• BIST 9296.76
  • Altın 3742.648
  • Dolar 38.0097
  • Euro 41.9964
  • İstanbul 10 °C
  • Diyarbakır 20 °C
  • Ankara 8 °C
  • İzmir 14 °C
  • Berlin 14 °C

Türkiye deliriyor mu

Ahmet Altan-

Allah benzerinden saklasın ama bu savaş çığlıkları bana 93 Osmanlı-Rus savaşı öncesi ortalığı kaplayan histeri krizini hatırlatıyor.

O zaman da bazı din adamları “rüyamda Moskova’da namaz kıldığımızı gördüm” tarzında açıklamalar yapıyordu.

Rüyasında Moskova’da namaz kıldığını görenler, uyandıklarında Rus ordusunu Yeşilköy’de buldular.

Öylesine korkunç bir yenilgiydi ki gerçeği biraz olsun saklayabilmek için Cumhuriyet’in tarih kitaplarına bile “Yeşilköy” diye değil “Ayastefanos” olarak yazıldı.

Savaşa gitmeyecek olanların “savaş” çığlıklarına aldırmayın siz, evinde oturacak adam, başkasının ölümüne rahat karar verir.

Ben askerliğimi Kıbrıs’ta cephede yaptım.

Cephede bir tek askerden, bir tek subaydan, bugün sivillerden duyduğuma benzer bir “savaşçı” nutuk dinlemedim.

Ölümün kapısında duranlar, evlerinde oturanlardan çok daha soğukkanlı ve gerçekçiydi.

Geceleyin mevzilerde olası bir saldırıyı bekleyerek yatan askerlerle subaylar, kendisi evine saklanıp askere başkalarını gönderenlerin insafsız rahatlığına hiçbir zaman sahip değildi.

Savaşın ne olduğunu, makineli tüfeğe sarılıp ıslak toprakta yatarak, saldırı bekleyenler biliyor.

İnsanlar ölür savaşta.

Böyle bir felaketi göze alabilmek için başka hiçbir çarenin kalmaması gerekir.

Türkiye’nin Suriye konusunda “çocuklarını savaşa gönderme” dışında başka hiçbir çaresi yok mu?

Biz niye mecburuz Suriye ile savaşmaya?

Suriye’ye demokrasi getirmek için mi?

Avrupa Birliği’nin, “senin demokrasin eksik” dediği, demokrasisi eksik olduğu için çocukları otuz yıldır bir iç savaşta ölen bir ülkenin, “Suriye’ye demokrasi gelmezse dayanamam, oraya demokrasi getirmek için ben kendi çocuklarımı ölüme göndereceğim” demesi ne kadar inandırıcı?

Demokrasiye “ölecek” kadar âşık bir ülke, demokrasiyi önce kendi ülkesine getirmez mi?

Demokrasi için canını veren bir ülke Sudan’ın kanlı diktatörüyle “askerî anlaşma” imzalar mı?

Suriye meselesindeki “savaşçılığımızı” demokrasi ile açıklamak pek mümkün gözükmüyor bana.

Asıl neden her ne ise onu halktan gizlediklerini düşünüyorum.

O “gizlenen” neden yüzünden son olarak Moskova’dan Şam’a giden bir uçağı indirip Rusya’yı da karşımıza aldık.

Şu anda yeryüzünde, aynı anda İran, Rusya, İsrail, Irak ve Suriye ile çekişen başka hiçbir ülke yok, zaten aklı başında hiçbir devlet bu kadar çok ülkeyi aynı anda karşısına almaz.

Diplomasi, böyle korkunç bir düşman kalabalığını karşında biriktirmemek için vardır zaten.

Biz ise aklımızı kaybetmiş gibi davranıyoruz.

Zaten iktidar kanadından gelen açıklamalar da pek akla uygun gözükmüyor, AB Bakanı’yla AKP Gaziantep milletvekiline bakarsanız “ordu üç saatte Şam’a girmek için” bütün hazırlıklarını yapmış.

Haritaya baktım, Kilis’ten giren ordu Halep’i, Hama’yı, Humus’u geçecek ve dört yüz küsur kilometre ötedeki Şam’a üç saatte varacak.

Böyle bir ordu daha icat edilmedi.

Deyin ki Türk ordusu “kırmızı çizmeli kedinin” çizmelerini giydi ve üç saatte Şam’a kadar geldi.

Peki sonra?

Şam’da öğle namazını da kıldık.

Sonra ne yapacağız?

Neşe Düzel’e Suriye ile ilgili gerçekleri çok çarpıcı ve net biçimde anlatan Kaan Dilek’in sözünü ettiği “cihadcılarla, El Kaide’cilere” mi teslim edeceğiz Suriye’yi?

Demokrasiyi onlar mı getirecek?

Onlara teslim etmeyeceksek kime teslim edeceğiz?

Davutoğlu’nun pek beğendiği Faruk Şara’ya mı?

Demokrasiyi o mu getirecek?

Birbirlerini öldüren Sünnilerle Şiilerden hangisini seçeceğiz demokrasiyi getirmesi için?

Ya da orada biz mi kalacağız?

Biz oradayken Suriye ordusu ne yapacak, İsrail ordusunu durduracak kadar güçlü Hizbullah ne yapacak, Irak’taki silahlı Şii örgütleri ne yapacak, İran ve Rusya ne yapacak, Irak ne yapacak, Suriye’nin Kürtleri ne yapacak, PKK ne yapacak?

“Üç saatte Şam’a gideceğimizi”
hesaplayıp bunu AKP milletvekillerine anlatan “muhteşem kurmaylar” bunun planını da yapmışlar mı?

Bu, Şam’a kadar gidersek neler olacağı, bir de gidemediğimizi düşünün.

Muhaliflerini Türkiye sınırına kadar süren Suriye ordusunun ciddi bir biçimde karşılık verdiğini ve koltuğunu kurtarmak için dünyayı yakmaya hazır olan Suriye diktatörünün elindeki kimyasal silahları Hatay’a, Antep’e, Urfa’ya, Mardin’e attığını düşünürsek, bu olasılığın cevabı ne?

Terörün büyük şehirleri hedef alıp bombalı saldırıları çoğaltması ihtimalinin önlemi ne olacak peki?

Türkiye savaşa girerse, Şam’a gitse de, gitmese de ülke cehenneme döner.

Esed’in devrilmesi için çaba harcamak, Suriye halkının bu boyunduruktan kurtulmasına yardımcı olmak herkesin görevi, bu görevi dünyanın diğer ülkeleriyle paylaşmak, birlikte hareket etmek de en doğru yol bence.

Bir ülkenin “iç sorunlarının” çözümünü “dışarıda” araması daima büyük bela getirir.

Şu anda delirmişe benzeyen iktidarın dış politikasının bir savaşa yol açmaması için uğraşmak sanırım bu ülkeye en büyük hizmet olur.

  • Yorumlar 13
  • Facebook Yorumları
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    • özgür aksu12 Ekim 2012 Cuma 08:51llah razı olsun

      allah razı olsun

      Yanıtla (0) (0)
    • ben12 Ekim 2012 Cuma 09:10gülünecek haller

      bütün söylenenlere aynen katılıyorum. Bu milletin salt duygusallığını bile hesaba katarsak, bazı zalimlerin tuzağına düşmelerinin işten olmadığını görebiliriz. neymiş kılıç kalkan kuşanıp Suriye ye girecekmişiz. 3 saate yerle bir edip gelip gene kendi minderlerimizde oturabilecekmişiz. ayıp be ayıp. hele bazı millet vekillerinin bunları söylediklerini okudukça, bunlara oy verdiğim için kendimden utanıyorum

      Yanıtla (0) (0)
    • Fatih Çetin12 Ekim 2012 Cuma 10:21Doğru

      Genellikle eleştiririm yazarı ama bugün gerçekten doğru şeylere temas etmiş.

      Yanıtla (0) (0)
    • İbrahim Faik Bayav12 Ekim 2012 Cuma 11:34Türkiye Deliriyor mu? Delirteni Varsa, Evet.

      Benim yorumum 500 karakteri çok geçer. Gönderemiyorum. Özür dilerim!

      Yanıtla (0) (0)
    • umut bitmez12 Ekim 2012 Cuma 12:05Savaş tamtamları yapanlara

      Siz oğlunuzu yeğeninizi vs. akrabalarınızı toplayıp gidin savaşa bu ülkede ölecek tek bir genç insan yoktur. Yazık bunca insana onlar da ana-baba evladı değil mi?

      Yanıtla (0) (0)
    • Fikri Karakus12 Ekim 2012 Cuma 12:09Düşmanlık

      Milliyetçilik şiarı "Türkün Türkten başka distu yoktur" diyen bir art niyetle
      güdülenen güruhun davranacağıda bu olur zaten!
      Türkiyenin iktidarı böyle bir zihniyet grubunun elindeyse! varacağı sonuçta
      etrafta düşman aramak helede gücü yeterrse ona ders vermek oluyor.

      Yanıtla (0) (0)
    • ADIYOK12 Ekim 2012 Cuma 13:43Delirmek

      Evet Türkiye delirmenin esiginde. Ve delirme cok pahaliya mal olacak Türkiye halkina. tayyip erdogan eger suriyeye girersem arabi arkama alirim hesabi yapiyorsa o hesap bagdattan degil Samdan kesinlikle geri döner. Türk milleti eger arapda müslümandir yanimda olur hesabi hic yapmasin altinda kalir yada sirtindan vurulur. Türkün bir dostu var onuda tarihinden bu yana yok etmeye calisyor. Evet deliriyor Türkiye

      Yanıtla (0) (0)
    • gutbet12 Ekim 2012 Cuma 14:13evet

      Evet . Savasilacaksa zengin ler önden buyursun.. Ulkenin nimetlerinden en cok faydalananlar buyursun.

      Yanıtla (0) (0)
    • ramazan12 Ekim 2012 Cuma 15:25teskereye evet diyenler

      buyrun suriye orda gidin kendiniz savasin

      Yanıtla (0) (0)
    • akıl-mantık12 Ekim 2012 Cuma 15:53muhakeme

      Türkiye deliriyor mu demişsin ahmet bey. türkiye zaten delirmişti. aklını yitirmişti. bu hükümet döneminde aklını başına almaya çalışıyor, tabi yanlış rejim insanlarımızın çoğunu delirttiği için, kim akkılı kim deli birbirine karışıyor, hem bu delilikten sende nasibini almışsın, sende herşeyi madde ile ölçtüğünden bazı gerçekleri göremiyorsun, hem bu ülkede geniş potansiyeli olmayan ve olamayacak olan sol kesimlere itibar kazandırmak için habire

      Yanıtla (0) (0)
    • aa12 Ekim 2012 Cuma 16:07Merhaba

      Ahmet Beyin yazıları çok sıkıcı. Okumak bile istemiyorum artık. Hep kendini tekrarlıyor. Yapıcı olmak yerine isyankar davranıyor. Elbette bazen çok güzel noktalara da değindiği oluyor ama çok sığ ya da tabiri caizse yavan kalıypr artık. Sözün özü bıkkınlık veriyor insana.

      Yanıtla (0) (0)
    • Özgür Devrim12 Ekim 2012 Cuma 18:06KASANDRA

      Eski Yunan mitolojisindeki Kral Piramusun kizi Kasandra gibisin Sy.Altan.Rivayete göre tanri Apollo Kasandrayi cok sever."Gel evlenelim,sana gelecekte olabilecekleri görme yetkisi vereyim" der.kasandra kabul eder.Yetkiyi aldiktan sonrada evlenmekten vazgecer.Lakin Apollo"hic olmazsa seni bir kez olsun öpeyim" der.Tam öperken kasandranin agizina tükürür."her seyi görüp bileceksin,ama bu tükürük o bilgileri zehirleyecegi icin,hic kimse sana inanmayacak"der.Bu Enver pasa kafalilar

      Yanıtla (0) (0)
    • Temel Erdem12 Ekim 2012 Cuma 18:34Başkalarını yönetme hakkı!

      Hiçbir devletin başka ülkelerin içişlerine burnunu sokma, onlara yönetici seçme/atama gibi bir hakkı olamaz. Altan bu ilkeyi reddetmekte ve iyi devletlerin (ABD, Batı Avrupa vb) "insani müdahalelerini" desteklemektedir. Bunun, yüzmilyonlarca insanın kanına girmiş olan sömürgeciliğin "modern" ve "rafine" bir versiyonu olduğu tartışma götürmez. Ülkelerini özgürleştirme hakkı sadece ve sadece o ülkelerin halklarına aittir.

      Yanıtla (0) (0)
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89