• BIST 9827.23
  • Altın 2954.659
  • Dolar 34.7445
  • Euro 36.5021
  • İstanbul 10 °C
  • Diyarbakır 4 °C
  • Ankara 5 °C
  • İzmir 12 °C
  • Berlin 7 °C

Türkiye-Kürdistan ortak deklarasyonu

Günay Aslan

Kürt meselesi ve bu meselenin kalıcı çözümünü amaçlayan Çözüm Süreci Türkiye’nin bölge siyasetini etkilemeye ve iç dengelerini belirlemeye devam ediyor.

Yakın zamana kadar Rojava’da yükselen Kürt iradesini görmezden gelen, hatta bu iradenin kırılması için IŞİD’e yol veren Ankara, şimdi Çözüm Süreci üzerinden Rojava politikasını değiştirmeye çalışıyor.

PYD’yle ilişkilerini İmralı’da müzakereye hazırlandığı PKK lideri Öcalan’ın sayesinde tamir etmeye; bu partiyi bir aktör olarak kabullenmeye hazırlanıyor.

Kürtler ve Kürdistan olmadan Ortadoğu’nun yeniden yapılanmasında etkili olamayan ve hareket alanı iyice daralan Türkiye, şimdi alanı yeniden genişletmek; etkisini güçlendirmek için Çözüm Süreci’ne ve Rojava‘yla işbirliğine ihtiyaç duyuyor.

Çözüm Süreci bölgede hareket alanı hayli daralan ve sıkışan Türkiye‘nin önünü açıyor.

Zira, bu ülkenin bölgenin yeni denkleminde önemli bir yer tutabilmesinin yolu Kürtlerle ve Kürdistan‘la işbirliği yapmasından geçiyor. Nesnel süreç onu buna zorluyor ve Çözüm Süreci de ona bunun için önemli fırsatlar sunuyor.

Türkiye iki yıldır süründürdüğü Çözüm Süreci‘ni bu yüzden canlandırmaya çalışıyor. Çözüm taslağının ortak açıklamayla duyurulmasına bu nedenle onay veriyor.

Çözüm taslağının deklare edildiği 28 Şubat günü Dolmabahçe’de Türkiye‘nin ortaya koyduğu iradeyi görmek ve bunun nedenlerini iyi irdelemek gerekiyor. Bunu hafife almak ya da bazılarının yapmaya çalıştığı gibi AKP’nin seçim hesaplarıyla açıklamaya çalışmak gerçeği anlamamak, bu meselenin geldiği aşamayı kavramamak anlamına geliyor.

O gün orada masanın bir yanında hükümeti ve devletiyle Türkiye’nin, diğer yanındaysa İmralı’sı, PKK’si ve HDP’siyle Kürdistan’ın durduğunu ve taraflarının güçlü bir biçimde ortak irade beyanında bulunduklarını unutmamak gerekiyor.

Şimdiye kadar PKK lideri Öcalan‘ın tek taraflı olarak yürüttüğü Çözüm Süreci 28 Şubat 2015 itibariyle Türkiye hükümeti ve devletini de resmen ve alenen sürece katmış bulunuyor.

Elbette bunu Kürtlerin ve ezilenlerin bir zaferi olarak kayda geçirmek gerekiyor.

Öte yandan Dolmabahçe’de deklare edilen 10 maddelik çözüm taslağının kaynağını Oslo mutabakatından aldığı anlaşılıyor.

İçerideki ve dışarıdaki süreç karşıtı güçlerin bütün provokatif saldırılarına, yaşanan yol kazalarına ve hükümetin oyalamalarına rağmen tarafların başa döndükleri gözleniyor.

Herşeyden önce de Kürt tarafının ulusal-demokratik taleplerindeki ısrarının sürdüğü; Kürtlerin istikrarlı bir yol izledikleri ve bölgedeki olumlu gelişmelere rağmen tavırlarını değiştirmedikleri gözleniyor.

Çözüm taslağının Oslo mutabakatıyla örtüşmesi bunu gösteriyor. Bunu da bir yere not etmek gerekiyor. Diğer yandan elbette bu deklarasyon çok önemli ama, tek başına yetmiyor. Şimdi bunun gereklerinin yerine getirilmesi ve somut adımlarının atılması gerekiyor.

Kamuoyu taraflardan şimdi bunu bekliyor.

PKK, silahlı mücadeleyi sona erdirecek kongreyi toplayabilmesi için hükümetin bazı pratik adımları atması gerektiğini söylüyor.

Hükümetse kongrenin biran önce toplanmasında ısrar ediyor. Hangi adımları ne zaman atacağı konusundaysa ketum davranıyor. Nihai çözüm içinse yeni anayasayı gösteriyor.

Tabii, hükümetin bu aşamadan sonra geri adım atması; yeni bir hayal kırıklığı yaşatması pek mümkün görünmüyor. Yine de yeni anayasayı görmek gerekiyor.

Kaldı ki Kürt tarafı da başından beri anayasal bir çözüm talep ediyor. Kürt tarafı için anayasal çözümden kastınsa anadilde eğitim ve özyönetim olduğu biliniyor.

Anayasal çözümünse seçim sonrasına kalacağı anlaşılıyor. Seçim sonrasında oluşacak Meclis’i de ‘kurucu meclis’ görevi bekliyor. 7 Haziran seçimlerinin stratejik önemi de zaten buradan kaynaklanıyor.

Elbette seçimlere kadar beklemekte gerekmiyor. Anayasal çözüm öncesi atılması gereken adımların olduğu biliniyor ve bunların bu sürede atılması gerekiyor.

Kürt tarafı hükümetten bir yol haritası açıklamasını ve bu arada hasta tutsaklar sorunu dahil, yasal ve anayasal düzenleme gerektirmeyen sorunların çözülmesini talep ediyor.

Bunlar olmadan savaşı sona erdirecek kongreyi toplamasının söz konusu olamayacağını söylüyor.

Dolayısıyla adımların artık eşzamanlı olarak atılması kaçınılmaz görünüyor. Ne de olsa Dolmabahçe deklarasyonu taraflara kaçış yolu bırakmıyor…

  • Yorumlar 5
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89