ABD Başkanı Barack Obama, IŞİD’i bitirme planını dünya kamuoyuna ilan etti. 4 aşamalı plan, sadece Irak’a değil, Suriye’ye dönük operasyonları da kapsıyor. Bu plan, ABD yönetiminin çekirdek koalisyonda aktif görev almasını istediği ülkeler içinde en çok Türkiye açısından önem taşıyor. Çünkü operasyon bölgesi olacak her iki ülkeye coğrafi olarak en yakın olan ülke Türkiye. Bu nedenle, bu operasyon serisinin en dış halkasında kalsa da Türkiye güvenliği açısından çok kritik kararlar almak gerekiyor.
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin bugün yapacağı ziyarete hazırlanan Ankara’da son 48 saattir yoğun bir toplantı trafiği yaşanıyor. Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığında önceki gün yapılan ulusal güvenlik toplantısında konu enine boyuna ele alınmış durumda. Obama’nın operasyon planını açıklamasının ardından da Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Dışişleri Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı cephelerinde ardı ardına değerlendirmeler yapıldı. Bu değerlendirmeleri iki boyutuyla analiz etmek gerekiyor.
Birincisi, Ankara’nın ABD’nin operasyonun nasıl yürüyeceği konusundaki tespit ve öngörüleri.
İkincisi ise Türkiye’nin operasyonun neresinde yer alacağı ve ülke güvenliğine olası etkileri.
Drone saldırısı
Obama’nın yaptığı açıklamalar ve Ankara’ya yansıyan bilgiler, ABD’nin sahada olmadığı ancak başkalarını eğitip sahaya sürdüğü bir modelin uygulanacağını gösteriyor.
Obama’nın Yemen ve Somali örneklerini vermesi ise “drone saldırısı” olarak nitelenen operasyon biçiminin Irak ve Suriye’de de uygulanacağına işaret ediyor.
İnsansız hava aracı ya da pilotsuz uçaklarla önceden saptanan stratejik noktaların geri dönülemez biçimde imhası olarak nitelenen bu operasyon biçiminin en önemli yanı, doğru istihbarata ihtiyaç duyulması.
Güvenlik uzmanları bu nedenle daha önce farklı ülkelerde olduğu gibi operasyonların patronluğunu CIA’nın yapacağına işaret ediyor.
Zira insansız hava araçlarıyla yapılacak operasyonlar için yerde çok ciddi istihbarata ihtiyaç duyuluyor. CIA’nın bu nedenle Irak ve Suriye’ye ciddi istihbarat çalışmaları yapacağı değerlendiriliyor. Bu istihbaratların elde edilmesinden sonra da “suikast atışı” olarak nitelenen nokta operasyonların seri biçimde yapılması bekleniyor. Drone saldırısıyla nerenin vurulduğu ve ne sonuç alındığını da yine CIA’nın takip etmesi ve karadaki unsurlara istihbarat sağlama zorunluluğu bulunuyor.
Bağdat, Şam, peşmerge ve ÖSO
Ankara, sadece hava saldırısıyla IŞİD’in bitirilmesi mümkün olmadığı için IŞİD’e karşı savaşacak güçlerin silahlandırılmasına karar veren ABD’nin Irak’ta Bağdat yönetimi ve Kuzey Irak Kürt yönetimi ile Suriye’de ise Esad ve Özgür Suriye Ordusu’nun bazı unsurlarıyla işbirliği yapacağını değerlendiriyor. ABD’nin hem askeri eğitim vereceği hem de silah desteği sağlayacağı belirtiliyor.
Operasyonun 2-3 yıldan önce bitmesi de beklenmiyor.
Sadece insani yardım
Bu kadar uzun süreye yayılan bir operasyonun güvenlik bir yana, siyasi ve ekonomik sonuçları da var.
Başkentte tüm bu sonuçlar masaya yatırılıyor, risk analizleri yapılıyor, yol haritaları belirleniyor.
Öncelikli ve acil gündem ise askeri operasyonların neresinde durulacağı.
Türkiye’nin operasyonda aktif bir rol alma ihtimali bulunmuyor.
Kaynaklar, Türkiye’nin insani yardım odaklı lojistik destek için devrede olacağını, hava sahasının da ancak insani yardım için kullandırılabileceğini söylüyor.
Bu noktada, İncirlik ya da Malatya’daki üslerin kullanılıp kullanılmayacağı sorusu önem taşıyor.
Kaynaklar, insansız hava aracı dahil, operasyona askeri destek sunan hiçbir hava aracının Türkiye’deki üslerden kalkmasına yeşil ışık yakılmayacağını kaydediyor.
İncirlik Üssü’nün insani yardım odaklı lojistik destek için kullanılabileceği belirtiliyor.
Türkiye’nin ancak insani yardım çerçevesinde transit geçiş noktası olabileceği ifade ediliyor.
Bu çerçevede, ABD’nin yakın coğrafyadaki diğer üsler ve uçak gemilerini ana üs bölgeleri olarak kullanması bekleniyor.
Türkiye’nin gözü kulağı sınırda
Ankara’nın birinci önceliği Türkiye’nin güvenliği.
Sınır güvenliği en kritik noktayı oluşturuyor.
Yapılan değerlendirmelere göre, konunun iki boyutu söz konusu.
Birincisi, sınırdan geçişlerin daha sıkı kontrol altında tutulması.
İkincisi ise operasyonlar nedeniyle Suriye ve Irak’tan Türkiye’ye doğru yoğunlaşabilecek göç.
Ankara, sınırdan geliş ve gidişleri kontrol açısından elinden geleni yaptığını düşünüyor.
Daha fazlası için yüksek teknoloji desteği ve istihbarat desteği sunulması gerektiği belirtiliyor.
Hatırlanacağı gibi, Ankara, Avrupa’dan gelip, Türkiye üzerinden IŞİD’e katılanların engellenmediği yönündeki eleştirileri yanıtlarken, yolcu listelerinin ve bu yöndeki istihbaratın paylaşılmamasından yakınıyordu. Bu nedenle, Ankara’nın ABD yönetiminden ve koalisyona katılacak diğer ülkelerden artık bu bilgilerin eksiksiz paylaşılmasını daha ısrarla talep etmesini beklemek sürpriz olmaz.
Ayrıca sınırda, IŞİD’in Süleyman Şah Türbesi’yle başlayan tehditlerinden bu yana zaten askeri bütün önlemler alınmış vaziyette.
Operasyon sırasında Türkiye’ye yönelebilecek olası tehditlere karşı Genelkurmay’ın bu teyakkuz hali artarak devam edecek.
Ankara’nın sınırla ilgili ikinci başlığı ise göç endişesi. 1.5 milyon Suriyelinin, 50 bine yaklaşan Ezidi’nin geldiği Türkiye, olası bir göç dalgasına karşı nasıl bir tutum izleneceğini de tartışıyor.
Bu noktada, sınırın diğer yakasında bir tampon bölge oluşturulması gibi seçeneğinin masada olduğu ifade ediliyor.
Aktif-pasif
Irak’ta karada savaşacak güçlere eğitim verilmesi gibi rollerin ise Türkiye açısından söz konusu olmayacağı kaydediliyor.
Ayrıca Ankara-Washington hattında istihbarat paylaşımında daha aktif bir sürece girilmesi ancak diğer alanlarda pasif destek verilmesi söz konusu.
Türkiye, kendi menfaatlerini, sınır güvenliğini ve 49 rehinenin hayatını odağına aldığı bir harekât tarzıyla sürece yaklaşıyor.
Ankara’ya göre, terör örgütü olan ve bertaraf edilmesi gereken IŞİD’le mücadele zorunlu.
Ancak bu mücadelede Türkiye, operasyonel amaçla topraklarını kullandırmak istemiyor.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.