2014 yılı, Ortadoğu’da tarihin yönünü değiştiren olayların yaşandığı bir yıl oldu. Son günlerini yaşamakta olduğumuz 2014 yılı, gelecekte, kronolojik olmasa bile siyasal anlamda Ortadoğu’da yeni bir tarihsel sürecin miladı olarak anılmaya aday.
Ortadoğu’da yeni bir tarih yazımı esas olarak 1990’da yaşanan Birinci Körfez Savaşı ile başladı. Birinci Körfez Savaşı sonucunda Kürdistan tarih sahnesine çıktı ve ikinci Irak müdahalesi ile birlikte iyice yer edindi. 2005 Irak Anayasası, Kürdistan’ı defacto durumdan dejure seviyesine taşıdı. Kürtlerin yıldızı hızla parlıyordu ve bu kanı dünyada yaygın bir biçimde kabul görmeye başladı.
Ama yine de Kürtlerin önünde hala aşılması gereken ciddi engeller ve gidilmesi gereken uzun bir yol vardı.
Hızlandırıcı fenomen IŞİD
IŞİD denen örgütün siyasal denkleme girmesi ile birlikte Ortadoğu’da tarih bir anda zembereğinden boşaldı. Oysa Musul işgaline kadar IŞİD denilen örgüt, öyle çok bilinen ve dengeleri değiştiren bir konumda değildi. Bir dizi faktörün etkisiyle ve umulmadık bir biçimde Musul gibi Irak’ın tarihi ve stratejik bir kentini ele geçirdiği andan itibaren, IŞİD, Ortadoğu’da tarihin seyrini hızlandıran bir fenomene dönüştü.
Irak ordusunun bir anda buharlaşıp kaybolması ve Bağdat’a kadar çekilmesi, Irak’ın siyasi ve fiziki haritasının birkaç gün içinde değişmesiyle sonuçlandı. IŞİD, Irak’ın Sünni’lerle meskûn bütün orta coğrafyasını ciddi hiçbir engelle karşılaşmadan ele geçirirken, Kürtler de Bağdat ile uyuşmazlık konusu olan bölgelere el koyarak Kürdistan’ın coğrafi bütünlüğünü tamamladı. Irak, kısa sayılacak bir zaman dilimi içinde Kürdistan, Sünniistan ve Şii bölgesi olarak üçe ayrıldı.
Bu ani ve hızlı gelişmeler en çok Kürtlere yaradı ve onları bağımsızlık yönünde cesaretlendirdi. Kendilerine güvenlerini artmış, prestijleri doruk yapmıştı. Bağdat yönetimi, izlediği mezhepçi ve dayatmacı politikayla ülkede merkezi otoriteyi yitirmekle kalmamış, hem Kürtler hem de Sünni toplumu nezdinde güvenilirliğini kaybetmişti. Irak’ın merkezi bütünlüğü dağılmıştı. Kürtler, fiili durumu hukuki bir çerçeveye kavuşturmak amacıyla referandum talebini seslendirmeye başladı.
Şengal’de kırılma
IŞİD’in Ağustos ayında Şengal’i işgali ve Kürdistan’ın kalbine doğru hızlı ilerleyişi bir kez daha bütün dengeleri altüst etti. Şengal’deki Ezidi Kürtler büyük bir katliam ile yüz yüze geldi. Yüz binlerce insan yerini yurdunu terk etti. IŞİD, ele geçirdiği bölgelerde inanılmaz bir vahşet uyguladı. Daha da önemlisi, beklenmedik bir hızla Kürdistan’da ilerleyerek Hewlêr’e kadar dayandı. Kürdistan ciddi bir risk, Kürt halkının son 30 yıllık kazanımları yok olma tehdidi altına girdi.
Ve olayların seyir hızı bir kez daha pike yaptı. ABD, uzun yıllar sonra tekrar bölgeye döndü ve IŞİD mevzilerini bombaladı. Peşmerge toparlandı, Kürt halkı yurdunu IŞİD barbarlarına karşı savunmak için seferber oldu. Uluslararası toplum Kürdistan’a yardım için harekete geçti. Ortadoğu’da IŞİD barbarlarına karşı direnecek tek gücün Kürtler olduğu anlaşıldı. ABD öncülüğünde IŞİD karşıtı geniş bir koalisyon kuruldu.
IŞİD musibeti ikinci kez hızlandırıcı bir rol oynadı.
Birincisinde, yani Musul’un işgali ardından, Kürtlere, Kürdistan’ın coğrafi ve nüfus bütünlüğünü sağlama imkânı verdi. Şengal saldırısı ardından ise Kürdistan’a askeri, siyasi ve diplomatik alanda kendini reforme etme fırsatını sundu. Kürdistan’ın dünyadaki önemini her açıdan artırdı. IŞİD gericiliğinin defedilmesinde onun başat rolünü ortaya çıkardı. Ortadoğu’da demokrasi, değişim ve istikrardan yana olan uluslararası güçlere, Kürdistan’ın tutunacak biricik güç olduğunu gösterdi.
Yılın adamı Barzani
Şurası bir gerçek, IŞİD’in Kürdistan’a dönük mütecaviz emellerinin boşa çıkartılmasında belirleyici güç kahraman peşmerge oldu. Onlar, ülkeleri uğrunda canlarını ortaya koyarak insanüstü bir payeye erişti. Diğer yandan Kürt halkı, varını yoğunu ortaya serdi, IŞİD’in defedilmesinde eşsiz bir yurtseverlik örneği gösterdi.
Öte yandan ABD’nin gerçekleştirdiği hava saldırıları olmasaydı, IŞİD barbarlarını kırmak hiç de kolay olmazdı. Ne var ki içerde ve dışarıda bunca gücü IŞİD’e karşı koordine dip harekete geçiren, son tahlilde, Kürdistan Bölge Başkanı Mesut Barzani oldu. Sayın Barzani, IŞİD’in Şengal saldırısından sonra şoka uğrayan peşmergenin toparlanmasında tayin edici bir rol oynadı. Cepheden cepheye koşarak peşmergeyi motive etti, savaşçı güçleri düzene soktu. Gerekli disiplini sağlayarak savaşçılara moral aşıladı ve halkı seferber etti. Yine uluslararası güçlerin desteğini almak için olağanüstü bir gayret saffetti. IŞİD’e karşı uluslararası bir koalisyonun oluşmasında etkin rol oynadı. Son olarak peşmergenin Kobanê’ye geçişine imkân vermesi için, Türkiye’yi ikna etmek gibi diplomatik bir başarıya imza attı. Ve en önemlisi gönderilen silah ve peşmerge gücü sayesinde IŞİD’in Kobanê kuşatmasının kırılmasına askeri ve moral destek sağladı. Time dergisinin belirlediği yılın kişileri içinde Barzani’nin finale kalması bu durumun açık bir göstergesi.
Kendi küçük namı büyük Kobanê
Irakta olduğu gibi Suriye’de de IŞİD barbarlığına karşı direnmenin ağır yükü Kürtlerin omzuna düştü. Batı Kürdistan’ın Kobanê kenti aylardır IŞİD’in yoğun saldırı ve kuşatması altında. Oradaki bir avuç Kürt savaşçısı ise IŞİD barbarlarına karşı yurtlarını insanüstü bir mücadele ile savunuyor. Söz konusu mücadele nedeniyle Kobanê, sıradan bir yerleşim yeri olmaktan çıkarak IŞİD’e karşı direnişin sembolü haline geldi. Öyle ki Kobanê, bütün Kürtleri ve insanlığı buluşturan bir cephe haline dönüştü. Suriye’de IŞİD’in uzun erimde yenilmesinde Kobanê direnişinin tarihi öneminin ilerde daha çok anlaşılacağına kuşku yok.
Yılın kahramanı baba oğul
Kürt halkının onur ve namus mücadelesinde sembolleşen bir ikili de (Kürdistan Demokratik Sosyalist Partisi) PSDK lideri ve eski peşmerge Muhammed Heci Mahmut ile oğlu Eta oldu. Baba oğul, IŞİD alçaklarına karşı Kerkük cephesinde omuz omuza savaşıyordu. Bu, dünyada eşi az görülen bir yurt savunması tablosuydu. Kasım ayının son günlerinde babasıyla aynı cephede birlikte savaşırken, Eta Mahmud şehit düştü. Eta’nın şehit düşmesi, başta baba Muhammed olmak üzere bütün Kürtlerin yüreğine ateş düşürdü. Ama aynı zamanda halk olarak ondan büyük bir onur duyduk. Baba oğul, özgürlük uğrunda savaşmanın, bir halkın onur ve haysiyetinin bedelinin ne demek olduğunu bütün dünyaya gösterdiler.
Onlar, benim gerçek kahramanlarım.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.