli olan çok kişi var. Yani Suriye ve Irak’ta aynı zamanda Türkiyeliler birbirleriyle savaşıyor.
Peki kimler, niçin ve nasıl katılıyor (IŞ)İD’e? Açık kaynaklardan öğrendiklerimden hareketle birkaç noktanın altını çizmek istiyorum.
Afganistan’dan bugüne
1980’lerin başlarında Afganistan’a savaşmaya gidenlerin hemen hepsi “İslamcı” sıfatını hak eden kişilerdi. Çünkü böylesine uzun ve zorlu serüvene atılmak belli bir dini ve siyasi bilinci gerektiriyordu. Daha sonra Çeçenistan ve Bosna cihatlarıyla birlikte “etnik” boyut da devreye girdi; Kafkas veya Balkan kökenli gençlerden buralarda savaşmaya gidenler oldu.
Hepsi İslamcı değil
Cihat alanlarının yakınlaşması ve katılımın kolaylaşmasıyla birlikte zamanla hem sayı arttı, hem de gönüllülerin siyasi niteliğinde belli bir düşme yaşandı. Örneğin Yahya Konuk imzasıyla çıkan ‘Bosna’dan Afganistan’a CihadMahrem Hikayesi’ adlı kitaptan belli bir suç geçmişi olan gençlerin de gönüllü olduklarını öğreniyoruz. (IŞ)İD’e katılımlar hakkında yapılan haberlerde de eski uyuşturucu müptelalarından söz ediliyor. Şurası muhakkak ki gönüllü savaşçıların ciddi bir bölümü “İslamcı” tanımını hak edecek seviyede kişiler değil. Ama savaş sırasında İslam’ın yeni Selefi yorumlarını hızla benimseyip içselleştirebiliyorlar.
Gidenler değil gönderenler
Buna karşılık gençleri (IŞ)İD’e katılmaya ikna edenlerin çoğu, son derece donanımlı, İslamiyete ve onun siyasi yorumlanışına hakim kişiler. Dün El Kaide için geçerliydi, bugün (IŞ)İD için de aynısını söyleyebiliriz: Bu tür şebekelerin kalbini esas olarak bu kişiler oluşturuyor. Tabii bir de, onların ikna ettiği kişilerin cihat alanına kazasız belasız intikalini sağlayanlar var. El Kaide’nin Türkiye’de öteden beri gönüllü devşirme, bunları cihat bölgelerine yollama ve lojistik ihtiyaçları temin için belli bir ağı mevcuttu. Musul’un düşmesinden sonra bunun ciddi bir bölümünün (IŞ)İD’e kaydığı söyleniyor.
Çok sayıda Kürt var
Irak ve Türkiye’den çok sayıda Kürdün (IŞ)İD’e katıldığını biliyoruz. Bunun bir nedeni dindarlıkta Kürtlerin ortalamanın üzerinde seyretmesi, bir diğeri de özellikle Türkiye’de Kürt gençlerin yoksul, yoksun ve umutsuz olmaları. (IŞ)İD özellikle metropollerin banliyölerinde Kürt gençleri için cazip olabiliyor. Bunun bir de siyasi yönü var: Kürt olup PKK’ya sempati duymayan, daha ötesi karşı olanlar için (IŞ)İD’e katılma PKK’ya meydan okuma imkanı da sunuyor.
‘İslam devleti’nin cazibesi
Bizde hâlâ (IŞ)İD’in ‘İslam devleti’, hatta ‘hilafet’ ilan etmesini alay konusu etmeye çalışan çok kişi var ancak bu iddiaların bazı insanları cezbettiği de kesin. El Kaide’nin en büyük handikabı takipçilerine elle tutulur, somut bir hedef sunamamasıydı, El Kaide’ye katılmak sürekli savaşmak anlamına geliyordu. Ancak (IŞ)İD katılanlara savaş dışında imkanlar da sunuyor. Yani insanlar Suriye ve Irak’a sadece savaşmaya değil aynı zamanda (IŞ)İD’in inşa ettiği devlette yaşamaya gidiyorlar. Özellikle Batı ülkelerinden ailece katılımlar olmasının ana nedeni de bu.
Kolay cihat
Türkiye’den Suriye ve Irak’ta (IŞ)İD saflarında savaşmaya gitmek kolay bir iş. Bir kere çok yakın. İkincisi (IŞ)İD ve benzeri yapılar çok zorlanmadan örgütlenebiliyor, gönüllü devşirebiliyor ve bunları cihat bölgelerine yollayabiliyorlar. Ankara’nın Esad rejimini devirmeye aşırı ölçüde angaje olması nedeniyle siyasi olarak elverişli bir ortam da söz konusu. Kolaylık açısından olayın şu boyutuna da dikkat çekmek şart: Bu kişiler Suriye ve Irak’ta yaptıklarının onda birini Türkiye’de yapmaya kalksalar, başta dindarlardan olmak üzere, çok ciddi tepki görürlerdi. Yani Türkiye’de (en azından şu aşamada) zor olan “cihat” başka topraklarda pekala çok kolay olabiliyor.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.