Türklerle Kürtlerin ortak hikâyesi böyle işte.
Haziranda PKK devleti tehdit ederken...
Kasımda devlet PKK’yı tehdit ediyor.
Otuz yıllık bir savaştan sonra hâlâ tehditsiz bir hayat kurulamıyor.
Ankara Temsilcimiz Lale Kemal’in haberine göre Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, kendisini ziyaret eden ABD Başkan Yardımcısı Biden’a, “PKK sorununun çözümlenmemesi halinde Kuzey Irak’a kapsamlı bir müdahalenin yapılabileceğini” söylüyor.
PKK yöneticileri, tümden yanlış hesaplar ve akılsızca böbürlenmelerle “Devrimci Halk Savaşı için ortamın çok uygun olduğuna” karar verdiler.
Silahlıların o bitmez tükenmez kibriyle, uyarıları, eleştirileri dinlemediler, dinlemedikleri gibi bir de bu uyarıları “düşmanlık” olarak, “PKK’nın zaferinden korkanların gerçekleri saptırması” olarak yaftaladılar, üstelik kendi söylediklerine inandılar.
Sonuçta PKK, tarihinin en ağır kayıplarından birini yaşadı.
Büyük zayiat verdi.
Hiç gereksiz yere askerler, gerillalar, çoluk çocuk siviller öldü.
Gerçekle ilişkisini koparmış analizlerle stratejiler, sadece ölüm ve acı getirdi.
PKK yöneticileri, “savaşı önlemek isteyen herkes aslında bizim zaferimizden kokuyor” saplantısına takılıp kalmasaydı, biraz laf dinleseydi, eleştirilerin “mantığını” anlamaya çalışsaydı, kendilerini her eleştirenin bunu “Kürt düşmanlığından” yaptığı propagandasını besleyip büyütmeseydi, analizlerini hayallerine göre değil karşısındaki gerçeklere göre yapsaydı, bu acılar yaşanmazdı.
Devletle PKK müzakerelerinde masaya konan “Apo’ya ev hapsi, anadilde eğitim, özerklik” konuları tartışılmaya devam eder, belki de bir sonuca kavuşurdu.
En azından tartışma ve müzakere gündeminin mönüsünü bu konular oluştururdu.
O gün, PKK ile müzakere masasına oturan, en radikal konuları konuşan, bunların çözülebileceğini söyleyen devlet şimdi, “önce silahlılarını sınır dışına çıkart, sonra konuşuruz” diyerek rest çekiyor.
Bununla da yetinmiyor.
Gül’ün sözlerinden anladığımız kadarıyla hem PKK’yı, hem Barzani’yi, “Kuzey Irak’a kapsamlı müdahalede bulunurum” diye tehdit ediyor.
PKK’nın hazirandaki “planları” ne kadar akılsızca idiyse devletin bugünkü “Kuzey Irak’a müdahale” planları da o kadar akılsızca.
Böyle bir planın yürürlüğe konması da sadece ölümleri ve acıları arttırır.
PKK yönetiminin şımarıklıklarını “sınır içinde” engellemek başka bir şey, elâlemin memleketine saldırmak başka bir şey.
Zaten ortada bir Suriye problemi var.
Orada büyük bir silahlı çatışma patlamaya hazırlanıyor, Esad’ın muhalifleri silahlanarak örgütleniyor, Esad devrilirken belli çok kan dökülecek ve o kan bir şekilde Türkiye’ye de sıçrayacak.
Haritada Suriye ile savaş ihtimali de yazılı.
Bunun yanında bir de Kuzey Irak belası açarsa başına, Türkiye bu işin içinden çıkamaz.
Zaten PKK’yı Kuzey Irak’ta falan da yenemez.
PKK öyle top tüfekle gidip yenilecek bir örgüt değil.
Ayrıca PKK’yı yenmek de şart değil.
PKK’nın ülkede saçma sapan eylemler yapmasını, karakolları basmasını, sokaklarda insanları öldürmesini engelleyin yeter.
Devletin yapacağı, sınırlarını adam gibi denetlemek, karakollarını korumak, sokaklarda asayişi sağlamak...
Ve, hepsinden önemlisi bu ülkeye eşitliği, özgürlüğü, adaleti getirecek yasaları ve uygulamaları hayata geçirmek.
Devlet, aklını “PKK’yı yenmeye” takacağına, Kürt meselesini çözmeye, Kürtlerin uğradığı haksızlıkları düzeltmeye taksın.
2011 yılında “tek önder, tek parti” şiarıyla bir diktatörlük kurmaya heveslenen bir örgütün değil galip gelmesi, varlığını sürdürmesi bile mümkün değil; PKK çağdışı yapısı ve amacıyla zaten durduğu yerde eskiyor, bugün taraftar buluyorsa, bu, Kürtlere imrenilecek bir hayat vaat ettiği için değil, devletin yıllarca süren baskılarının yarattığı öfke ve nefret dinmediği için.
Bütün diktatörlükler yıkılırken yeni bir “diktatörlük” kurmak isteyenlerin bu çağda hiçbir şansları yoktur.
Devlet, oraya buraya müdahale etmeyi düşüneceğine, Kürtlerin içindeki bu öfkeyi yatıştıracak reformlar yapsın, Kürtlerin haklarını teslim etsin, onların çocuklarına anadillerini öğretmesini, devlet dairelerinde kendi dillerini konuşabilmesini sağlasın, devleti sadece “Türklerin” devleti olmaktan çıkartıp bu ülkede yaşayan herkesin devleti yapsın.
Kuzey Irak’a girmekten çok daha kolay ve çok daha başarılı olur böyle bir girişim.
Kürtlerle eşit olmayı kabul etmediğiniz için daha ne kadar savaşı sürdüreceksiniz, daha ne kadar insanın ölümüne sebebiyet vereceksiniz, bu ülkenin daha ne kadar parasını silahlara yatıracaksınız?
Bırakın artık bu “yenme yenilme” meselesini, bu ahmaklık yarışını.
“Bu ülkede yaşayan herkes eşittir, eşit haklara sahiptir” deyin, bunun yasal zeminini hazırlayın, ülkeyi de, kendinizi de, bizi de, çocukları da kurtarın.
Ülkenizin içindeki sorunu çözemediğiniz için de oraya buraya da saldırmayın.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.