• BIST 9367.77
  • Altın 2952.122
  • Dolar 34.4839
  • Euro 36.1941
  • İstanbul 8 °C
  • Diyarbakır 6 °C
  • Ankara 12 °C
  • İzmir 16 °C
  • Berlin 1 °C

Sol, sağ, şiddet…

Ali Bayramoğlu

Yazardan sadece öfke kusması ve küfür etmesi beklenen bir ülkede yazı yazmak müşkül iş.

Düşüncenin yerini keskin siyasi pozisyonların aldığı, doğruya eğriye, haklıya haksıza, meşruya, gayri meşruya bu pozisyonların karar verdiği anlarda, herkesin mahallesinde benzerlerini övdüğü, öte tarafı ise taş yağmuruna tuttuğu bir dönemde, bırakın yazı yazmayı, zihni huzur bile mesele oluyor.

Siyasi ve toplumsal hayatı yöneten çoğu zaman karşılıksız algılar, kestirme imajlar, keskin cepheler, kuru semboller, ölümcül önyargılar, bunu takip eden çarpıtmalar, söylentiler, iddialar…

Bunun arasında bir silah eksik…

O da zaman zaman “söz” biçimiyle ortaya çıkıyor.

Zaman zaman gerçekten boy gösteriyor.

Bir kesim için son olayda iddia edildiği gibi “masum ve eyleme itilmiş çocuklar”ın, yerini öteki tarafın çoçukları, örneğin Charlie Hebdo’ya saldıran “gençler” alınca sıfatları değişiyor, koşulların ürettiği eylemci yerini, bir özün doğal ürünü teröriste bırakıyor. Ya da öteki taraf bu denklemin tam tersini kuruyor.

Her halde “eylem, şiddet, hayat” değil, “kimlik, gerekçe, fayda” öne çıkıyor.

Hafızamız kısa.

Bu ülke daha bundan 35-40 yıl önce kadar şiddetin beterini yaşadı. Bölünmüş polis, yargı, öğretmen, gençlik, mezhepler ortamında 1978-80 arası sokak cinayetleriyle komşu evlere yapılan baskınlar 5000’e yakın can aldı. Gazi Olayları gibi yakın tarihin sosyolojik ve politik göndermeleri olan büyük kent olaylarını yaşadı.

Ölüler, kurbanlar, katiller oldukları tarafa göre muamele gördü.

Hala bunları soluyan, doğrulayan zinhiyetler tarafından kuşatılıyor olmak endişe verici.

Soldan sağa uzanan bu zihniyet zincirinin özü şurada yatar:

Kimileri için sınıfsal, kimileri için kültürel, kimileri için tarihsel bir mağduriyet duygusuna ve mağduriyetçi tutuma dayanan, tarihsel asimetriler ve düz nedensellikler üzerinden tüm bir siyasi hayatı, tüm siyasi olayları ezen-ezilen ikilemi içine sıkıştıran bir siyasi pozisyon refleksi...

Her ay, her hafta uygulamada, söylemde, yorumda onlarca örneğini yaşadığımız gibi bunlar üzerinden özellikle muhafazakar kesimde “ilke fayda karşısında ezilir”, “siyaset kimlikçi doğrular içinde erir”, “düzen ve yasal şiddet ikilisi içe içe geçer…”

Bunlar üzerinden aktivist sol kesimde ise siyasi tutum ve zihniyette “şiddet-siyaset-hukuk arasındaki sınırlar” belirsiz hale gelir, şiddeti tanımlayan eylem değil kimlik ve niyet olur. Kurban ve katil sıkça bu çerçevede yer değiştirir. İki gün önce Çağlayan’da yaşanan olaylara verilen kimi tepkilerde olduğu gibi…

Sol-şiddet ilişkisinde kritik noktalardan biri, solun toplumsal kesim ve talepleri bir ideoloji ya da siyasi akım kategorisinin içine hapsetme eğiliminden ve siyasi ve toplumsal hayatı salt bir mücadele olarak algılamasından, biteviye öteki üretmesinden kaynaklanmaktadır.

Ortak payda şudur: Mağdurculuktan güç alan haklı-haksız, meşru-gayrimeşru, doğru-yanlış siyaset, eylem ya da kimlik tanımları kuvvetli bir faydacılığın, kuvvetli faydacılık ise kuvvetli bir şiddet eğilimi…

Fiziki ya da simgisel şiddet…

Türkiye sağıyla, soluyla şiddet fikriyle hiç bir şekilde hesaplaşmamıştır.

Adliye cinayeti sonrasının resmi biraz da böyledir.

Not. Dünkü yazımda şöyle bir cümle vardı: “DHKP-C’nin solculuktan radikal bir Alevi siyasallaşmasına, terörden taşeronluğa uzanan iç içe girmiş türlü yüzleri var…” Malum zihniyet tarafından, anında, Alevileri hedef göstermekle, mezhepçilikle, tehlikeli analiz yapmakla suçlandım. Bağlanmış akıllara şunu hatırlatmak isterim. Her şeyin radikali olur. Solcunun, sağcının, İslamcı'nın Alevi'nin Sünni'nin… Burada sorun kimlikte değil siyasettedir. Yani Alevilik'te değil radikalliktedir. Ayrıca şunu da söylemek isterim: DHKP-C, sınıfsal, sosyolojik, politik, mezhebi türlü göndermeleri olan, fedain mitosu üzerine temellenmiş ve büyük kentlerde pimi çekilmiş el bombasını andıran bir örgüttür. Devlet tarafından salt asayiş sol tarafından düz sempati nesnesi olarak tanımlanan bu yapının sosyolojik, politik, ekonomik boyutlarıyla analiz edilmesi yapılması gereken ilk iş, alınması gereken ilk önlemdir.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89