• BIST 9376.32
  • Altın 2940.718
  • Dolar 34.4659
  • Euro 36.3751
  • İstanbul 11 °C
  • Diyarbakır 13 °C
  • Ankara 14 °C
  • İzmir 21 °C
  • Berlin 3 °C

Suriye’den Rojava’ya

Mesut Yeğen

Aralarındaki kuvvetli bağlantı aşikar olmakla beraber, Türkiye’nin Rojava siyaseti bir zamandır Türkiye’nin Kürt meselesi siyasetinden daha tehlikeli sularda seyrediyor. Her ne kadar devlet PKK’nin ateşkes ilanına ve masaya dönme davetine ‘silahlar betona gömülünceye kadar savaş’ cevabını vermiş olsa da, son birkaç aylık çatışma süreci bugüne kadar Türklerin ve Kürtlerin tahammül edebildiği bir seyir izlediğinden, mevcut çatışma hali bir müddet daha hazmedilebilir görünüyor. Devletin Kürt şehirlerinde takip ettiği zor siyasetinde ve PKK’nin askeri faaliyetlerinde dramatik bir değişiklik olmadıkça bugünkü çatışma hali bir süre daha idare edilebileceğe benziyor.

Oysa, aynı şeyi Türkiye’nin Rojava siyaseti için söylemek mümkün değil. Türkiye’nin Rojava siyaseti idare edilebilir olmanın sınırlarını zorlayacağa benziyor. Malum, Suriye’de son haftalarda yaşanan büyük değişikliklerin birkaç büyük sonucu oldu: Rejim kalıcılaştı, Türkiye’nin de destekçisi olduğu Sünni muhalefetin iyice silinmesine bağlı olarak IŞİD esas muhalefet odağı oldu, PYD’nin itibarı arttı ve hareket alanı genişledi. Bütün bu durumun Türkiye açısından toplam sonucu, uzatmadan söyleyeyim, Suriye siyasetinin Rojava siyasetine büzüşmesi oldu. Önce ABD’nin, ardından da Rusya’nın müdahalesinin sonrasında, Türkiye artık bir bütün olarak Suriye’nin akıbetinin şekillenmesini etkileyecek bir pozisyonda değil. Türkiye, birkaç haftadır, “Suriye olmadı, hiç olmazsa Rojava’nın akıbetini şekillendireyim” derdinde. Son MGK toplantısının da gösterdiği üzere Türkiye’nin Suriye’deki neredeyse tek derdi artık Rojava’nın akıbeti.

Bu değişikliğin elbette ‘anlaşılır’ sebepleri var. Rusya’nın Suriye sahasına bizzat inmesinin ardından Suriye’de ve Rojava’da şunlar olabilir görünüyor: Bir sürpriz olmaz da Suriye Rusya için ikinci bir Afganistan olmazsa, ya IŞİD kısa vadede tasfiye edilir ve yerine ABD, Rusya ve İran’ın da hazmedebileceği ‘demokratik’ bir Sünni-Arap aktör ikame edilir ya da El-Nusra vb. grupların likide edilmesinin ardından IŞİD’le uzun süreli bir savaş yaşanır. İlk durumda, Suriye’de yeni statüko, ABD, Rusya ve İran’ın gözetiminde, rejim, Kürtler ve yeni Sünni siyaset tarafından belirlenir, ikinci durumda ise IŞİD’le devam eden savaş boyunca rejim ve Kürtler nüfuz alanlarını genişletmenin peşinde olur. Ancak her iki durumda da yaşanması muhtemel ortak gelişme şu olacağa benziyor: PYD önünde açılan hareket alanının genişliğini aşırı yorumlamadığı takdirde, Rojava bugünkü statüsünü en azından kalıcılaştıracak.

Türkiye’nin Suriye siyasetinin Rojava siyasetine büzüşmesinin esas sebebi de bu: Rojava’nın kalıcılaşma ve hatta genişleme ihtimalinin giderek kesinleşmesi, buna mukabil Türkiye’nin Suriye sahasındaki pozisyonunun ve enstrümanlarının zayıflaması ya da Türkiye’nin Suriye sahasındaki pozisyonunun ve enstrümanlarının zayıflamasına bağlı olarak Rojava’nın kalıcılaşma ihtimalinin kuvvetlenmesi. Türkiye’nin askeri ve siyasi eliti bu ihtimali büyük olasılıkla Güney Kürdistan’la Rojava’nın birleşmesinin, Akdeniz’e uzanan bir Kürdistan’ın teşkilinin ve sonuçta Türkiye’nin Ortadoğu ve İslam alemiyle fiziki temasının İran ve Kürdistan üzerinden sağlanmasının eşiği olarak görüyor. Güneyi Kürdistan’la çevrelenmiş bir Türkiye’de Kürt meselesinin şimdiye kadar seyrettiği gibi seyretmeyeceği de ayrıca düşünülüyordur.

Türkiye’nin askeri ve siyasi elitinin bildik dünyasında bütün bu ‘korkunç’ ihtimalleri defetmenin yolu Rojava’nın tasfiye edilmesinden,  hiç olmadı çerçevelenmesinden ve zayıflatılmasından geçiyordur. Lakin, Suriye’deki son gelişmelerle birlikte Türkiye Suriye’deki enstrümanları vasıtasıyla bunu yapabilmek kabiliyetinden iyice uzaklaşmış görünüyor.

İşte tam da bu durum Türkiye’nin Rojava siyasetini idare edilebilir olmanın dışına taşıyabilir. Türkiye, Rojava’yı çerçevelemek için yeni enstrümanlar oluşturmaya ya da hiç olmadı bizzat kendi askeri kapasitesini bir enstrüman olarak denemeye kalkışabilir. Suriye’deki vasat şimdilik buna pek cevaz verir gibi görünmüyorsa da son MGK toplantısı Türkiye’nin askeri ve siyasi elitinin ruh halinin hiç de iç açıcı olmadığını gösteriyor.

Türkiye’nin askeri ve siyasi elitine Rojava’nın kalıcılaşmasının Türkiye’nin kabusu olmak zorunda olmadığını, aksine Rojava’yı durdurmak için bir şeyler yapmanın o çok korkulan kabusun gerçekleşmesine hizmet edebileceğini anlatmamız lazım. Bir de Rojava’ya müdahalenin Türkiye’nin Kürt meselesinde yaşadığı ve zar zor tahammül edebildiğimiz gerilimi daha da büyüteceğini… (basnews)

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89