• BIST 9380.95
  • Altın 3957.954
  • Dolar 37.9013
  • Euro 42.9351
  • İstanbul 7 °C
  • Diyarbakır 6 °C
  • Ankara 3 °C
  • İzmir 13 °C
  • Berlin 17 °C

The Cemaat ne kadar Nurcu?

Ümit Şimşek

Siyasî ihtirasın sadece kişileri değil, toplulukları da nasıl ifsad edebildiğini gösteren en canlı örnekleri, siyasete fazlasıyla dalmış bir cemaatin içine düştüğü durumda şimdi hep beraber seyrediyoruz. Herşey açıkça cereyan ettiği ve yapılıp söylenenler göz önünde olduğu için, bu konuda çok fazla söz söylemeye zaten ihtiyaç kalmadı. Bizim dikkat çekmek istediğimiz husus, hükûmet düşürmeye çalışırken suçüstü yakalanan siyasî cemaatin yapıp ettiklerinden ziyade, bu yapılanların fatura adresini ilgilendiriyor.

Söz konusu cemaatin kamuoyunda bir Nur cemaati olarak bilinen, hattâ kalabalığı ve malî gücü sebebiyle Nurcular denince ilk akla gelen bir topluluk olduğunu hepimiz biliyoruz. Oysa gerek gaye, gerekse metod açısından, Risale-i Nur ile “the Cemaat”i bir arada düşünmenin imkânsızlığı, bugüne kadar pek çok tecrübe ile ortaya çıkmıştır.

The Cemaat’in Risale-i Nur ile ters düştüğü alanların başında siyaset gelir. The Cemaat’in siyasete yakınlığı ne kadar gerçek ise, Risale-i Nur’un ve Bediüzzaman Said Nursî’nin siyasetten uzaklığı da o kadar yaygın şekilde bilinen bir hakikattir. Burada, the Cemaat’i Risale-i Nur’dan ayıran bâriz farklar ortaya çıkıyor.

***

Öncelikle belirtmek gerekir ki, Bediüzzaman’ın siyasetten uzaklığı, İslâmın siyaset üzerindeki hakimiyetini reddeden bir davranış değildir. Bilâkis, o, İslâmın sosyal hayata ve siyasete temas eden kanunlarını, hattâ âdâbını dahi hayatı pahasına açıkça ve kahramanca savunmuştur. “Şeriatın bir meselesine bin ruhum feda olsun” sözü, onun bu konudaki duruşunu en iyi anlatan bir paroladır.

Bediüzzaman, Risale-i Nur’un İslâm dairesi içindeki özel hizmeti iman konularına dair olduğu için siyasetten uzak durmuştur. İman hakikatlerini maddî veya manevî, dünyevî veya uhrevî hiçbir şeye hiçbir surette âlet etmemek, tâbi kılmamak, basamak yapmamak ilkesi, Risale-i Nur hizmetinin en esaslı anayasa maddesidir. Bu ilkeyi titizlikle koruyan Nur talebeleri siyasete girmezler, mevki ve makamlara talip olmazlar, kadrolaşma gibi hareketlerin içinde bulunmazlar. Ancak, herkese olduğu gibi, tam bir eşitlik içinde ve hangi taraftan olduklarına bakmaksızın, talip olan siyasetçilere de iman hizmeti verirler. Bediüzzaman’ın “İman dersi için gelene tarafgirlik nazarıyla bakılmaz; dost-düşman derste fark etmez. Halbuki siyaset tarafgirliği bu mânâyı zedeler, ihlâs kırılır” sözü bu hakikati dile getirir.

The Cemaat’in ise politikasız nefes dahi alamayacağı o kadar bilinen bir gerçek haline gelmiştir ki, kendilerini bu konuda aklamaya yönelik açıklamaları bile siyaset diliyle yapılmış olduğu için, bu açıklamaların içinde gerçeği olduğu gibi yansıtan bir cümle bulabilmek çok uzun çabalara ve aşırı derecede iyiniyetli bir yaklaşıma ihtiyaç göstermektedir. Bu açıklamaların şifresini çözmek için, söz konusu metinlere Bediüzzaman’ın “Lisan-ı siyasette lâfız mânânın zıddıdır” sözünün ışığında yaklaşmanız daha isabetli olacaktır.

***

Siyaset konusunda Risale-i Nur ile the Cemaat arasındaki ikinci önemli fark ise, hizmet iddiasıyla girdikleri siyasete bizim değerlerimizi taşımak yerine, oradan iktibas ettikleri değerleri Müslümanların hayat alanlarına taşımak şeklinde ortaya çıkıyor. Hergün nice örneklerine şahit olduğumuz bu vakıanın kendi başımdan geçen bir nümunesini bir ibret levhası olarak sunuyorum:

Bundan iki ay kadar önce, tamamen İslâmî değerler çerçevesinde eğitim veren bir anaokulunun mezuniyet törenine katılmamız icap etti. Talihsizlik ise, bu okul yöneticilerinin tören için the Cemaat’e ait bir eğitim kurumu ile anlaşmış olmalarında ve başlarına geleceklerden habersiz bulunmalarındaydı.

Salon ve sunucu the Cemaat’e ait olup program da yine onlar tarafından düzenlenince, daha gecenin ilk dakikasında, Besmele niyetine nâhoş bir sürprizle karşılaştık:

Salonun iki tarafına yerleştirilmiş ekranlarda, Kur’ân için “Araboğlunun yavesi” diyen zâtın görüntüsü belirdi ve sunucu, bir salon dolusu mütedeyyin topluluğu bu resimlerin huzurunda saygı duruşuna kaldırdı!

Bundan sonrası ise, biteviye Can Yücel şiirleriyle sürüp giden bir gece idi. Ama hakkını yemeyelim, the Cemaat’in sunucusu, o şiirlerin arasında bir yere Hz. Ali “aleyhissalâtü vesselâmdan” (!) bir vecize yerleştirmeyi de ihmal etmedi.

Dikkat buyurunuz: Bu dayatma, ülkede Ergenekoncular ile kediseven Mehdimizden (ve tabii bir de kendilerinden) başka Atatürkçünün kalmadığı bir ortamda, tamamı dindar ailelerden meydana gelen bir topluluğa reva görülüyor! Hiçbir tehlikenin ve icbarın olmadığı bir ortamda, hiçbir meşru sebep yokken, Müslümanları emrivâki ile bir putperestlik ritüeline zorlamanın hangi hizmetle, hangi imanla, hangi siyasetle alâkası vardır? Bu durumda, the Cemaat’in şimdiye kadar “takiyye”yi kime karşı yaptığı konusunda şüpheye düşmez misiniz? (Meraklısına not: Bu satırların yazarı söz konusu ritüele iştirak etmediği gibi, elinin ve sözünün ulaşabildiği kişileri de bundan alıkoymaya çalışmış, bu arada geçen süreyi de Müslümanların başına bu çorabı örmeye çalışanlar için tahmin edebileceğiniz türden dualar okumakla değerlendirmiştir.)

***

Bu hadiseyi münferit olarak değil, Cemaat gazetesinin Afrikalı öğrencilerden iftiharla naklettiği “Bize Atatürk sevgisini öğretmenlerimiz aşıladı” sözleriyle, Moğolistan’a diktikleri büstü “Ulan Bator’a Atatürk mührü” olarak müjdeleyen başlıklarıyla, heykel dikme konusunda bazı Türk cumhuriyetlerinde karşılaştıkları güçlükleri nasıl aştıklarını övünerek anlatan the Cemaat önderinin beyanlarıyla beraber değerlendirdiğinizde, the Cemaat’in Kemalist değerleri sadece bu ülkenin çocuklarına aşılamakla yetinmeyip bütün dünyaya taşıma konusunda nasıl bir hamiyet sahibi olduğunu da açıkça göreceksiniz.

Buna, başörtüsü konusundaki talihsiz tavırdan başlayıp İsrail mandacılığına kadar uzanan ve bugünlerde de Peygamberimizin lehviyat meclislerinde görüldüğü yolundaki iftiralara ve “Dâvâmız İslâm değil, insanlık dâvâsıdır” söylemine kadar gelip dayanmış bulunan bir çizgi içinde, istikrarlı bir şekilde yürüyen “değer aşındırma” ameliyesini de kattığınız takdirde, the Cemaat’i siyasete sevk eden asıl sebebin Müslümanlara birşey kazandırmak mı, yoksa onları ait olmadıkları bir yere taşımak mı olduğunu tesbit etmekte çok fazla zorlanmazsınız.

***

Şimdi işin asıl can alıcı yönüne geliyoruz:

Bütün bu faaliyetler ve aşındırmalar kamuoyunda Risale-i Nur ile irtibatlandırılan bir cemaat eliyle gerçekleştirildiğinde, herkesten önce bundan zarar gören, Risale-i Nur ve cemaatleri oluyor. Daha önceki bir yazımızda da üzerinde durduğumuz gibi (bkz. “Risale-i Nur üzerinden neler pazarlanıyor?” ), Risale-i Nur ile hiçbir ilgisi olmadığı halde onun nüfuzundan faydalanmak suretiyle kamuoyuna pazarlanan nice kavramlar var ki, bedelleri Risale-i Nur ve cemaatleri tarafından ödenmiştir ve ödenmeye devam etmektedir. Bunda, Nur talebelerinin payı da elbette ihmal edilemez. Vaktiyle birilerini muayyen bir çizgide tutabilmek ümidiyle yapılan iltifatlar ve sırt sıvazlamalar, umulan düzelmeyi netice verecek yerde, bilâkis o kimseleri daha da zaptedilmez hale getirmiş ve bugünkü tenkit edilemez, tenkit edilmesi tasavvur dahi olunamaz konumunu onlara kazandırarak evvelce hayallerden bile geçmeyen bâtıl düşünce ve uygulamaların yaygınlaşmasına meydan açmıştır.

The Cemaat Risale-i Nur üzerinden pazarlama yapmak suretiyle ne kadar kazanç sağlar gözüküyorsa, gerçek Risale-i Nur cemaatleri de bu durumdan o kadar zarar görmektedir. Ödenen faturaların, Risale-i Nur cemaatleri ile ümmetin geri kalan kısmı arasında bir soğukluğa yol açtığını görmezden gelemeyiz. Ehl-i dalâlet ile işbirliği yaparak Müslümanları iktidardan indirmeyi 28 Şubat’tan bu yana bir gelenek haline getiren ve bir yandan meş’um 28 Şubat kararlarına içtihad sevabı bağışlarken diğer yandan da Müslümanlar hakkında “tenakür”den söz edenler sahte Nurcu kimlikleriyle ortada dolaştıkça, hakikî Nur talebeleri de bu hareketlerin yol açtığı infialden nasiplerini toplamaya devam edeceklerdir.

Onun için, Risale-i Nur cemaatleri, eğer ümmetin geri kalan kısmıyla uhuvvet ve muhabbetlerini sağlamlaştırmak ve suizanlara son vermek istiyorlarsa, the Cemaat’ten teberrî etmek ve onlarla aralarındaki farkı vurgulamak zorundadırlar.

(Konunun bir de maddî menfaatlerle ilgili kısmı var ki, bu da ayrıca üzerinde durulmayı gerektiriyor.)
_____________________________________________

Facebook: http://www.facebook.com/yazarumitsimsek | Twitter: http://twitter.com/umit_simsek | mail: umsimsek@gmail.com

  • Yorumlar 11
  • Facebook Yorumları
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    • Sino15 Ağustos 2013 Perşembe 19:52Hazret buyurmuş ki

      Hz. Fethullah buyurmuştur: "Atatürk kurtuluş savaşını başlattığında, herkes ona karşı çıkmıştır. Hatta idamına ferman çıkarılmıştır. Derdest edilip Dersaadete celbedilmesi istikametinde kararlar çıkartılmıştır. Kim yapmıştır bunları? Türkiye'nin hür olmasını istemeyen güçler...Türkiye ise, Dünya'ya açılıyor. Adriyatik'ten Çin Seddi'ne hakikat oluyor." (Mecele-i ZAMAN: 19 NİSAN 1998)

      Yanıtla (0) (0)
    • Sino15 Ağustos 2013 Perşembe 20:02Kale Hoca-i Azam

      Yine buyurmuşlar ki (Hz. Fethullah): "Ben her zaman Ona (S.Demirel'e) saygı duymuş ve kendisini daima bu millet için bir lütuf olarak görmüşümdür." (Mecele-i ZAMAN: 23 HAZİRAN 1999)
      Hem buyurdular ki: "Değil devleti ele geçirme, politika yoluyla ülkeme hizmet verme gibi bir düşün¬ce yine aklımın köşesinden bile geçmeyecektir. Hizmet adına milletvekili olmak is¬teyen bir kaç dostumu yanımdan kovduğuma çokları şahittir"(maşaallah,barekellah) (Mecele-i AKSİYON: 6/12 HAZİRAN 1998)

      Yanıtla (1) (0)
    • Sino15 Ağustos 2013 Perşembe 20:09Ne büyüklük!

      Hazret buyurdular ki: "İlk defa TÜRKİYE MÜSLÜMANLIĞI tabirini ben kullandım. Türklük konusundaki hassasiyetim herkesin malumudur." (Mecele-i AKSİYON: 6/12 HAZİRAN 1998)
      Kavl-i mübarekleri devam ediyor: "Atatürk'e Deccal demek şöyle dursun, bu tür kelimeleri ağzıma almaktan bile şid¬detle kaçınırım. Sonra, hadislerde geçen deccal kelimesi, ilgili hadislere bakan birinin hemen anlayacağı gibi, şahıslara değil, inkârcı akımlara bakar." (Mecele-i AKSİYON: 19/25 HAZİRAN 1999)

      Yanıtla (0) (0)
    • fikri AYDIN24 Ağustos 2013 Cumartesi 23:18ERGENEKON ADINA TEKFİR OPERASYONU

      Ümit bey gayret ve eserleriyle sevilen bir şahsiyet olarak bilirdim bu yazı beni çok ürküttü sizde nurculuk ölçer bir alet, samimiyyet metre gibi bir aletmi var bir camiayı topyekün taarruz hedefi olarak bildirerek bunu diğer nur cematlarini de bu fitneye çağırmak çook yazık ***
      imanı olan herkes kardeşimizdir diyen Üstat nerede cemaatı yargılayan Ümit bey nerede ... biraz insaf biraz izan...

      Yanıtla (0) (0)
    • H.EGEMEN ARSLANHAN05 Eylül 2013 Perşembe 14:01The cemeat

      Senin beyin dağarcığın malesef o insanı ve davasını anlayacak seviyede değil.

      Yanıtla (2) (0)
    • nur23 Eylül 2013 Pazartesi 20:47nurculuk-hizmet

      fethullah gülen cematinin yaptığı hizmet çok faydalıdır , çok güzeldir takdire şayandır fakatt Risalei nur hizmeti kesinlikle değildir. Kendilerine NUR CEMAATİ demekten acilen vazgeçmeliler zaten bazıları işine geldiği yerde Gülen hareketi diyor . Çok güzel... NUR CEMAATİ olmadıklarını açıklasınlar Gülen hareketi olarak yollarına devam etsinler yollarıda açık olsun inşallah

      Yanıtla (0) (0)
    • palavra01 Aralık 2013 Pazar 20:01yazık

      ben on yıldır bu camianın içindeyim, atatürk ün deccal olduğunu ikinci senemde söylediler,4. senemde demirelin ergenekonun başlarından olduğunu söylediler.

      Yanıtla (0) (0)
    • yazık09 Aralık 2013 Pazartesi 20:59yazık

      sizi takdirle dinler,takip ederdim... Üzüldüm siz de mi?Allah rızası için uğraşan insanlarla uğraşacağınıza, fitne saçan insanların fitnelerini bertaraf edeceğinize fitneye çanak tutuyorsunuz. Bu insanların yaptıkları hizmetler ortada... Kimsenin de takdirlerine ihtiyaçları yok. Mademki onların nurculuklarını beğenmiyorsunuz onların gittikleri yerlere gidip de anlatsanıza nurculuğu...

      Yanıtla (0) (0)
    • murad25 Ocak 2014 Cumartesi 11:36doğru tespit

      The cemaatlerine toz kondurmayan biçareler, gerçekler neden zorunuza gidiyor? Birçoğunuz orda burda Üstadın talebelerini eleştirib, haddinizi aşan ifadeleri kullanıyorsunuz ama mevzu size ve liderinize gelince kimseyi konuşturmuyorsunuz.Bazılarınızda f,gülen in Üstadı geçtiğini söyleyecek kadar şaşırmış durumda.Yayınlarınızda risale ve Üstadı örnek aldığınızı söylüyorsunuz ama nurculuk kaidelerine gelince biz kendi yolumuzu çizdik diyorsunuz. Başkasının sırtından geçinmek ve takiyede uzmanlaştığınız kesin...

      Yanıtla (0) (0)
    • riza27 Ocak 2014 Pazartesi 19:11vaifemiz

      Vazifemiz müsbet harekettir.Peygamber efendimiz (sav) müslüman olmayan kişilerin bile giybetini yapmaz ken
      Siz hic Allah tan korkmuyormusunuz

      Yanıtla (0) (0)
    • emine25 Kasım 2014 Salı 02:30elhamdülillah

      Duygularıma tercüman olduğunuz için Allaha şükrediyorum.

      Yanıtla (0) (0)
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89