İki temel sorun var memlekette.
Lütfen okumayı bırakıp kafanızda sorun sıralamaya başlamayın. Sonu gelmez, yazıyı okumaya dönecek vaktiniz kalmaz. İki temel sorun dedim.
Birincisi, on gün öncesinin bir gazetesinde geçen gün tesadüfen gözüme çarptı.
Deniz Harp Okulu ve Deniz Lisesi’nin kuruluşunun 239. yıldönümü geleneksel kutlama töreni 18 kasımda yapılmış. Tuzla’daki Deniz Harp Okulu yerleşkesi tören sırasında izinsiz bir eyleme sahne olmuş.
Gazete haberi şöyle:
Törene bu okullardan mezun olan tüm subay ve amiraller davet edildi. Kutlamalar devam ederken tören, bir anda Balyoz Darbe Planı davasında mahkûm olan subay ve amirallere destek eylemine dönüştü. Öğrencilerinin arasına giren bazı emekli subaylar, Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy gibi darbe davalarında yargılanan veya hüküm giyen sanık ve tutukluların 50x50 ebadında fotoğraflarını açtı. Bazı emekli subay ve amiraller de üzerlerinde “Unutmadık!!!” yazan ve sanıkların adlarını taşıyan tişörtler giydi.
Eylemin izinli olup olmadığı ile ilgili sorulara Deniz Harp Okulu Komutanlığı cevap vermedi. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ise sözkonusu eylemi, açıklama yapmaya değer bir konu olarak görmedi.
Yerleşke içerisindeki eylemin planlı ve programlı olduğunun altını çizen uzmanlar, taşınan fotoğraf ve giyilen tişörtlerin önceden hazırlandığı ve hemen hemen her dönem mezunları tarafından taşındığına dikkat çekiyor. Uzmanlar, Deniz Harp Okulu gibi bir eğitim kurumunun içerisine sözkonusu fotoğraf ve malzemelerin herhangi bir kontrolden geçmeden rahatlıkla sokulmasının da bir güvenlik zafiyeti olduğunu vurguluyor.
Bunları okuduğum gazete 23 kasım tarihli.
Ve haberi okurken, askerî vesayetin bittiğini, Silahlı Kuvvetler’in artık seçilmiş hükümetlerin sözünden çıkamayacağını, sağa sola müdahale edemeyeceğini, bir daha darbe yapamayacağını düşünenlerin düşüncelerinden ne kadar kaygılandığımı hatırladım.
Birkaç generalin cezaevine atılması, birkaçına da gözdağı verilmesiyle, doksan yıllık bir geleneğin, aynı eğitimden geçmiş, aynı ideolojiyi paylaşan 40.000 subay, 95.000 astsubay, 25.000 uzman jandarma, 40.000 uzman erbaştan oluşan, 55.000 de sivil personel istihdam eden devasa bir mekanizmanın evcilleştirilmiş olduğunu düşünmek çok saf, çok iyimser ve çok garip geliyor bana.
Bunlara bir de dışarıdan destek veren CHP seçmenini, Cumhuriyet okurunu, askerî müdahaleye meşruiyet verecek olan tabanı eklersek, bu illetten kurtulduğumuzu düşünmek daha da saf, daha da iyimser ve daha da garip bence.
Memleketin ikinci temel sorunu da hükümet.
Murat Belge geçen gün bu gazetede şöyle ifade etti:
“Başbakan.. görüşlerini açıklıyor. İdam derken kürtaj, kürtaj derken dizi, okul üniforması, tıksırıncaya kadar içenler, ucu bucağı belirsiz bir monolog hâlinde. Durmadan, her ağzını açışta, birilerini azarlıyor.. bir hışmınan geliyor ama geçmiyor. Her sözüyle gerginlik, kutuplaşma yaratıyor.”
Bunlara bir de Kürt sorunundaki saldırgan ve savaşçı yaklaşımı, Hrant Dink davasıyla diğerlerinin hâlâ çözülmemiş olmasını, insan yaşamıyla ilgisiz kentsel dönüşüm ve cami ve meydan ve beton projelerini eklemek gerek.
En muhafazakâr Amerikan muhafazakârlarına parmak ısırtacak, en Türkçü Türk milliyetçileriyle en devletçi Türk devletçilerini hayran bırakacak bir hükümetimiz var.
İki temel sorun.
Ve toplumun bir kesimi, asker sorununu çözer diye her koşulda hükümeti destekliyor. Bir kesimi de hükümet sorununu çözer diye her koşulda askeri destekliyor.
Mesele, her ikisine de muhalefet edebilmek.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.