"SOL! O kadar!" Malek Zgriri, 25 yaşının gençliğiyle uyumsuz bir tereddütle uzun süre düşündükten sonra, siyasi aidiyetiyle ilgili sorduğum soruya böyle cevap veriyor. Dünyanın her yerinde onun yaşında olup "başka bir dünya" isteyen ama kendini adlandırmaktan kaçınan gençlerden farkı ise ülkesi için ayaklanan insanların liderlerinden biri olması. Bu yüzden cumartesi akşamı kalabalığı Tunus'un en büyük caddesi Burgiba'dan akarken insanlara bakarak neredeyse kendi kendine hüzünle mırıldanıyor:
"Ben bunları lider olmak, meşhur olmak için yapmadım. Ülkenin, şehrin, arkadaşlarımın, sevdiklerimin korunması gerekiyordu, bunun için yaptım. Ama şimdi..."
DEVRİMİN GÖRÜNMEZ GENÇLİĞİ
Malek Zgriri, Tunus'taki Yasemin Devrimi'nin öncüsü olan üniversiteli gençliğin liderlerinden biri olmasının yanı sıra ayaklanma sırasında oluşan Harakat Jill Jedid'in (Yeni Kuşak Hareketi) kurucularından. Ayaklanma sürerken dokuz gün İçişleri Bakanlığı'nda işkencede kaldı. Ama bugün suratının biraz asık olmasının nedeni gördüğü işkence değil:
"Bizi görmezden geldiler. Sadece uluslararası basın değil, ulusal basın da. Bu hareketi biz başlattık, onlar Facebook dediler, Twitter dediler. Onları kim kullandı? Sokakta kim kavga etti. Bizdik. İnternetin kendisi değil. Şimdi biz yokuz, üniversiteler tatilde. Görüyorsun işte ortalık nasıl sakin."
Tunus'ta üniversiteler 15 Eylül'de açılacak. Toplam 150 siyasi partinin olduğu siyasi hayat ise resmi propaganda döneminin başlangıcı olan 24 Eylül'de canlanacak. Seçimler 23 Ekim'de. Yani ayaklanmanın siyasi meyveleri, eğer öyle bir hasat gelirse elbette, eylül ortasında alınmaya başlanacak. Peki Malek ve üniversiteli ayaklanmacılar umutlu mu? Yoksa devrim onlardan çalındı mı? Şehirde hemen herkes ılımlı İslamcı Nahda Partisi'nin, diğer siyasi hareketlere göre daha eski örgütlü olmasının avantajını kullanacağını ve "devrimi çalacağını" düşünüyor. Malek bizim memleketten tanıdık olduğumuz bir tür kırık gülümsemeyle konuşuyor:
"İslamcılardan korkmuyorum. Bizimkiler Mısır'daki Müslüman Kardeşler gibi değil. Ama doğru, onlar bizden, bu devrimi başlatanlardan daha fazla temsil edilecekler. Ama biz de bir şeyler yapacağız elbette."
UÇAMAYAN DEVRİM
Malek ve diğer üniversiteliler 28 Eylül'de uluslararası bir toplantı düzenleyecekler Tunus ta. Arap baharını yaşayan diğer ülkelerden konukları olacağı gibi Avrupa'dan da katılımcılar olacak. Tunus'taki özgürlükçü solu birleştiren Özgürlükçü Halk Cephesi ve Dünya Sosyal Forumu'nun öncülerinden olan ATTACK hareketinin de içinde olacağı toplantının siyasi sonucu ve olası etkisinin derecesi şimdilik belli olmasa da seçimlerde genç Tunus solunun varlık gösterme stratejisi var olmamak yönünde. İçimden derin bir ah çekerek dinliyorum Malek'i:
"Seçimleri boykot edeceğiz. Çünkü temsil edilmiyoruz."
Siyasi rakiplerinin bundan çok müteessir olacağını düşünüyor mu peki?
Karşılıklı bütün dünyanın sol takımı nasıl bu soru karşısında sessizce duruyorsa öyle duruyoruz.
Şehirdeki bütün resmi binaların etrafını birer ikişer tur dönen dikenli telleri gösteriyor Malek: "Bu yüzden boykot ediyoruz işte. Devlet binalarının dikenli tellerle insanlardan korunduğu bir ülkede sence devrim olmuş mudur?"
Kader bu ya, biraz sonra melek kılığına girmiş, beyaz elbiseli küçük bir kızın etekleri takılıyor Fransız elçiliğinin önündeki dikenli tellere. Annesi yardım ediyor kurtulmasına. Devrimin kanatlarının da iktidarı koruyan dikenli tellerden kurtulmak için biraz yardıma ihtiyacı var gibi duruyor Tunus ta.
CHE'NİN MANTIĞINA TERS!
Konuştuğum insanlar, devrimleri kursaklarında kalmış gibi çoğunlukla. Malek kadar içinde olmasalar da kimse dışında değil olup bitenin. Fransa Caddesi'ndeki büyük kitapçının sahibi Ziad, dükkânının girişine koyduğu dev Che Guevara posterine dayanarak konuşuyor:
"Devrim filan olmadı burada. Yolsuzluğa karışmış bütün yargıçlar yerlerinde dururken kimse bana devrimden söz etmesin."
Dikenli tellerden bahsediyorum ona. Arapça yazılı, dövmeli kollarını hareket ettirerek konuşuyor heyecanla:
"Tam da bunu söylüyorum işte. Eğer bu kadar dikenli tel varsa demek ki devrimin mantığına aykırı bir şey var ortada."
Gözüyle Che'nin posterini gösteriyor, söylemeden söylüyor: "Anlarsın ya!"
Fransa Caddesi'nin Burgiba Bulvarı'na bağlandığı noktada Mukaddime'nin yazarı İbn Haldun'un heykeli duruyor. Bir zamanlar çöl savaşçılarının şehri ele geçirdiğinde muhakkak güçsüzleşmeye başlayacağını yazan Haldun aynı zamanda "kuşak" kavramını da ilk kullanan yazar. Malek'in "yeni kuşağının" da şimdi Tunus'taki meselesi bu. Güç kavramının insanoğlunu nasıl kirlettiğini bildiği için ellerindeki güçle ne yapacağını pek bilemeden duruyorlar dünyanın ve baharın ortasında. Peki ne olacak sonunda? İbn Haldun'un heykeli de dikenli tellerle çevrilmişken bunu cevaplamak zor Tunus' ta.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.