Geçen hafta Washington merkezli etkin bir düşünce kuruluşu olan Amerikan İlerleme Merkezi, Dov Friedman imzalı bir makale yayınladı.
Bağımsız Türkiye uzmanlarından Friedman, yazısında yıllar boyu Amerikan dış politikasında varlığını sürdüren “bir model olarak Türkiye” kavramını irdeliyor.
Makalenin amacı, Türkiye'yi IŞİD karşıtı koalisyona dahil etmek yönünde halihazırda gösterdiği çaba çerçevesinde, Obama yönetiminin hatalardan sakınmasını sağlamak. Kürt meselesinde de bir uzman olan Friedman, Obama yönetimini, İncirlik hava üssünün Suriye'deki IŞİD hedeflerine yönelik hava saldırıları için nihayet açılmasının ardından ortaya çıkan yeni askeri seçeneklerin ötesine bakmaya davet ediyor. Amerikalı siyasi karar mercilerine Türkiye ile PKK arasında alevlenen çatışmayı yatıştırmaya ve Ankara ile Suriyeli Kürtler arasında uzun vadeli bir yakınlaşmayı teşvik etmeye odaklanmalarını tavsiye ediyor. Friedman'ın işaret ettiği hususlar, yazıda varılan şu sonuca dayanıyor: ABD uçuk projeksiyonlar yapmayı bırakmalı ve gerçek Türkiye'ye bakmaya başlamalı.
Friedman bugünkü ABD-Türkiye işbirliğine dair düşüncesini ortaya koymadan önce iki ülke arasındaki ilişkilerin tarihine, özellikle de Amerika'nın Türkiye'yi bölge için bir model olarak göstermek konusundaki inatçı tavrına kısaca değiniyor. Bu bakış İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, Türkiye'nin Sovyet komünizmine karşı sıkı bir müttefik ve hassas bir bölgede Batı diplomasisinin işini kolaylaştırmaya hazır bir Ortadoğu ülkesi olarak görüldüğü dönemde ortaya çıktı. Soğuk Savaş'ın sona ermesinin ardından Türkiye, bu kez yüzü Batı'ya dönük ve serbest piyasa merkezli ekonomik kalkınma sicili başarılı olan Müslüman çoğunluklu fakat laik bir ülke sıfatıyla, yeni bir model haline geldi. ABD'ye yönelik 11 Eylül saldırıları ve peşinden gelen terörle savaş Washington'u bir başka Türkiye modeline sevk etti: Ortadoğu ülkeleri için bir alternatif ve radikal İslamcı hareketlere karşı bir panzehir. 2002'de AKP'nin iktidara gelmesiyle beraber bu model Türkiye'nin Müslüman demokrat hükümetini tarif etmek üzere uyarlandı. Nihayetinde, 2011'deki Arap ayaklanmaları sonrasında Türkiye (hem Washington'da hem Tunus ve Kahire'de) asli bir bölgesel örnek olarak sunuldu.
Makalenin alt başlığı “Yanıltıcı Bir Fikrin Tarihi”. Friedman ABD'nin Türkiye'yi model ülke olarak görme ve gösterme ısrarının, bu düşünceden bir türlü kurtulamamasının sebebini şöyle açıklıyor: “Her yeni ortaya konan sözüm ona Türkiye modeli kavramı eninde sonunda terk edildi, zira etkisiz veya bölgesel dinamiklerle bağlantısız olduğu görüldü. Fakat reddedilmeden önce söz konusu modellerin her biri siyasi karar odaklarının Türkiye'nin karmaşıklığını kavramaktan kaçınmasına imkan verdi ve ABD'nin Türkiye demokrasisine yönelik algısında mesnetsiz bir iyimserliğe yol açtı. Sonuç olarak bu düşünce, modelin başarısız görüneceği korkusuyla, ABD'yi Türkiye'yi eleştirmek veya üzerinde baskı oluşturmak konusunda gönülsüzlüğe sevk etti.”
Friedman'ın anlattığı kısa Türkiye modeli tarihi okunmaya değer ve umulur ki düşünceleri Washington'da ciddiye alınsın. Fakat Türkiye'yi bir model olarak bu kadar kolay çöpe atması bende biraz rahatsızlık da yaratmadı değil. AB'nin bazı komşu Müslüman ülkelere yönelik politikalarına dair bir kitap hazırlıyorken, kitabı birlikte yazdığım Avrupa Parlamentosu üyesi mesai arkadaşım Jan Marinus Wiersma ile 2005 ve 2006 yıllarında sık sık Fas ve Mısır'da bulunduk. Entelektüeller, aktivistler ve siyasetçilerin yanı sıra her siyasi meşrepten Faslı ve Mısırlı İslamcılarla da konuştuk. Neredeyse hepsinin, özellikle de genç reform yanlılarının, konuşmalarımızın belli bir noktasında, ilham kaynağı mahiyetinde Türkiye'ye, daha spesifik olarak AKP'ye atıfta bulunduklarını görünce nasıl şaşırdığımızı dün gibi hatırlıyorum. Türkiye'nin ekonomik başarılarına hayranlık duymanın yanında, ordunun siyasetteki rolünü geriletmek, etnik ve dini azınlıklara daha fazla haklar tanımak ve Türkiye'yi AB üyesi yapmak yönündeki çabaları da kıskançlıkla izliyorlardı. Dile getirdikleri saygı ve hayranlık kurnazca bir stratejinin parçası değildi. O dönemde Türkiye'de olan bitenlere dair dürüst ve apaçık methiyelerdi bunlar; refah ve demokrasi için verdikleri mücadelede Türkiye'den ne öğrenebileceklerine bakıyorlardı.
Türkiye artık bir model veya ilham kaynağı değil; sebebini hepimiz biliyoruz. Yine de Friedman'ın makalesini okurken üzüldüm. Günün birinde hiç kuşkusuz yeni bir kavram ortaya atacak olan Washington stratejistleri için değil, ilham verici bir model olmaksızın ayakta kalma mücadelesi veren bütün o Arap reformcuları için üzüldüm. Önlerindeki parlak Türkiye örneğini, bizzat o Türkiye'nin liderleri mahvetti. Çok yazık.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.