Aylardır İmralı sürecinin detaylarını konuşuyoruz ancak tartışmalar hep soyut kavramlar üzerinden gidiyor. Vaatler, temenniler, deklarasyonlar...
Dün ise ilk somut adım geldi. Kim ne derse desin, PKK’nın elindeki kamu görevlilerinin serbest bırakması olumlu bir adımdır. Elle tutulur, topluma dönüp ”Bak işte!” diyebileceğiniz enstantane. Hem taraflar, hem kamuoyu nezdinde ‘güven arttırıcı’ bir hamle.
Eğer siz ille de olayı ‘Vay PKK nasıl muhatap alınır! Nasıl bayrak asar!’ noktasında ”kilitlemeye” kararlıysanız, ömür boyu terör ve PKK’yla yaşamaya, huzursuz bir Türkiye’ye mahkumsunuz demektir.
Bazı gerçekleri konuşmanın vakti geldi. Devlet Bahçeli, her fırsatta hükümetin ”İmralı canisiyle kol kola Türkiye’yi böldüğünü” söylüyor. Oysa asıl bölünme tehlikesi, bu adımlar atılmazsa var. Dünyaya bakın, sokağa bakın, Ortadoğu’ya bakın. Bu zor süreç, Türkiye’nin bölünmesi değil, bilakis bir arada kalabilmesi için zaruri.
Ve kim ne derse desin, önümüzdeki hafta Diyarbakır’da Nevruz Meydanı’nda ilan edilecek ateşkes de bu açıdan sevinilmesi gereken bir adımdır. Evet, daha önce ateşkes açıklamaları oldu; evet, daha önce başarısız çözüm çabaları oldu. Aradan geçen yıllarda büyük öfke, güvensizlik birikti. Ama bu, yeniden denemememiz için bir neden değil. Deneyeceğiz, çabalayacağız ve hep birlikte akan kardeş kanını durdurmak için doğruyu bulacağız.
Buna karşı durmanın nasıl bir mantığı olabilir?
Lazkiye müthiş peki Uludere?
Dün Hürriyet’in manşetinde Cilvegözü saldırısını yapan Suriye muhaberat bağlantılı isimlerin Türkiye’den giden özel bir tim tarafından Baas rejiminin kalbi Lazkiye’de yakalanıp Türkiye’ye getiriliş hikayesi vardı. Bazıları ilk andan itibaren Cilvegözü patlamasını Suriyeli muhaliflere yıkmaya çalışsa da, olayın rengi aslında ilk 24 saatte belli olmuştu. Şimdi sıra adalette.
Laskiye operasyonu gerçekten de Bülent Arınç’ın dediği gibi “filim gibi” bir hikaye. Türkiye’nin burada verdiği mesaj çok net: “Bana bulaşırsan seni yakarım.”
Çiller döneminde Şam’daki birkaç çatapatı saymazsanız son dönemde Türkiye’nin böyle başarılı bir operasyonunu bilmiyoruz. Doğruyu söylemek gerekirse Mossad dışında bölgede bu tarz operasyon yapabilen başka ülke de yok.
İçişleri Bakanı olayı yalanlasa da bu olmadığı anlamına gelmiyor. Genelde bu tarz işler hukuki nedenlerle “muallakta” bırakılır, resmi açıklama olmaz, sadece medyaya sızdırılır. Anlayan anlar.
Fakat bir dakika! “İşte büyük Türkiye!” naraları atmadan önce dikkatinizi bir başka yere çekmek isterim çok değil bir yıl önce Uludere faciasının yaşandığı da yine aynı memleket.
Meclis’in bu hafta medyaya yansıyan Uludere raporu kamuoyunu hiç tatmin etmedi. Dün görüştüğüm BDP milletvekili Ertuğrul Kürkçü Uludere’de aslında bir istihbarat zaafı yaşandığını, saldırının PKK komutanlarından Fehman Hüseyin’in orada olduğu bilgisiyle yapıldığını düşündüğünü söyledi. Kimseye sorumluluk yüklemeyen rapora bu yüzden muhalefet şerhi koymuş.
Diyeceğim, sadece Lazkiye değil, bir de Uludere var. İlle de “büyük Türkiye!” diyorsak inat etmeden, uzatmadan mağdurlardan özür dileyelim.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.