Türkiye, Türk hava sahasını ihlal ettiği gerekçesiyle Rus savaş uçağını düşürdü.
Rusya Türkiye’nin hava sahasını ihlal etmediğini, uçağın Suriye hava sahasında vurulduğunu söylüyor.
Türkiye Cumhurbaşkanlığı kaynakları ise Su-24 tipi Rus uçağını ihlalin ardından uyarılara da aldırmadığı için angajman kuralları çerçevesinde düşürdüğünü iddia ediyor.
Henüz detayları bilmiyoruz, dolayısıyla söyleyeceklerimizin çoğu spekülatif olacak.
Ancak bildiğimiz birkaç şey var ve bunlara dayanarak yorum yapabiliriz.
Rusya Esad rejimine hava desteği vermeye başladığından bu yana defalarca Türkiye’nin hava sahasını ihlal etti.
Bundan önceki ihlallerde taraflar son derece soğuk kanlı davrandı, korkulduğu gibi mesele büyümedi.
İlişkilerin yakın tarihine baktığımızda da durum hep böyle oldu.
Türkiye ve Rusya yaşanan tüm sorunlara rağmen ilişkilerini sıcak tutmayı başardı.
Rusya 2008’de Gürcistan’a girdiğinde Türkiye ile Rusya arasında bir çeşit “sessiz dayanışma” yaşandı ve kritik konularda sorun çıkmaması için iki taraf da çaba gösterdi.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı, “Gürcistan’ın toprak bütünlüğüne önem verildiğini ve gelişmelerden büyük endişe duyulduğunu” açıklamasına karşın Rusya’yı doğrudan suçlayacak bir ifade kullanmamaya özen gösterdi.
NATO, Rusların Gürcistan manevrasını kınamak için savaş gemilerini Karadeniz’e gönderdiğinde Türkiye-Rusya ilişkilerinde kriz yaşanacağı beklenmişti ancak tahminlerin tersine kriz çıkmadı.
Rus tarafı Ankara’ya, Türkiye’nin Montrö Antlaşması’nı harfiyen uygulamasının Moskova’yı son derece mutlu ettiği mesajını gönderdi. Resmi açıklamalarda da Türkiye’yi eleştiren ifadelere yer verilmedi.
Her şart altında ikili ilişkileri korumaya yönelik tutum Ukrayna krizinde de devam etti.
Ukrayna’da Batı yanlısı bir iktidar işbaşına gelirken, Rusya ülkenin doğusundaki ayrılıkçılara destek verirken, Moskova Kırım’ı işgal ederken, iki ülke Suriye’deki çatışmada farklı tarafları desteklerken Türkiye Rusya ile ilişkilerinin zarar görmemesi için elinden geleni yaptı.
Batılı ülkeler Rusya’ya yaptırım kararı alırken Ankara Avrupa Birliği ile ilişkileri germe pahasına bu yaptırımlara katılmadı, Rusya'yla ticarete aynen devam ederek Rusya karşıtı sert bir muhalefetin ön saflarında yer almayacağını açıkça gösterdi.
Türkiye bu dönemde daha da ileri gidip Batı’nın Rusya’ya yaptırımlarından faydalanarak Rusya ile ticari ve enerji ilişkilerini daha da derinleştirmeye çabaladı.
Siyasi alanda yaşanan tüm sorunlara rağmen iki ülkenin ilişkileri koruma çabasının altında temel olarak ekonomik işbirliği ve Türkiye’nin Rusya’ya enerji bağımlılığı yatıyor.
Peki yıllardır pek çok kriz atlatan Rusya-Türkiye ilişkilerinin bugün geldiği noktayı nasıl okumak lazım?
Geçmişte Ruslar defalarca Türkiye hava sahasını ihlal etmişken ve iki taraf da meseleyi büyütmemeyi seçmişken nasıl oldu da Türkiye Rus savaş uçağını düşürmeye karar verdi?
Teknik açıklamayı hepimiz biliyoruz: angajman kuralları gereği düşürüldü ve eğer Rusya Türkiye hava sahasını ihlal ettiyse bu Türkiye’nin meşru hakkı.
Fakat belli ki Türkiye’nin Rusya hesabında bir değişiklik var ve Türkiye yeni bir hamleyle yerlerinden memnun olmadığı taşları oynatmaya karar vermiş.
Rus uçağının, Batı’nın Suriye’de Rusya ile yakın çalışmaya başladığı, Batı’nın dikkatinin Suriye’de özellikle Paris saldırısı sonrası bütünüyle IŞİD’e odaklandığı bir dönemde düşürülmesi anlamlı.
Ayrıca Obama’nın G20 zirvesinde Türkiye’nin uzun zamandır Suriye’nin içinde talep ettiği ‘korunaklı bölgeye’ hayır demiş olması da önemli.
Yani Suriye içindeki gelişmeler Türkiye’nin istemediği bir yöne doğru evriliyor.
Haftalardır Türkiye’nin Rusya’nın Suriye içindeki Türkmenlere yönelik saldırılarından rahatsız olduğunu da biliyoruz.
Türkiye Türkmen’lere karşı yapılan saldırıları kullanarak hem ‘güvenli bölge’ tezini yeniden masaya getirmek istiyor hem de Suriye’ye daha sert bir müdahale gerektiğinin altını çiziyor olabilir.
Rusya’nın Türkiye hava sahasını ihlali de Türkiye’ye uluslararası camiaya meselenin ne kadar vahim olduğunu ve taleplerinin haklılığını göstermesi için iyi bir fırsat verdi.
Türkiye’nin son hamlesini direkt olarak açıklamaz ama yine de bu resme bir de Genel Energy CEO’su Murat Özgül’ün şu sözlerini eklemek istiyorum:
‘Türkiye şu anda doğalgaz ihtiyacının yaklaşık yüzde 75’ini Rusya ve İran’dan karşılıyor. Kısa vadede Kürdistan Özerk Yönetimi, Türkiye’nin doğalgaz ihtiyacının yüzde 40’ını karşılayacak.’
Yani bugüne kadar ikili ilişkilerin çimentosu olan enerji bağımlılığı azalacak gibi görünüyor.
Bu durum hükümetin Rusya’ya dair hesaplarında rol oynamış olabilir mi? Şimdilik bilmiyoruz, ama değerlendirmeye değer…
Peki şimdi ne olacak?
Putin Rus uçağının düşürülmesinin ardından çok sert sözler sarf etti, Türkiye ile ilişkilerin çok etkileneceğini söyledi.
Putin’in askeri bir yanıt vereceğini, meseleyi daha da kızıştıracağını düşünmüyorum.
Ancak Suriye’de Kürtler ile angajmanını daha da derinleştirebilir, geçmişte yaptığı gibi PKK kartını kullanabilir, enerji konusunda işleri yokuşa sürebilir, ticari ilişkiler zedelenebilir.
Türkiye en kötü ihtimali göz önüne alarak NATO’ya güveniyor ancak yakın tarih bize gösterdi ki NATO da Rusya ile askeri tansiyonu yükseltme taraftarı değil.
Batı’nın Suriye’de izlediği politikayı Türkiye’nin umduğu yönde değiştirme ihtimali de zayıf.
Bu durumda Türkiye’nin de gerginliği azaltmaktan başka seçeneği kalmayacaktır…
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.