'Sürecin' cilvesi, dün Kandil'e anaakım medya akını varken, 'sözde gazeteciler' mahkemedeydi. Bugün iyi haber bekliyoruz
Yıllar sonra bu günleri anlatan bir belgesel çekilirse, Kandil’de ulusal ve uluslararası basının akın ettiği basın toplantısı görüntüleri üzerine, zamansal olarak aynı anda Silivri’de bir mahkeme salonunda KCK Basın Davası kapsamında gazeteci olmaktan yargılananların savunmaları verilsin isterim. Sahne canlanıyor gözümde.
Tamam, tüm dünyaya yeni bir dönemi duyurmak böylesi bol katılımlı organizasyonu icap ettirir. Gösterilen alaka da gayet anlaşılır lakin bir karede bunlar yaşanırken diğerinde, bırakın 26 tutuklu gazetecinin tahliye olmasını, yargılanan 46’sının hızlı çekimde beraat etmesi ve hatta iddianamenin yırtılıp atılması gerekmez mi?
ANF’nin ‘çöküşü’
2011’de Kürt basın kurumlarına yapılan operasyon neticesinde 26’sı tutuklu 46 gazetecinin yargılandığı davanın iddianamesi 800 sayfa. İçinde Kürt siyasi hareketinin bir nevi tarihçesi ve de son yıllarda yapılmış mühim haberlerin alıntıları bulunduğundan (çok gizli Google araması sonucu hepsi), süreç itibariyle meseleye aniden ilgi duyanlar için hızlandırılmış da bir kaynak niteliğinde. Tavsiye edilir.
İşte bu iddianamenin 110 sayfası baskınlarda ‘ele geçirilen’ kitapların listesinden müteşekkil. Bugün anaakım medya gazetecilerinin, genel yayın yönetmenlerinin paragraflarca alıntı yapabildiği Abdullah Öcalan’ın savunmaları, kitapları…
İddianamede 65 kez Kandil geçiyor. ‘Sözde üst düzey yönetim merkezinin bulunduğu Kandil’ yani. Hakikaten Kandil’e gitmişlikleri bile değil, gazetecilerin gittiği iddiaları suç hanesinde. 942 kez Abdullah Öcalan anılmış, 32 kez Murat Karayılan, 31 kez de Duran Kalkan adı geçiyor. ‘Dışarıdaki’ gazetecilerin hepsini geçip Öcalan’la nasıl söyleşi yapsak diye kafa yormaya başladığı günlerdeyiz. Kaldı ki yargılananlar ‘Öcalan Karayılan’a demiş, Karayılan ANF’ye demeç vermiş, o da ANF’ye bakmış’ mantığıyla suç çemberine dahil edilmişler.
İddianamede 396 adet de ‘sözde’ kelimesi bulunuyor. Sözde demokratik çadır, sözde gerilla, sözde marş, sözde bayrak, sözde kadın yapılanması şeklindeki akıl yürütme kendi içinde absürd yerlere varıyor. Aranızda sözde zehirlenme, sözde kırsal alan, sözde tiyatro sanatçısı, sözde gereklilik tamlamalarını anlayan var mı mesela? Bunların yanında sözde Kürt sorunu, sözde Kürt, sözde Kürdistan ve sözde siyasi tutuklamalar tutarlı kalıyor. Sözde çözüm ve sözde barış tamlamalarının trajedisi orada duruyor, kendi kendisini çürüten ‘sözde terör örgütü’ de… E oraya gelmeye çalışıyoruz.
Adı ‘süreç’ konmadan önce, Türkiye’yi sürece taşıyan haberlere imza atan, sözde haber ajanslarında, sözde haber sitelerinde, sözde yayın organlarında sözde gazetecilik faaliyeti yapmaktan yargılanan o gazeteciler de Kandil’de olabilirdi dün. Olmak isterdi. Anaakım medyanın daha önce görmemeyi tercih ettiği haberleri yaptıkları için bugün mahkeme salonundalar oysa. Bildiğimiz editörlük müesesesinden hiyerarşi, telefonda ‘arkadaş’ dedi diye örgüt ilişkisi çıkarılmış, dün Türk medyasının alakasıyla çökerttiği ANF’ye haber yaptıkları yahut baktıkları için yargılanıyorlar misal. Yıllarca mahkemelerden önce anaakım medyada yargılandılar zaten. (En iyi ihtimalle ‘Nasıl olsa kimse görmemiştir’ diye haberlerinden ‘aşırı ilham’ alındı.)
Şimdi gidenler de yargılansın demiyoruz. Dün aldığımız umut verici haberlere, bugün de yenileri eklensin diyoruz. Hem bu dosyadan yargılanan gazeteciler, hem tüm KCK tutukluları hem de bütün siyasi tutuklu ve hükümlüler adına… Yoksa sözde bir tutarlılık olur.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.