Halil Berktay'ın çıkışıyla başlayan bir tartışma tüm solu kuşatmış görünüyor. 1 Mayıs 1977'de yaşanan facianın sol içi çatışmanın bir sonucu olduğunu söyleyen Berktay'a kimi kesimlerden destek, sol içinden ise eleştiriler geliyor.
Tartışma aslında Berktay'ı aştı.
Öyle bir noktaya gelindi ki, bir yanda, sola bakışta onu adeta kemalizmle eşitleyen indirgemeci, yargılayıcı bir yaklaşım belirdi. Solun verdiği mücadele, solcuların çektiği sıkıntılar, sistematik düşünce geliştirme ve hak kavgası üzerinden demokratik gelişime katkıları bir çırpıda yok sayılır hale geldi.
Öte yanda, sol, derin devlet faaliyetlerinin kendisine fatura edilmesine haklı olarak tepki gösterirken, hızla, tüm unsurlarıyla, geçmişle yüzleşme meselesini hafifseyen ya da bunun yapıp bitirildiğini ima eden savunmacı bir tavra doğru savruldu.
Ne biri ne diğeri...
Ve tüm bunların 1 Mayıs gibi karanlık ve onlarca insanın canına mal olmuş bir hadise üzerinden yapılıyor olması başka bir sorun...
Açıkçası tartışma kötü ve yüzeysel seyrediyor.
Yine de işin gerçek bir yönü bulunuyor.
Zira tartışmanın temelinde, tarafların niyetlerinden bağımsız olarak ve 1 Mayıs 1977 meselesinden çok, sol ve şiddet ilişkisi var.
Ortada "Sol, geçmişiyle, özellikle şiddet meselesiyle açık biçimde hesaplaştı mı?" sorusu var. "Tek tek kişilerin yaşadıkları yüzleşmeler bir yana, sol, bir bütün, bir zihniyet olarak kendisiyle şiddet meselesi üzerine konuşmuş mudur?" sorusu var...
Bu sorular önemlidir.
Zira bu sorulara bir çırpıda "Evet" yanıtını vermek mümkün değildir.
Nitekim bu "eksiklik" solda sık sürgün verir...
Son yıllarda özellikle Kürt meselesiyle karşımıza çıkmaktadır.
Nasıl?
Solun son yıllarda adım adım "Kürt siyasi hareketinin moral yörüngesi"ne oturması, "Kürt meselesinin bir tür bağımlı değişkeni" haline gelmesi, bunun ötesinde farklı bir bakış ve çözüm demeti üretmenin kıyısına bile yaklaşamaması açık bir vakıadır.
Bir adım daha ileri gidilebilir. Kürt meselesinin, zihniyet ve siyasi algı düzeyinde solun şiddetle ilişkisi açısından bir ayna, hatta haklı, doğru, zorunlu, türev şiddet kavramlarıyla dün ile bugünü bağlayan halka işlevi gördüğü söylenebilir.
Şu üç unsur solu bu açıdan tanımlar sanırız...
1. Solun, mağduriyet "duygusu"na ve mağduriyetçi tutuma dayanan, tarihsel asimetriler ve düz nedensellikler üzerinden Kürt meselesini ezen-ezilen ikilemi içine sıkıştıran, güç odakları arasında politik simetrileri görmeyen bir siyasi pozisyon refleksidir.
Bu refleks, solun hatırı sayılır bir kesimi için "Kürt sorununu Kürt politikasına kilitleyerek tartışma ve tanımlama eğilimi" olarak karşımıza çıkmaktadır.
Böyle olunca Kürtler değil, Kürt meselesi de değil, sadece mevcut Kürt politikası veri alınmaktadır.
2. Bunlar üzerinden sol kesimde siyasi tutum ve zihniyette "şiddet-siyaset-hukuk arasındaki sınırlar" iyice belirsiz hale gelmektedir. Ana sol dalgada, PKK'nın tarihsel ya da sosyolojik yönü, diğer yönlerini, özellikle politik ve şiddet yönünü adeta örtüp doğrulamaktadır.
Ve bu düşünce, solu, siyasi uygulamalarda ve ittifaklarda da görüldüğü gibi, mevcut Kürt politikasının gönüllü lojistik destek unsuru haline çevirmektedir.
3. Sol-şiddet ilişkisinde kritik noktalardan biri, solun çatışmacı niteliği ve bunun bizde aldığı biçimle ilgilidir. Bu biçim, biraz toplum tasavvuru eksikliğinden, (yani toplumsal kesim ve talepleri bir ideoloji ya da siyasi akım kategorisinin içine hapsetme eğiliminden), biraz da siyasi ve toplumsal hayatı salt bir mücadele olarak algılamaktan, biteviye öteki üretmekten kaynaklanmaktadır.
Mağdurculuktan güç alan, zımni bir şekilde yapılan, satır aralarına ve analizlere sızan, haklı-haksız, zorunlu-keyfi, meşru-gayrimeşru, doğru-yanlış milliyetçilik ya da kimlik tanımları, şiddet analizleri, kuvvetli bir şekilde faydacılığın altını çizmektedir.
Kendi iç farklılıklarına rağmen, bu ortak paydalar etrafında hareket eden solun, şiddetle hesaplaşması, bırakın bitmeyi, henüz başlamamıştır bile...
Buna bu ülkenin de, solun da ihtiyacı var.
Ermeni meselesinden, Kürt ve Alevi meselesiyle yüzleşme, arınma çağını soluyoruz...
Sol neden istisna olsun...
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.