Türkiye’deki olup biteni yine Batı basınından öğreniyoruz. IŞİD militanları başkent Ankara’nın kalbine kadar girmiş vaziyette. Dünyaca ünlü internet gazetesi “Mashable”ın Ankara’nın tarihî Hacıbayram mahallesinden aktardıkları tam manasıyla kan dondurucu. Hani Yaşar diye 14 yaşında bir çocuk vardı ya, IŞİD’e katılan, ve yaralanınca militanlar tarafından apar topar sınıra bırakılan? Mashable Hacıbayram’da Yaşar’ın babasına ulaşmış. İnternette sörf yaparken IŞİD’in tuzağına düşen Yaşar aniden namaz kılmaya başlamış, okulu bırakmış sonra da kaybolmuş. Mashable hükümeti cihatçıların “üreme alanına” getirmekle suçlayan babanın şu feryadını paylaştı: “Nasıl oluyor da 14 yaşında bir çocuk pasaportsuz sınırı geçebiliyor?”
Ve bir soru daha: Neden Hacıbayram?
Mashable’ın verdiği cevap tehlikenin boyutlarını gözler önüne seriyor.
Kentsel dönüşüm adlı rant canavarı Hacıbayram’ı da vurmuş. Yerlerine turistik tesisler, allı pullu dükkânlar dikmek için milletin evleri yerle bir edilmiş Hacıbayram tam bir gettoya dönüşmüş. İşsizlikle beraber suç oranı patlamış. Adı belirtilmeyen “radikal imam” mahallede militan devşirmeye koyulmuş. En az 100 tane Hacıbayramlı genç IŞİD’e katılmak üzere Suriye’ye gitmiş. Memlekete daha kaç tane Hacıbayram var?
Bu sorunun cevabını arayanların başında Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu olsa gerek . Hoca’nın stratejik derinlik peşinde koşarken önümüze koyduğu fatura ortada. 10 Haziran’dan beri IŞİD’in rehin tuttuğu Musul Konsolosluğu görevlileri ne zaman kurtulacak? Bilen var mı?
“Rehinelerin başına bir şey gelir” gerekçesiyle basını sansürleyen iktidar Amerika’nın IŞİD’e yönelik hava saldırılarını kamuoyu önünde kınıyor. Ama el altından “Amerikalılara müdahale edin diye sürekli biz bastırdık” haberini yayıyor. Ne hikmetse görüştüğüm üst düzey Batılı yetkililer bu baskılardan bihaberler.
Kimse kendini kandırmasın. Gerçekler ortada: Bölgedeki en yakın stratejik müttefikimiz dediğimiz Irak Kürdistan’ının başkenti Erbil’in IŞİD’e düşmesine ramak kaldı. İmdadına Türkiye değil, İran ve Amerika yetişti. Bir de PKK’nın Suriye kolu, YPG. Sincar Dağı’nda mahsur kalan 20 bin kadar Ezidi’yi, Türkmen, ve Hıristiyan’ı kurtarıp güvenli bölgelere ulaştıran YPG bölgenin yükselen yıldızı, uluslararası basının sevgilisi hâline geldi. Sincar’da şehir yaşamıyla paslandıkları anlaşılan Iraklı peşmergeler IŞİD’in karşısında ilk etapta dağılırken YPG, “Kürtlerin Küdüs’ü” olarak anılan Kerkük’ü korudu. PKK militanları ise peşmergelerle birlikte Mahmur kasabasını IŞİD’in elinden geri aldı. Sırada Sincar var. Kendisine sahada güçlü müttefik arayan Amerika, Ankara’nın olası itirazlarına kulak tıkayarak gayri resmî dahi olsa İran ve YPG ile IŞİD’e karşı işbirliği başlatırsa şaşırmamak lazım. Oysa YPG ile işbirliğini Türkiye bizzat kendisi başlatmalıydı.
Dış politikadaki pırıltılı yılların asıl mimarı 2003 ile 2007 arasında Dışişleri bakanlığını yürüten Cumhurbaşkanı Abdullah Gül idi. AK Parti’yi bugünlere taşımakta en az Erdoğan kadar emeği geçen de... Cumhurbaşkanı oldu memleketin ve AK Parti’nin çivileri oynadı. Simdi utanmadan sıkılmadan AK Parti’nin sözde yenilikçileri, veya yazar Levent Gültekin’in tabiriyle “Erdoğanistler” Gül’ü kastederek “kimseye diyet borcumuz yok” diyorlar. Ne var ki bu tablodan hoşnut olduğu anlaşılan Başbakan yerini Davutoğlu’na bırakmaya hazırlanıyor. Sadakatin “in” liyakatin “out” olduğu “yeni” Türkiye hepimize hayırlı olsun.
*
Teşekkür:Başbakan Erdoğan’ın şahsıma yönelik sözlü saldırıları karşısında başta kadınlar olmak üzere etrafımda kenetlenen, ifade özgürlüğüne sahip çıkan sayısız insana, yerel ve uluslararası meslek örgütlerine, “edepsiz” kadınlara, “aşağılık” dostlara, aile bireylerine canı yürekten teşekkür ediyorum.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.