Türkiye’nin bölünme korkusunun uzun bir hikayesi var. Makedonya’nın kaybedilmesi toplumsal faciaya yol açtı. Sevr Anlaşması, bu psikolojiyi kalıtsal hale getirdi. Cumhuriyeti kuran yönetici elit rüyalarında vatanın bölüneceğini görüyordu. Yeni bir facia yaşamamak için her türlü politik ve sosyolojik mühendisliği yaptı.
Tek parti döneminin en büyük korkusu irtica oldu. İlericilerin önünü kesmek isteyen gericilik en büyük tehditti. Yirmi yedi yıllık tek parti iktidarı sona erip Demokrat Parti dönemi başladı. Hükümet, aktörler ve siyaset değişse de bölünme korkusu değişmedi. Hatta daha da yükseltildi. DP döneminin en büyük korkusu Rusların sıcak denizlere inmesi oldu.
‘Bu kış komünizm gelecek’
Celal Bayar’ın ‘...Bu kış komünizm gelecek ’ sözü tüm zamanların değişmez cümlesi oldu. Altmışlı ve yetmişli yıllar soğuk savaşın zirveye çıktığı dönemdi. SSCB’ye karşı NATO’nun ileri karakolu misyonu verilen Türkiye, komünizm tehdidiyle kontrol altında tutuldu. Ülke sağ ve sol kamplara bölündü. Mahalleler kurtarıldı. Ülke düşman kamplara bölündü.
Yetmişlerde yaşanan akıl tutulması ülkenin geleceğini ipotek altına aldı. Dünyada yükselen sol hareketlere karşı Türkiye’nin düşmemesi gerekiyordu. NATO Gladyosu ülkede her türlü gayrı nizami harp stratejisini uyguladı. Ülke büyük bir destabilizasyona sürüklendi...
‘İrtica gelecek, laiklik gidecek!’
Komünizm gelecek, ülke bölünecek korkusuyla 12 Eylül darbesi meşrulaştırıldı. Takvimler doksanlara döndüğünde yeniden irtica geliyor paranoyası hortlatıldı. Başörtüsünün ülkeyi geriye taşıyacağı ileri sürüldü. Gericilik korkusuna, PKK ülkeyi bölecek argümanı eklendi. Soğuk savaşın sona ermesiyle dünyada gladyo tasfiye edilirken bizde Güneydoğu’ya taşındı. Ülke korkular üzerinden yönetilmeye devam etti. Orgeneral Evren bir gün de Kürtçeyi yasakladı. Kürtçe konuşulduğunda ülkenin bölüneceği ileri sürüldü. Devlet eliti için ‘irtica-komünizm-Kürt sorunu’ vazgeçilmez sopalar oldu.
Türkiye bölünerek büyüdü!
1. Kürtçe konuşmanın ülkeyi böleceği öne sürüldü. Kürtçe serbest bırakıldı ülke bölünmedi.
2. Sıkıyönetim kalkarsa anarşinin geleceği söylendi. Sıkıyönetim kalktı, anarşi gelmedi.
3. OHAL son bulursa Güneydoğu’nun elden çıkacağı ileri sürüldü. OHAL kalktı hiçbir şey olmadı.
4. Kürtçe gazete çıkarsa ülke bölünür tezi ileri sürüldü. Bugün sayısız yayın var, ülke bölünmedi.
5. 141, 142 ve 163 kalkarsa ülke bölünür denildi. Bir gecede üçü de kalktı, hiçbir şey olmadı.
6. Komünist parti kurulursa ülkenin bölüneceği söylendi. Pek çok parti kuruldu ülke bölünmedi.
7. Kürtçe radyo TV yayının ülkeyi böleceği söylendi. TRT Kurdi kuruldu, ülke bölünmedi.
8. Kürt Enstitüsü kurulursa vatanın birliği bozulur denildi. Enstitü kuruldu, ülke bölünmedi.
9. Yol kontrolleri kalkarsa güvenlik sağlanamaz denildi. Kontrol noktaları artık yok.
10. Kürtçe okuma yazma olursa bölüneceğimiz ileri sürüldü. Kürtçe kurslar açıldı, bölünmedik.
11. Kürtçe eğitim olursa bölüneceğimiz söylendi. Özel kurumlar Kürtçe eğitime başladı, bölünmedi.
12. Başörtüsü serbest kalırsa irtica gelir denildi. Başörtüsü serbest kaldı. İrtica falan hortlamadı.
13. N.Fazıl, N.Hikmet, Dostoyevski, Marks okumak suç sayıldı. Serbest bırakıldı hiçbir şey olmadı.
Son tahlilde bu toplumun korkutucularından ve korkularından başka korkacak bir şeyinin olmadığı anlaşıldı. Yasakların kalkması bölünmeyi değil, birlik ve bütünlüğü getirdi. Korku siyasetiyle iktidara gelinebileceği ama iktidarda kalınamayacağı görüldü. Geldiğimiz noktada Türkiye’nin bölünme paranoyasını aşıp kurucu bir akılla yeni bir düzen inşaa etmesi gerekiyor.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.