ABD Başkanı Barack Obama IŞİD ile nasıl mücadele edeceğine dair planını geçtiğimiz gün açıkladı. Planın en önemli ayaklarından biri kendilerine İslami Devlet diyen militanları kök saldıkları Suriye’de etkisiz hâle getirmek. Bunun için de Suriye’deki “ılımlı” muhaliflere verilen askerî eğitim ve silahların sayısı ve niteliğini artırmak. Türkiye’ye bu bağlamda kritik bir rol biçiliyor.
Peki, bu planın başarı şansı nedir? Irak’la ilgili kısmını bilemeyiz ama Suriye’ye gelince elimizde epey veri var. Amerika, daha doğrusu Merkezî Haber Alma Teşkilatı CIA, zaten üç yıldır Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) bağlı “ılımlı” muhalifleri eğitip silahlandırmıyor mu? Amerika’nın önde gelen basın- yayın organlarında yer alan haberlere göre Esad rejimini hedef alan bu faaliyetlerin önemli bir kısmı Hatay- Gaziantep- Ankara ekseninde gerçekleşiyor. Amerikan vergi mükelleflerinden toplanan milyarlarca doların harcandığı bu operasyonların ne işe yaradığı ise ortada: Hiçbir işe... Çünkü yarasaydı IŞİD bu denli palazlanamazdı. Oysa CIA’in başlıca görevlerinden biri Körfez ülkeleri ve Libya’dan sel gibi akan silahların “ılımlı” muhaliflere teslim edilmesini sağlamaktı. Evdeki hesap çarşıya uymadı, bir sürüsü IŞİD’in yanı sıra El Nusra, ve Türkiye ile sıkı fıkı olan Ahrar al Şam gibi radikal İslamcı grupların eline düştü. Kimisi de kendine muhalif süsü veren her nevi fırsatçının kucağına. Amerika’nın stratejik müttefiki Türkiye’de şevkle bu trafiği himaye etti, çünkü Esad’ı devirmeye giden her yol mubah sayılıyordu. Amerika da buna uzunca bir süre göz yumdu.
Fakat Kasım 2013’te IŞİD’in Cilvegözü sınır kapısının yakınında Amerika’nın verdiği silahların stoklandığı bir depoyu ÖSO’nun elinden almasıyla işler değişti. Ve 7 Aralık günü ise bu kez El Nusra güçleri depoyu ele geçirdi. Bunun üzerine ÖSO, aralarında Ahrar al Şam militanlarının da bulunduğu İslami Cephe’ye yardım çağırısında bulundu. Cephe deponun kontrolünü eline geçirdi ama ÖSO’yu bir daha yanına yaklaştırmadı. Bu olaydan sonra Amerikalılar ÖSO karargâhını bypass ederek güvenilir bulduğu 12 civarında komutanla çalışmaya başladı. Ne yaptıklarına gelince... Yaptıkları en hayırlı iş, sanırım insani yardımın sivillere ulaşmasını sağlamak.
Farkındayım. IŞİD, Ahrar Al Şam, İslami Cephe, ÖSO, bu kadar isim ve kısaltma kafanızı karıştırdı. Aralarındaki onbinlerce gerçek Suriyeli vatanseveri tenzih ederek şunu rahatça söyleyebiliriz: Suriye’de Esad’a karşı savaşmaktan çok birbirlerine karşı rant savaşı yürüten muhalifler arasında “radikal” “ılımlı” ayrımı gitgide anlamsızlaştı. Sayıları bilinmemekle birlikte binlerce “ılımlı” militan cazip maaşlar ödeyen IŞİD saflarına katıldı. İsimlerini ezberlemenize gerek yok.
Geçtiğimiz günlerde kafası kesilen Amerikalı gazeteci Steven Sotloff’un ailesi adına CNN’e açıklamalarda bulunan Barak Barfi’nin anlattıkları durumu yeterince özetliyor zaten: “Steven (Türkiye) sınır(ın)da satıldı. Hükümetimizin desteklemek istediği sözde ılımlı muhalifler 25 ile 50 bin dolar arasındaki (bir rakama) onu (Sotloff’u) IŞİD’e sattılar.”
Peki, Obama yönetimi bu olup bitenlerden hiç mi ders almamıştır? Elbette almıştır. Tam da bu yüzden IŞİD’e karşı yürütülecek mücadelede Suriye’de (ve son süreçte Irak’ta) IŞİD ile yegâne baş edebilen PKK’nın Suriye kolu PYD/ YPG ile işbirliği Washington’da tartışılıyor. Amerika’nın elini kolaylaştırmayı hedefleyen YPG, geçtiğimiz günlerde ÖSO’ya bağlı üst düzey komutanlarla buluşarak IŞİD’e karşı ittifak protokolü imzaladı. Güvenilir Kürt kaynaklarından edindiğimiz bilgiye göre YPG militanları Azaz yakınlarında Liwa al Tawhid, Svar Rakka ve Şems Şemal gibi grupların eğitimine başladı bile. Böylece adı konmasa dahi Amerika’nın Suriye’deki gerçek manada ılımlı ve seküler yapı olan YPG ile birlikte hareket etmesinin yolu açılmış oldu. Ankara’nın tüm itirazlarına rağmen.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.