Skandal Ses Kayıtları NATO Karargâhında Tartışılıyor
Dışişleri Bakanlığı’nda, Bakan Ahmet Davutoğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ve Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler’in katılımıyla yapılan Suriye toplantısının ses kayıtları, Türkiye dışında da yakından takip ediliyor. Özellikle de üyesi olduğumuz NATO ittifakının Brüksel’deki karargâhında ve diğer üye ülkelerin başkentlerinde. Bu ilgiyi, son günlerde görüştüğümüz NATO üyesi ülkelerin diplomatlarının söze hep bu kayıtları açarak başlamasından anlayabiliyoruz.
Savaşa NATO da taraf olacak
Toplantının sızdırılan ses kaydı neden NATO ve üyelerinin ilgi alanına girdi? Çünkü, Türkiye’nin Suriye ile savaşa girmesi halinde, Kuzey Atlantik Antlaşması’nın 5. maddesindeki “Bir üyeye yapılan saldırı, tüm üyelere yapılmış sayılır” ilkesi gereği NATO da çatışmanın doğrudan tarafı haline gelecek de ondan. Bu yüzden ses kayıtları hem NATO karargâhında hem de üye ülkelerin başkentlerinde elden ele dolaşıyor.
Senaryolar kaygı verici
Diplomatlar sızan kayıtlarla ilgili özellikle iki senaryoyu değerlendiriyor:
1. Suriye tarafından Türk topraklarına birkaç roket atılması senaryosu: Türkiye’ye yönelik doğrudan bir saldırı halinde 5. maddenin hayata geçmesi gerekiyor. Diplomatlar, ülkelerini bir anda Suriye ile savaşın içine sokacak böyle bir senaryonun, Türk güvenlik ve istihbarat birimlerinin üst düzey yetkililerince “bu kadar rahatlıkta tartışılıyor olmasına” çok şaşırdıklarını ve kaygı duyduklarını belirtiyor.
Türbeye saldırıya NATO karışmaz
2. Süleyman Şah Türbesi’ne saldırı senaryosu: Türkiye’nin toprağı sayılan Suriye içindeki Süleyman Şah Türbesi’ne Şam rejimi ya da El Kaide tarafından bir saldırı düzenlenmesi halinde bunun 5. madde kapsamında olup olmayacağı da NATO koridorlarında tartışılır hale gelmiş. Görüştüğümüz yabancı diplomatlar Cumhuriyet’e yaptıkları değerlendirmelerle ilgili şu bilgileri verdi:
“Bu senaryo sızdığından bu yana, bunun olası sonuçları NATO koridorlarında hem askerler hem de siviller arasında konuşuluyor. Varılan sonuç şu: Türbeyeyapılacak bir saldırı nedeniyle Türkiye ile Suriye savaşa girerse, NATO’nun ortak savunma ilkesi devreye girmeyecek!..”
Süleyman Şah Türbesi, Türkiye’nin sınırları dışındaki tek toprak parçası. Hal böyleyken oraya düzenlenecek bir saldırının üyesi olduğumuz güvenlik teşkilatının koruma şemsiye altında olmayacağı bilgisi ilk bakışta şaşırtıcı ve inanması güç bir bilgi.
Büyükelçi Pamir: Türbe yazdırılmamış
Ancak Türkiye’nin eski NATO Daimi Temsilciliği görevini de yürütmüş olan emekli Büyükelçi Ümit Pamir de dün bu bilgiyi bize doğruladı. Pamir’in değerlendirmesi şöyle:
“Doğrudur, hukuken, Türkiye’nin yurtdışındaki tek toprak parçası olan Suriye sınırları içindeki Süleyman Şah Türbesi’ne yapılacak bir saldırı NATO’nun ‘ortak savunma’ ilkesini harekete geçirmez. Çünkü Türkiye NATO’ya üye olurken o türbeyi kendi toprağımız olarak kayıtlara geçirtmedi.”
Bu kapsamda, “Fransa” ile ilgili benzer bir örneği anımsatan Pamir şöyle devam etti:
“Fransa NATO’ya üye olurken sömürgesi Cezayir’i o dönem ‘denizaşırı ulusal toprağı’ olarak saydırdı. Yani Cezayir’e yönelik bir saldırı NATO Antlaşması’na göre otomatik olarak Fransa’ya yapılmış sayılacak ve ortak savunma şemsiyesi hayatageçirilebilecekti. Şimdi artık Cezayir bağımsız bir ülke ve NATO dışında. Ancak odönem konan koşul hâlâ NATO Antlaşması’nın bir dipnotu olarak durmakta. Türkiye üye olurken Süleyman Şah Türbesi için böyle bir dipnot yazılmış değil. Siyasi olarak ortak savunma talebinde bulunabiliriz belki ama bunun hukukidayanağı bulunmamakta.”
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.