• BIST 9367.77
  • Altın 2952.122
  • Dolar 34.4839
  • Euro 36.1941
  • İstanbul 7 °C
  • Diyarbakır 8 °C
  • Ankara 12 °C
  • İzmir 18 °C
  • Berlin 0 °C

Suriye’de doğrular, yanlışlar... Dün ve bugün...

Ali Bayramoğlu

Suriye'de 4,5 yılda 350 bin insan öldü. 12 milyon insan evsiz barksız, 2, 5 milyon aç sefil halde mülteci durumuna düştü.
Baş sorumlunun Esat olduğuna herhalde hiç bir şüphe yok.

Türkiye, Suriye'nin en uzun sınırı olan komşusu. Bu felaketin bir numaralı tanığı. Suriyeli mültecilerin yüzde 90'nın Türkiye'ye geldiği, sayının 2 milyonu geçtiği dikkate alınırsa sadece bu boyutuyla bile açık mağduru.
Türkiye iç savaşın başından beri keskin bir şekilde Esat karşıtı oldu.

Bunu siyasetin erdemi, halka karşı şiddete kuvvetli itiraz gerekçesiyle açıkladı, bölgede kurulacak demokratik, çoğulcu siyasi düzenlerin dış politikasıyla daha uyumlu, kendi gücünü daha pekiştirici olduğu fikrinden yola çıktı.
Ön yargısız ve insani gerekleri merkeze alan bir bakışla AK Parti hükümetinin bu politikasına itiraz etmek mümkün değildi, hala değildir.

Aksi tutumlar, Esat'tan yana tavırlar, ister ulusal çıkar, ister etnik ve ideolojik çıkar adına alınsın (ana muhalefet partisi bir örnektir) faydacı bir duruşa, vahşeti sindiren ve kendisine yontan “içe kapalı rejim” siyasetine işaret eder.
Ne var ki, doğru politika ekseni her şeye yetmiyor ve her şeyi tek başına açıklamıyor.

Nitekim daha ilk günden itibaren Türk dış politikasının tutturduğu bu ana eksen ciddi itirazlarla karşılaştı. İtirazın ana gerekçesi “mezhepçilik” suçlamasıydı. Esat'ın Alevi Suriye'nin de Nusayriliğin temsil edildiği tek devlet olması üzerinden, muhalefet AK Parti'nin Esat karşıtı politikasını Sünnici bir anlayışın varlığına bağladı.

Esat'ın kimliği ve Esat politikaları (350.000 ölü) bir teraziye konduğunda ikincisinin açık ara ağır basması mezhepçilik iddiasının Suriye bağlamında tümüyle anlamsız olduğunu gösterse de, muhalif siyasi algı bu istikamette çalışmıştır.
Gelelim şimdi işin asıl kritik noktasına, bu “doğru politika”nın nasıl işlendiği, nasıl yürütüldüğü meselesine...
Bu noktada karşımıza iki büyük hata çıkar.

İlki kestirim hatasıdır. Hükümet bundan 4 yıl önce Esat'ın 6 ay dayanamayacağını düşünüyordu. İktidar dilini bu kestirime göre keskin tuttu. Esat sonrası Suriye'nin oluşumu hakkında kendince etkin bir politika izlemeye karar verdi. Kimisi ideolojik olarak sıkıntılı muhalif grupları bile kısa süre için diyerek destekledi. İkinci hata da bu destek politikasının aşırı öz güveni ve esneklikleridir.
Bu, hataların doğrudan fiili sonucu olmadığı söylenebilir.

Ancak, her ikisini de Türkiye'nin politikalarına, özellikle AK Parti'ye yönelik algı açısından son derece olumsuz etkileri olmuştur. Nitekim ülkedeki Nusayri yoğunluklu bölgelerin tedirginliği, esnek sınır politikasının yarattığı tartışmalar, Arap Baharı ikinci evresinde Erdoğan'ın sert diliyle, AK Parti'nin Hamas, İhvan desteğiyle iç içe girmiş, iç ve dışta sert rüzgarlar estirmiştir.
Türkiye'nin özellikle muhalif İslami gruplarla ilişkisinin bugüne kadar taşınacak, IŞİD'le iç içe sokulacak, karıştırılacak izler taşıması bakımından yıpratıcı etkileri olmuştur. Değil mi ki, Kürt siyasi hareketi bugün bile bu imajın üzerinde sörf yapmaktadır.
Bunlar, şüphe yok ki, AK Parti'nin iki ciddi hatasıdır.

İç savaş başlayalı 4,5 yıl oldu. Arada Rojava meselesi, IŞİD tehlikesi ortaya çıktı. ABD liderliğinde uluslararası koalisyon IŞİD'le mücadeleye başladı. Bu durum bölge dengelerini, hatta Türkiye ile Kürt hareketi arasındaki ilişkileri Ankara'nın istemediği istikamette etkiledi.

Şimdi ise İran ve Rusya devreye girmiş bulunuyor. Ve rüzgarlar Esat'tan yana esiyor. İran ve Rusya Esat'ın arkasında. İran'ın Şii koridoru politikası belli, Rusya bölgede kökleşmeye çalışıyor. Her iki ülke de bunu Esat üzerinden yapmaya çalıyorlar. ABD'nin asıl meselesi ise Esat değil IŞİD. Ve bu koşullarda Esat hızla gidici görünmüyor. PKK-PYD'nin ABD ile ilişkilerinden sonra Rusya'nın Kürt hareketiyle ilişkileri de bir ihtimal olarak Türkiye'nin karşısında artık...

O zaman soru şudur: Türkiye'nin Esat'ın gitmesi talebini elden bırakmadan keskin politikasını esnetme zamanı gelmemiş midir?

  • Yorumlar 2
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89