• BIST 9128.97
  • Altın 2940.718
  • Dolar 34.4659
  • Euro 36.3751
  • İstanbul 19 °C
  • Diyarbakır 11 °C
  • Ankara 10 °C
  • İzmir 19 °C
  • Berlin 1 °C

Türkiye-İsrail normalleşmesinin arka planı

Gönül Tol

Türkiye ve İsrail arasında 2009’dan bu yana süren krizin sona ermesi ve ilişkilerin normale dönmesi Türkiye’nin ulusal çıkarları açısından iyi haber.

Hükümet yanlısı gazeteler varılan anlaşmayı ‘Türkiye istediği her şeyi aldı’ ya da ‘İsrail’in Türkiye’ye Türkiye’nin İsrail’e olduğundan daha fazla ihtiyacı var’ şeklinde yorumluyor. Fakat bence işin aslı öyle değil.

Varılan anlaşmayla hem Türkiye hem de İsrail başlangıçta koydukları şartlardan taviz verdi.

Türkiye, Mavi Marmara’da öldürülen aileler için talep ettiği tazminattan çok daha azına razı oldu.

İsrail özür diledi fakat sadece yapılan ‘operasyonel hatalar için’ ve Türkiye’nin meseleyi uluslararası mahkemeye taşımaması şartı ile.

Türkiye’nin talep ettiği gibi Gazze’ye uygulanan ambargo da kalkmıyor. İsrail’in sıkı denetimi altında Türkiye’nin Gazze’ye insani yardım yapmasına ve Gazze’nin yeniden inşasına katkı sağlamasına izin veriliyor. Aslında bir anlamda Türkiye anlaşmayla Gazze ablukasının meşruiyetini tanımış oluyor.

Fakat bence asıl önemli olan bunlar değil.

Önemli olan Türkiye’nin ideolojik kaygıları, tabanda prim yapan ama Türkiye’nin imajına ve ulusal çıkarlarına zarar veren agresif ve popülist söylemi bırakıp, nihayet dış politikada rasyonel bir aktör gibi davranmaya başlamış olması.

Türkiye’nin İsrail ile ilişkileri normalleştirmek istemesinin altında yatan önemli ve meşru sebepler var.

İran’ın bölgede yükselen gücünü dengeleme ihtiyacı bunlardan biri.

Türkiye’nin İsrail’e ne zaman zeytin dalı uzatmaya başladığını, Erdoğan ve AK Parti’nin her fırsatta İsrail’e vurmaktan ne zaman vazgeçtiğini hatırlayalım: Mart 2015. Yani İran’ın Batı ile nükleer anlaşmaya vardığı dönem.

Türkiye, Arap ayaklanmalarının İran’a bölgede açtığı fırsat penceresinden hep rahatsız oldu. Tahran’ın özellikle Suriye ve Irak’ta oynadığı roller Ankara için endişe sebebiydi.

Ankara, nükleer anlaşmayla İran’ın bölgedeki gücünün kendi aleyhine artacağından endişe edip dengeleme ihtiyacı duydu.

Bu nedenle sadece İsrail’le ilişkileri normalleştirmek için değil Katar ve Suudi Arabistan ile de İran karşıtı bir cephe oluşturmak adımlar attı.

Türkiye’nin İsrail ile ilişkileri düzeltmek istemesinin altında yatan bir başka neden İsrail ile yaşanan gerginliğin özellikle Doğu Akdeniz’de Türkiye karşıtı bir cephe yaratmış olması.

Güney Kıbrıs geleneksel olarak, Arap müttefiklerini kızdırmamak için İsrail ile mesafeli bir ilişki kurmuş olmasına rağmen, Türkiye-İsrail ilişkilerinin gerilmesinin ardından 2010’da İsrail ile enerji işbirliği anlaşması imzaladı.

Bu ittifaka Türkiye’nin kavgalı olduğu Mısır ve Yunanistan da katıldı. Böylece Doğu Akdeniz’de hem güvenlik hem de enerji alanında Türkiye karşıtı bir cephe oluşmuş oldu.

Rusya ile uçak krizinin ardından Türkiye hem bölgede daha da yalnızlaştı hem de Rus enerjisine bağımlılığını azaltması gerektiğini anladı.

Bu nedenle Doğu Akdeniz’deki Türkiye karşıtı cepheyi kırma ihtiyacı güçlendi.

İsrail ile varılan bir anlaşma bu cepheyi kıracağı gibi Türkiye’nin Rusya karşısında elini güçlendirecekti.

Türkiye için İsrail ile normalleşmeyi gerekli kılan bir başka faktör Kürtler. Ankara İsrail’in Suriye’nin kuzeyinde oluşacak özerk bir Kürt bölgesini desteklemesinden endişe ediyor.

İsrail tarihi olarak Kürtlerle yakın bir ilişki kurdu. Irak’ta Kürt bağımsızlığını destekledi. Türkiye için Rusya ve Amerika’nın desteğini arkasına almış Suriyeli Kürtlerin İsrail’den de destek görmesi oldukça endişe verici.

Ankara, İsrail ile anlaşarak ve Washington’daki Yahudi lobisi ile ilişkileri düzelterek bunun önüne geçmek ve Washington nezdinde Türkiye’nin Suriyeli Kürtlere dair endişelerinin dillendirilmesini istiyor. Erdoğan’ın Washington ziyaretinde Yahudi lobisi ile görüşmesinin altında yatan nedenlerden birinin bu olduğuna inanıyorum.

Bir de tabii bölgesel yalnızlaşma meselesi var.

Bağdat’tan, Tahran’a, Şam’dan Kahire’ye ve Moskova’ya uzanan geniş coğrafya, Davutoğlu’nun hayalini kurduğu ‘gönül coğrafyası’ olmaktan çok uzak. Ankara’nın her biriyle ilişkisi birbirinden sorunlu.

Bu durum Türkiye’yi bölgede kımıldayamaz hale getirdi. Türkiye bölgesel sorunların çözümünde marjinal bir aktöre dönüştü.

Ankara, İsrail ile anlaşarak ve Gazze’yi yeniden inşa ederek Hamas’ı daha fazla etki alanına almayı ve İsrail-Filistin meselesinde başat aktörlerden biri olmayı hedefliyor.

Tüm bunlar Türkiye’nin İsrail ile vardığı anlaşmanın arkasında yatan stratejik hesaplar.

Bu hesapların bir kısmı tutmayabilir ama yıllardır tanık olduğumuz hesapsız, duygusal, popülist, ideolojik dış politikanın ardından Türkiye’nin reel politik kaygılarla bölgede adım attığını görmek yine de güzel.

Türkiye’nin önüne çıkabilecek birkaç engelden birisi Rusya.

Rusya, İsrail ile Türkiye arasındaki enerji işbirliğine karşı. Rusya’nın taş koymaması için Moskova ile ilişkilerin de normalleşmesi şart. Bu nedenle Erdoğan’ın ilişkileri rayına sokmak için Rusya’dan özür dilemiş olması önemli bir gelişme.

Ankara, Yahudi lobisinin akşamdan sabaha 90’lı yıllarda olduğu gibi Türkiye’nin milli davalarını Washington nezdinde savunmasını bekliyorsa yanılıyor. Amerika’daki Yahudi lobisi pek çok konuda İsrail yönetiminden farklı hareket ediyor ve AK Parti hükümetine karşı duyulan derin bir güvensizlik var.

Türkiye-İsrail normalleşmesini komplike hale getirebilecek bir diğer aktör Mısır.

Mısır, Türkiye’nin Gazze’de önemli bir rol oynamasını istemiyor. Ve Hamas üzerindeki etkisini artırabilir. Kısa bir süre önce Sisi rejimi Hamas’la Sinai’de bir güvenlik işbirliği başlattı. Pek çok uzman bunun Mısır’ın Hamas üzerindeki etkisini artıracağını söylüyor.

Yani Türkiye ümit ettiği gibi Hamas’ı bütünüyle kontrol edemeyebilir. Özellikle Hamas’ın askeri kanadı üzerinde Türkiye’nin etkisi çok sınırlı.

Fakat yine de Türkiye’nin Gazze’yi yeniden inşası Hamas’ın elini güçlendirecek ve Türkiye’nin etkisini artıracaktır. Fakat bu durum Hamas ve Fetih arasındaki bölünmeyi derinleştirip, ulusal birlik çabalarını sekteye uğratabilir. Tam da bu nedenle Filistin Yönetimi Türkiye ve İsrail arasındaki anlaşmaya temkinli yaklaşıyor.

Filistin Dışişleri Bakanı anlaşmadan önce ve sonra yaptığı açıklamalarda Türkiye’yi Filistin halkını ilgilendiren her türlü anlaşmada ‘öncelikle Filistin yönetimini muhatap alması gerektiği, aksi halde Filistin’in davasına zarar vereceği’ konusunda uyarıyor.

İran ve Lübnan’daki Hamas yetkilileri de Türk-İsrail anlaşmasını eleştirmeye başladılar bile.

Çıkması muhtemelen tüm sorunlara rağmen Türkiye ve İsrail ilişkilerinin normale dönmüş olması Türkiye’nin ulusal çıkarları açısından pozitif bir gelişme.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89