• BIST 9477.14
  • Altın 3639.433
  • Dolar 37.7329
  • Euro 41.3737
  • İstanbul 7 °C
  • Diyarbakır 16 °C
  • Ankara 7 °C
  • İzmir 10 °C
  • Berlin 10 °C

Tek bir gün

Ahmet Altan-

Bizim tarihimizde, İkinci Meşrutiyet’in yöneticilerinin ortadan kaybolduğu kısa dönemini saymazsak, demokrasi ile yönetildiğimiz tek bir gün bile yoktur.

İnsan haklarının, fikir özgürlüğünün, eşitliğin, evrensel hukuk ölçülerinin yaşandığı bir gün de yoktur.

Eğer dünyada başka ülkeler, başka toplumlar olmasaydı, dünya sadece bizim ülkeden ibaret olsaydı biz bu kavramları hiç bilmeyecektik.

Bizde, başında bir adamın ya da bir grubun bulunduğu bir “devlet” vardır.

O devlet, “kullarına” ne yapacaklarını söyler.

“Kulun”
hakkının ne olduğuna “devlet” karar verir, “senin hakkın bu” der, “daha fazlasını isteyemezsin”, istersen devlet seni ya öldürür, ya hapse atar, ya aç bırakır.

Osmanlı’dan “devlet ve kul” anlayışını olduğu gibi devralan Cumhuriyet’te de durum değişmemiştir.

Bugün de bir değişiklik yok.

“Başörtülü kadın”
bu devlete göre ülkenin yönetiminde söz sahibi olamaz, diğer vatandaşlarla eşit değildir.

Kürtler anadillerinde eğitim yapamaz.

Alevilerin “ibadethaneleri” olduğu kabul edilmez.

Gayrımüslimler devlet kademelerinde yer alıp yükselemez.

Kimse fikirlerini özgürce söyleyemez.

Bizim geçmişimiz, hâlimiz, geleneğimiz bu.

Yüz yıllarca baskı altında yaşayan bu toplum ne yazık ki bu değerleri yaratamadı, kendi bağrından çıkaramadı.

Bizim bu değerleri niye yaratamadığımıza dair çok araştırmalar yapıldı, insanlığın bir kısmı insanı “değerli” kılan kıstaslar geliştirirken, bizim gibi toplumlar neden “devleti kutsayıp, insanı değersizleştirdi” sorusunu sorup cevabını arayan çok oldu.

Avrupa’da krallarla rekabet edebilecek feodal beylerin, prenslerin bulunmasının, oralarda “mutlak iktidarı” kırıp, taa 1200’lerde demokrasinin yolunu açtığını söyleyenler oldu.

Sanayi Devrimi’nin insanın değerini arttırdığını ileri sürenler oldu.

Rönesans’ın Reform’un önemini vurgulayanlar oldu.

Herhalde birçok neden biraraya geldi ve böyle büyük bir toplumsal fark ortaya çıktı.

Biz demokrasiye ulaşamadık, demokrasiyi yaratamadık ama birçok vahşetten geçmiş, insanları öldürmüş, ülkeleri yağmalamış, kendini din ve mezhep savaşlarıyla parçalamış, dünya savaşlarına merkez olmuş Avrupa bütün bu badireleri atlattıktan sonra “sistemli ve kurumsal” bir demokrasiye ulaştı.

Ulaşmakla kalmadı bunu ölçülere bağlayıp kâğıda geçirdi.

Her fikrin özgürce söylendiği, her inancın özgürce yaşandığı, her hakkın talep edildiği ve karşılandığı, her azınlığın güvenceye alındığı, herkesin gününden ve geleceğinden emin olduğu bir yapı kurdular.

Ve dediler ki, “demokrasi ve insan haklarını kabul edenler bize katılabilir”.

Bu, bizim gibi ülkelerde yaşayan insanlar için büyük bir şanstı, Magna Carta’yı, Rönesans’ı, Sanayi Devrimi’ni atlamış bir toplum olarak, oralardan geçmiş toplumların ve insanların haklarına sahip olabilecektik.

Tarihin, bir topluma verebileceği en büyük armağanlardan biriydi bu.

“Biz de aday olalım”
dedik.

Adaylık serüvenimizde iki isim tarihî rol oynadı, biri Turgut Özal’dı, diğeri Tayyip Erdoğan, nedenleri belki birbirinden farklıydı ama ikisi de Türkiye’nin yolunu açmakta büyük bir istek ve direnç gösterdiler.

“Devletin efendileriyle”
çok dövüşmek zorunda kaldılar.

Biz Avrupa Birliği’nin kapısına kadar geldik.

Avrupa’nın içindeki Avrupa’nın değerlerini tam olarak içselleştirememiş bazı grupların itirazına rağmen ayağımızı eşiğe koyduk.

Demokrasi, hukuk ve insan hakları konularında hamleler yaptık, yasalar çıkardık.

Ve, durduk.

Sonra da yeniden “devlet-kul” anlayışına döndük, kendi insanımızı “kul” olarak gören devletin “yeni sahipleri”, bu toplumda yaşayan insanlara “hangi hakların verilip hangisinin verilmeyeceğini devletin belirleyeceği” inancını aynı “ataları” gibi benimsediler.

Şimdi Avrupa Birliği, Türkiye’deki özgürlüğe, eşitliğe, insan haklarına aykırı uygulamaları sert bir şekilde eleştiriyor.

Buna cevap olarak da iktidar mensupları bu raporu “çöpe” atıyor.

Çöpe attıkları, bu ülkede yaşayan insanların hakları, özgürlükleri.

O raporu çöpe atanlar, bu ülkede yaşayan insanları özgürlüğe, eşitliğe, adalete layık bulmuyorlar.

Onlara göre bu ülkede yaşayanlar, Avrupa’da yaşayan insanların sahip oldukları haklara sahip olamazlar.

Avrupa Birliği’ne üye olup olmamak başka bir mesele, önemli olan bu ülkede yaşayan insanların Avrupa’da yaşayanların haklarına sahip olmaları, onlar kadar “insan” kabul edilmeleri, devlet tarafından ezilmemeleri.

Türkiye’nin, Avrupa ülkelerindeki standarda ulaşması.

Türkiye o standarda ulaştı mı, insanları bütün haklara sahip mi?

Hayır.

“İnsanlarına haklarını ver”
diyen raporu niye çöpe atıyorlar peki?

Çünkü ahalinin “kul” olmasını, kul kalmasını istiyorlar.

“Devlet”
ve yeni sahipleri laflarını söylediler, kul kalmamızı istiyorlar.

Sıra bizim lafımızda.

Biz kul kalmak istiyor muyuz?

Türkiye’nin de, bizim de geleceğimizi bu sorunun cevabı belirleyecek işte.

  • Yorumlar 17
  • Facebook Yorumları
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    • veysi uçar17 Ekim 2012 Çarşamba 15:06sizi tekrarcı yorumcular:)

      yazılan bütün yorumlar aynı kafadan çıkmış, anlamak zor değil.. sakin olun..

      Yanıtla (0) (0)
    • mehmet tayyar türkoğlu17 Ekim 2012 Çarşamba 15:11bir tek gün

      onu bunu bilmem ama
      sayın yazar senin yazında bir değişiklik var
      başörtülü kadınları en başa almışsın
      hayırdır!!!!!!!

      Yanıtla (0) (0)
    • bozo17 Ekim 2012 Çarşamba 15:27kürtçü

      fatih çetin şu kürtçü dediğin kişilerin hangi söylemleri kürtçülüktür merak etim filistinliler en doğal hakalrını savundukları içn onları aşağılayabilirmisiniz insan haklarını savunmak kadar çağın gereği düşünce şekli olabilirmi asıl sizler insani değerlere değer veremeyen orta çağ zihniyetindesiniz kürtlere zulüm yapanlar sadece kemalisler değil mendereslerin , celal bayarların , demirellerin erbakanların erdoğanların kemalistlerden farkı ne

      Yanıtla (0) (0)
    • akıl-mantık17 Ekim 2012 Çarşamba 15:34duygularına fren

      Sayın altan bu ülkenin demokratik gelişiminde karınca kararınca katkınız oldu, bu ülke demokratik gelişiminde belli bir mesafe aldı, yiğidin hakkını yeme, ama siz herşeyi sizin kafanıza ve bilginize zannınıza göre değildirki, sende aciz insanlardan aciz birisin ben ve diğerleri gibi. sen her gün istediğini söylüyorsun, Allah aşkına sen ve baban ve kardeşin meşrutiyet dönemi dahil hangi zamanda görüşlerinizi bu kadar açık yüreklilikle dile getirebildiniz. biraz

      Yanıtla (0) (0)
    • yusuf17 Ekim 2012 Çarşamba 15:50kategorize

      Eğiri oturup doğru konuşalım,yılardır bu ülkede hep insanları katagorize ederek konuştunuz,dilini , kültürünü isteyeni ya kürtçü ya bölücü, dinini yaşamak isteyenleri irticacı veya dinci dediniz.İşte asıl bu dil ve söylem 1930 kemalist mantalitenin ta kendisidir. Osmalı=İslamiyet anlayışı, kemalizm=laiklik anlayışı aynıdır.

      Yanıtla (0) (0)
    • Meyra Balaban17 Ekim 2012 Çarşamba 16:43Cesur Adamlar

      Hemen tüm yazarları okumaya çalışıyorum. Ne yazık ki sadece bir avuç aydınımız yaraya parmak basıyor. Eğer bir toplumda Ahmet Altan'lar sadece bir avuç olursa ve o bir avuç özgürlüklerimizi savunurken yukarıdaki gibi saçma sapan yorumlar alıyorsa biz zaten toplum olarak demokrasiyi daha hak etmiyoruzdur ki.. Biz kul olmayı çok seviyoruz çünkü düşünmekten korkuyoruz. Okumayı sevmediğimiz gibi vizyonumuzu genişletemiyoruz. Biz ne yazık ki Orta Doğu'yuz ama deği

      Yanıtla (0) (0)
    • Human17 Ekim 2012 Çarşamba 10:04Kula kulluk edene yazıklar olsun

      Evet Sayın Ahmet ALTANsizin yazınız üzerine yorum yapmak çok zor ama Demokrasiyi birey olarak ve toplum olarak talep etmemiz önemli. Yıllarca yüz yıllarca kul yaşamış toplumda ki demokrasinin altyapısı olmadan bedava, emeksiz,eğitimsiz, örgütsüz ve de en önemlisi bedelsiz Demokrasi olmuyor yaşanamıyor maalesef. Sömürü düzenleri direniş olmadan yıkılamıyor maalesef

      Yanıtla (0) (0)
    • Medya terazi17 Ekim 2012 Çarşamba 16:46Babialıcıların dewleti

      Dewlete Qulluk edmeyen tek halq kürdlerdir.Onyıllardır haq huquq demoqrasi we adaled arayişları çabası hep yalnız bırakıldı..Dışlandı !

      Kürdlerin bu haq arayişlarına "Özgürlükçü kürdler "demeleri gerekirken,halen adaledsizce herkes için "haq huquq" Diyenleride KÜRDÇÜ olarak damgalamaları tamda faşizmin ayak sesleridir..

      Yanıtla (0) (0)
    • Narin Çilek17 Ekim 2012 Çarşamba 10:38Eğri Oturup Doğru Konuşalım.

      Siz acaba kendi gazetenize demokrasiyi getirebildiniz mi? Sırf bu günlere ilişkin olumlu bir cümle kurmamak adına Türkiyenin demokrasi tecrübesini bir çırpıda silen bu agresif tutumunuzla acaba Türkiyeye demokrasiyi siz mi getireceksiniz? Yoksa bir bildiğiniz mi var? Varsa açıklayın da biz de O'na destek olmaya hazırlanalım.

      Yanıtla (0) (0)
    • Fatih Çetin17 Ekim 2012 Çarşamba 10:51Saptırma

      Yazar iyice rayından çıkmış. Osmanlı tarihinde hiç gayrımüslüm bürokrat yok mu eğer kula kulluk yapmak istemiyorsan Allaha kulluk yapacaksın demokrasi de sonunda bir kandırmaca sistemidir. Şu kürtçülere şaşıyorum haklısınız size zulüm yapan faşistleri eleştirmekte ancak peşine takılıp gittiğiniz adamlar size en büyük zulmu yapacak 1930 model kemalistler yazık

      Yanıtla (0) (0)
    • kenan17 Ekim 2012 Çarşamba 11:55narin ark

      demokrasi kültüründen birşey anlamadığınız tüm gerçekliğiyle ortada. kaldıki sayın yazar benmerkeziyetçi bir anlayışa sahip değil. şayet olsa gazeteden belli olurdu. bir gazete yazarları arasındaki tartışmayı diyarsanız bu demokrasinin olduğunu gösterir. bu bağlamda kişileri hedef almak yerine konu üzerine yorum yaparsanız daha yararlı olacağı kanaatindeyim.

      Yanıtla (0) (0)
    • moeztas17 Ekim 2012 Çarşamba 22:38Eh be Ahmet Bey

      "Demokrasi treninin son durağına geldiğini" hâlâ görmüyor musunuz? "Adaylık serüvenimizde iki isim tarihî rol oynadı, biri Turgut Özal’dı" diyorsunuz. Bu doğrudur. Ya ama sonra, ne yaptı Rahmetli? "...diğeri Tayyip Erdoğan"dı. İşte buna katılmıyorum. Demokrasi bir "tren" di. Ya yarı yolda trenden atlayacaktı ya da sonuna kadar gidecekti. Tren menziline vamak üzere. Siz ise hâlâ naif bir şekilde "zevahiri" kurtarmaya çalışıyorsunuz...

      Yanıtla (0) (0)
    • a .eke17 Ekim 2012 Çarşamba 18:24ahmet hakan ın geçen gunku programı

      ahmet hakan ın kılçdaroğlu ile bir program yapmıştı türk halkına şöle sesleniyordu türk halkı aklını başına toplamalı chp li değilm ama bu sözüne katılıyorum vaşi kapitalizm menfati için bizimkiler de koltuk için sonu belli olmayan maceralara sürükliye bilirlerayriyeten anlam veremediğim bir şey türklerin kürt ve kürtçe ye karşı bu antipatileri neden kürtler izmir antalya dan ıstanbuldan samsun dan vazgeçmezler

      Yanıtla (0) (0)
    • ali suna17 Ekim 2012 Çarşamba 18:38akp

      kürtler insan haklarini demokrasiyi avrupa birliginde esit yasamayi hayal ederek akp ye oy verdi.simdi o akp ab yaslarini cope atiyor.

      Yanıtla (0) (0)
    • kaan17 Ekim 2012 Çarşamba 18:39kaanov

      örgütlü bir güç olarak hakları talep etmedikçe hiçkimse bizim demokrasi ve hak talebimize kulak asmaz ve asmıyorda... ama bu ülkede kim ile nasıl yanyana durulur?

      Yanıtla (0) (0)
    • akıl-mantık18 Ekim 2012 Perşembe 10:34muhakeme

      ben bir kürt olarak AKP yi istediğim gibi eleştirebiliyor, devleti istediğim gibi eleştirebiliyor yerden yere vurabiliyorum, ama ben bu gün kürtleri ; kople silah zoru ile baskına altına almaya çalışan, kendisi gibi olmaya ve düşünmesine zorlayan PKK' ya laf söylemeye korkuyorum, tüm kürtler korkuyor. Pkk nın çizgisi dışında düşünen ve olan kürtleri hain, işbirlikçi sayılıyor. işte kürtler için en büyük felaket ve tehlike bu gün budur.

      Yanıtla (0) (0)
    • birisi18 Ekim 2012 Perşembe 18:00refah

      dil din ırk toplumu ayrıştıran bölen parçalayan fitne sokanlar yazarlardır, böyle düşüncelerle milleti zehirleyen söz sahibi bazı meslek gruplarıdır. Bu insanlar, bu eğitimli kişiler hep bu konulardan bahseder asgari ücretten devletin güçlü kaynaklarından, bilimden, ilimden bahsetmezler hiç, çünkü onların beslenme kaynağı insanların refahı değil dertleridir....

      Yanıtla (0) (0)
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89