Kim itiraz etti?
Bu arada, şimdilerde Türkiye’nin Suriye’de izlediği siyaseti eleştirenlerin kaçı, zamanında bu siyasete itiraz etti? Ben, şimdikinden tamamen farklı bir tablo hatırlıyorum ve hafızam gayet iyidir. Arap Baharı’nın Suriye’yi ziyaret ettiği farz edilen Mart 2011’de, AK Parti iktidarı, “demokrasi cephesi yanında hemen tavır takınmakta tereddüt ettiği” için çokça eleştirilmişti. Şimdi Suriye politikasını eleştirenler, o zaman “neden Esad’a karşı kesin tavır takınılmıyor?” diye ortalığı inletiyordu. Ayrıca, Türkiye Batılı müttefiklerinin ağır baskısı altında kalmıştı, sonra istenilen oldu, Türkiye, müttefikleri ile eşgüdümlü olarak, Esad rejimini devirme siyaseti benimsedi. O dönem, Batılı müttefiklerin tam desteği ile, Özgür Suriye Ordusu Türkiye’de kuruldu, muhalifler Türkiye’de örgütlendi, şimdilerde çok eleştirilen Suriye’ye cihatçı geçişine kimse ses çıkarmıyordu. Ses çıkarmak bir yana, “Suriye’de silahlı muhalefet denilenler aslında radikal İslamcı örgütler, çoğu yabancı savaşçı” diyenler “Esadcılık” ile suçlandı.
Herkes ağız değiştirdi
Sonra işler değişti, yani 2012 yılının sonlarına doğru ABD’nin siyaset rotası değişti, ama Türkiye’de iktidar bu değişimi önce algılayamadı, sonra ise müttefikleri ile bozuşma pahasına, bu değişime sonuna kadar direndi ve nihayet boğazına kadar Suriye’deki savaşa bulaştı. Bu sefer herkes ağız değiştirdi; Türkiye neredeyse Suriye’deki kirli savaşın baş müsebbibi ilan edilmeye başlandı. Bunları, AK Parti iktidarının Suriye siyasetini temize çıkarmak için söylemiyorum, tam tersine bu siyasetin, Suriye trajedisinin baş müsebbiblerinden biri olduğunu düşünüyorum. Dahası, Türkiye Suriye’nin komşusu olan bir ülke olarak herkesten daha temkinli davranmak durumundayken, bölgesel aktör olma hevesi ile çok ama çok kirli bir işe bulaşmakta tereddüt göstermeyip ortaya çıkan gerçekler tablosuna rağmen tutumunu değiştirmediği için olanlardan sonuna kadar sorumlu. Ancak, bu böyle diye bazı gerçekler unutulmasın diyorum.
Nasıl bu hale geldi?
Sahi, ta en başında Suriye’de ne oldu da, bir ülke bu hale geldi? Suriye otoriter bir rejimle yönetilen bir ülkeydi, ama hangi Ortadoğu ülkesi demokratik bir yönetime sahip? Sahi, Suriye’de, Arap Baharı’nın etkisi ile Esad’a karşı başlayan ufak çaplı hareketler, rejimin sert tepkisi nedeniyle mi, kısa sürede bir iç savaşa dönüştü? Otoriter rejimlere karşı yükselen Arap Baharı ayaklanmaları Bahreyn’e uğradığında, neden uluslararası planda kimse muhalefete destek çıkmadı, dahası Suudi Arabistan’ın rejim yanlısı askeri müdahalesine itiraz eden olmadı?
Proje çuvalladı
Bu soruların daha da devamı var, ama işin özeti, Suriye’de olanların asıl nedeninin, “diktatörlüğe karşı muhalefeti desteklemek” bahanesi ile Batı karşıtı, İran yanlısı rejimi değiştirme projesi olduğu. Bu proje fena halde çuvalladığı için, şimdi ülke yıkıldıktan, yani “badel harabüssuriya”, müzakere masasına dönülüyor. Suriye’nin kaderi artık, farklı gerekçeler ile Suriye’de söz sahibi olmak isteyen tüm tarafların ve dolayısı ile İran ve Rusya’nın dahil olduğu müzakereler ile belirlenecek. Bunların hiçbiri olmadan diplomatik yollar denenebilir, milyonların hayatı feda edilmeyebilirdi, yazık, çok yazık! Yine de her şeye rağmen, “müzakere” siyaseti “vekâlet savaşları”ndan iyidir, bu noktada kimsenin birbirini suçlamaya, dışlamaya hakkı yok. Müzakereye karşı olanlar, bari artık şimdi seslerini kesip otursunlar diyorum.
Artık bitsin
Suriye trajedisi, “Esad diktatörlüğü” ve “IŞİD terörü” gerekçelerinin çok ötesinde, irili ufaklı hegemonya hamlelerinin, onların uzantısı olan yanlış hesapların, akılsızlığın, vicdansızlığın eseri, kısacası elbirliği ile işlenen bir insanlık suçu. Zaman içinde, daha fazla gerçek ortaya çıkacak, bu suçun asıl boyutlarını
o zaman göreceğiz, ama keşke bitse artık bu kepaze didişme.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.