• BIST 9477.14
  • Altın 3705.267
  • Dolar 38.0092
  • Euro 42.1162
  • İstanbul 5 °C
  • Diyarbakır 18 °C
  • Ankara 6 °C
  • İzmir 6 °C
  • Berlin 8 °C

Tezkere ve savaş

Ahmet Altan-

Savaşlar her zaman patlayan coşkularla, ateşli nutuklarla, yerleri sarsan marşlarla başlar, ölecek insanları ölmeye göndermek için böyle heyecan fırtınaları yaratılır ama hiçbir savaş o coşkuyla sürmez.

Ölüm, keder, ekonomik sıkıntı, pahalılık ve baskı gelir savaşla birlikte.

Savaşta insanlar ölür.

Gazetelerde garip bir savaşkanlık var.

Eğer yazılanlara bakarsanız, gidiyoruz, yeniyoruz, geliyoruz.

Osmanlı döneminde Girit için böyle savaş naralarının atıldığı bir dönemde Babıâli’nin önünde “savaş yanlısı” bir gösteri yapılmış.

Sadrazam, “göstericilerin hepsini askere alın” emrini vermiş.

Emri duyan kalabalık bir anda kayboluvermiş.

Böyle bir emir de şimdi çıksa, “önce gazeteciler gidecek savaşa” dense, ertesi gün o gazeteleri görmek isterim.

Savaşa gitmeyecek olanın, savaşa gidecekler adına ateşli nutuklar atmasını her zaman ahlaksızca buldum, her zaman da ahlaksızca bulurum.

Savaşlara hep savaşlarda ölmeyecek olanlar karar verir.

Savaşta ölmeyeceğine emin olan insanlar da el çırparlar.

“Savaş, savaş” diye bağıranları tutup sormak isterim, “sen savaşa gidecek misin”, “hayır” derse, “ne bağırıyorsun öyleyse” diye sormak isterim.

Ölecek sen değilsen, başkasının ölüme gitmesini nasıl böyle sevinçle isteyebiliyorsun?

Türkiye’nin ordusunun sizin sandığınız kadar güçlü, Suriye ordusunun sizin sandığınız kadar güçsüz olmayabileceğini hiç mi aklınıza getirmiyorsunuz?

Bir Türkiye-Suriye savaşının bölgede nelere yol açabileceğini hiç hesap ettiniz mi?

Bu savaşın bir “mezhepler savaşı” olarak algılanması hâlinde bunun içeride ve dışarıda ne tür sonuçlar verebileceğini hiç düşündünüz mü?

Böyle bir savaşta Türkiye’nin komşuları Rusya, İran, Irak’ın tutumlarının ne olacağını aklınızdan geçirdiniz mi?

Sanırım bizim gazetecilerin pek düşünmediklerini dünya düşünüyor.

Dünyadan “durun” sesleri yükseliyor.

Böyle bir savaşın Ortadoğu’da, hatta dünyada bir savaş yangınına dönüşebilme ihtimalinin farkında aklı başında olanlar.

Ama Türkiye’yi savaşa çekmek isteyenler olduğu da açık.

İkide birde bizim topraklarımıza düşüp, insanları öldüren bombaların sadece “dikkatsizlikle” açıklanması zor.

Türkiye’nin zaten “düşen uçaktan” bu yana çok huzursuz olduğunu bilen Suriye’nin bombalar konusunda çok daha özenli davranması gerekirken, bu bombaların bu topraklara düşmesini kim sağlıyor?

Kim Türkiye’nin savaşa girmesini isteyebilir?

Bu savaşın sonuçları ne olur?

Öyle “gideriz, yeneriz, geliriz” gibi bir savaş olmama ihtimalinin çok yüksek olduğunu hiç akıldan çıkarmamak gerek.

Suriye’nin çok kuvvetli bir hava savunma sistemi olduğu zaten yazılıp çizildi.

Bizim o kadar güçlü bir hava savunma sistemimiz olmadığı da çok söylendi.

Suriye’nin elinde “kimyasal silahlar” bulunduğu da iddia ediliyor.

Sınır bölgelerindeki şehirleri hava saldırılarına karşı gerektiği gibi savunabilecek miyiz?

O şehirler bombalanırsa, bir de kimyasal silahlar kullanılırsa ne yapacağız?

Suriye diktatörü Esed’in çok sıkışık bir durumda olduğunu, koltuğunu koruyabilmek için her çılgınlığı yapabileceğini düşündüğümüzde, her ihtimali de hesaba katmak zorundayız.

Bazen ülkelerin bütün olumsuz ihtimallere rağmen savaşa girmek zorunda olduğu durumlar vardır, öyle durumlarda her kaybı göze alırsın.

Bugünkü durum öyle bir durum mudur?

Savaş kaçınılmaz mı?

Suriye’nin ve Esed’in Türkiye’yi gözü kestiği, kışkırtıcı davranışlardan pek kaçınmadığı, savaş ihtimalinden pek çekinmediği anlaşılıyor.

Çaresizlik onu böyle bir çılgınlığa zorluyor olabilir.

Ama Türkiye o kadar çaresiz değil.

Akılla hareket edebilir.

Hükümet dün Meclis’ten bir savaş tezkeresi geçirdi.

Bence, bu bitmeyen ve bitmeyecekmiş gibi gözüken “bombalara” karşı “tehditkâr” bir adım atmak zorundaydı hükümet; savaşı önleyebilmek için bazen savaşı göze alabileceğini de hissettirmek gerekir.

İnsanları ölürken tepkisiz kalamazdı.

Ama Meclis’in verdiği bu “savaş iznini” de fazla rahat kullanmamak gerekir.

İnsanlarımızın öldürülmesini başka insanlarımızın ölümüyle durdurmak son çaredir, bundan önce “savaşı istemeyen” dünyanın gücünü kullanmak, Suriye’ye dünyanın baskı yapmasını sağlamak çok daha akıllıca bir çözüm olur.

Savaş başladıktan sonra durdurmak çok zordur.

Başlamadan önlemek daha kolaydır.

Dışişleri’nin böyle bir sonucu elde edebilmek için uğraştığı anlaşılıyor, doğru olanı yapıyorlar.

Hem tezkere çıkarıp, hem dünyayı harekete geçirmeye uğraşıyorlar.

Gazetelerin ve gazetecilerin de her halde savaşı durdurmak için hükümete yardımcı olması gerekir.

İnsanları kışkırtmak, savaşın getireceği acıları onlara anlatmamak, ölümü alkışlamak, bu ülkeye ve insanlara yapılacak en büyük kötülük olacak.

Savaşta insanlar ölür.

Ölmeyecek olanların, ölümü alkışlamaları ise insanlığın en büyük sefaletidir.

  • Yorumlar 6
  • Facebook Yorumları
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    • sinan05 Ekim 2012 Cuma 11:27suriye ve emperyalizm

      suriye haklari ,kurduyle ,arabiyla,alevisi ve sunnisiyle esad diktatorlugune baskaldirdi.rejimi yikma noktasina geldiler.fakat devrimin yenilme tehlikeside soz konusu.iki emperyalist blok suriyedeki devrimi alevi-sunni catismasina donusturerek bogmaya calisiyorlar.Esad rus,cin,iran destegini alarak halki katliamdan gecirirken,batili empeyalist gucler ,turkiye ve diger gerici gucler muhalefetin bir kismina silah ve lojistik destek vererek devrimi yolundan saptirip,kendi kukla yonetimlerini olust

      Yanıtla (0) (0)
    • agît05 Ekim 2012 Cuma 08:13bu ne yaman çelişki ahmet!

      ''Bence, bu bitmeyen ve bitmeyecekmiş gibi gözüken “bombalara” karşı “tehditkâr” bir adım atmak zorundaydı hükümet; savaşı önleyebilmek için bazen savaşı göze alabileceğini de hissettirmek gerekir.''Vay seni tatlı su liberali.tezkereyi çıkaranı eleştirme adına bir kelime yok.

      Yanıtla (0) (0)
    • Erol Polat05 Ekim 2012 Cuma 11:54insanlar ölmesin ama gücün yetiyorsa vur

      Ahmet bey hem insanlar ölmesin diyor hemde "gücün yetmeye bilir, cok büyük bir savas yasanabilir, baska gücler isin icine girebilir, hava sistemi güclü, elinde kimyasal var vs, kisacasi bunlar olmazsa suriyeyi vurabilirsin demek istiyor gibi geldi bana, umarim yaniliyorumdur. hic kimse silahi ve gücü caydirici etken olarak kullaniyoruz demesin. eger bir silah yapilmissa güc gösterilmisse, kesinlikle öldürmek ve sömürmek icindir. bir yazar olarak bunu en iyi Ahmet beyin bilmesi l

      Yanıtla (0) (0)
    • piran05 Ekim 2012 Cuma 12:59verg u luyi

      zazacada bir söz var: vergi mişna berdı luyi va ma beni ma hol keni. (kurt koyunu kapınca tilki de götürüyoruz iyi yapıyoruz) demiş. ortadoğuda abd ve batılı dostları kurt türkiyede tilki rolünü oynuyor.batılı güçler ortadoğuda kendi çıkarları doğrultusunda bir dizayn çalıması yapıyorlar türkiye de acaba bir kırıntı kürtlere düşer mi düşmemesi için ne yapabilirim gibi kaygılarını kendince gizleyerek suriyede insanlık davasına soyunmuş batının arayı

      Yanıtla (0) (0)
    • Mehmet Uzuner05 Ekim 2012 Cuma 13:08Dogru I

      Ahmet Altan güzel yazmis. Almanlar 1. ve 2. dünya savaslarini büyük bir çoskuyla baslatmislardir. Savasin Almanya için nasil sonuçlandigini biliyoruz. Bugün savas tamtamligini yapanlara bir olayda ben anlatayim: Karadenizdeki Osmanli donanmasinin bozgunundan sonra Osmanli büyük konseyi 18.12.1851 günü Rus'larla belli sartlar altinda anlasma imzalamaya karar verir. Ertesi gün Istanbul'daki ilahiyet ögrencileri büyük gösteriler yaparak (Devami 2. yorumda)

      Yanıtla (0) (0)
    • Mehmet Uzuner05 Ekim 2012 Cuma 13:20Dogru II

      anlasma yapilmasina karsi çikarak Ruslar'la savasa devam edilmesini isterler. Resit Pasa korkusundan oglunun Besiktas'taki evine saklanir. Günlerce süren gösterilerden sonra polis 160 göstericiyi yakalayip Büyük Konseyin önüne götürür. Gösterilerin nedeni olarak ögrenciler Ruslarla yapilan anlasmayi gösterirler. Orda ilahiyat ögrencilerine denirki, madem bu kadar savasi seviyorsaniz, o zaman gelin savasa yazilin denir. Ögrenciler ise, biz savastan ne anlariz, biz vazetmesini b

      Yanıtla (0) (0)
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89