Hukuk dışı otoriter bir yapıyı sürdürmek isteyen orduyla ve sürekli olarak kaos yaratmaya çalışan Ergenekon’la çatıştığı her an ben AKP’yi desteklerim.
Benim desteğimin AKP için hiçbir önemi yoktur ama benim için neyi, neden desteklediğim önemlidir ve böyle çatışma süreçlerinde durduğum yerden milim kıpırdamam.
Bu vesayet rejiminin en önemli unsuru olan ordunun “Ben hukukun üstündeyim, istediğimi yaparım” anlayışıyla dövüştüğü zamanlarda, ordunun otoritesini değil de AKP’yi “hedef” olarak görenlerle de hiçbir ortaklığım olmaz.
BDP ya da CHP gibi partiler böyle süreçlerde “siyasi bir partiyi” desteklemek yerine, orduyu cepheden karşılayan bir partiyi yıpratmayı birinci amaç yaptıklarında, hangi saikle hareket ederlerse etsinler benim gözümde birer “rejim payandası” parti olurlar.
AKP, Şemdinli’de, Sayıştay Yasası’nda, Ombudsmanlık Yasası’nda olduğu gibi orduyla işbirliğine yöneldiğinde ben AKP’ye karşı olurum.
AKP’nin bu tür işbirliği girişimlerini eleştirmeyen her parti de benim için “rejim” partisidir.
İktidarda bulunan AKP’nin denetimindeki polisler “gösteri yapan” çocukları dövdüğünde, o çocukların siyasi görüşleri ne olursa olsun ben o çocuklardan yana çıkarım.
Anayasa referandumunda değişimi desteklemeyen TÜSİAD’a karşı kesinlikle AKP’yi tutarım.
Hiç tanışmadığım ama bana her zaman çok sempatik gelen Bülent Arınç, “yaşam tarzı” konusunda “müdahaleci” bir görüşü seslendirerek TÜSİAD’la kavgaya girdiğinde ben TÜSİAD’ı savunurum.
Ordunun fikirlerimize, inancımıza, ibadetimize karışmasını istemediğim gibi AKP’nin ya da herhangi bir siyasi organizmanın da, kendisine benzemeyen insanların ahlakına, yaşamına, günahına karışmasını istemem.
AKP, Kürtlerin “anadilde eğitim” hakkını reddettiğinde ben AKP’ye karşı bu hakkı savunan BDP’nin yanında dururum.
Kürt açılımını başlatacak yürekliliği gösterdiğinde ise yerim kesinlikle AKP’nin yanıdır.
Bu açılımdan vazgeçtiğinde muhaliflerin arasına katılırım.
Kendisi İmralı’da Öcalan’la görüşürken, AKP kalkıp da “Çözümü getireceğim” diyen CHP’yi “BDP’yle işbirliği yapıyor” diye suçlarsa ben CHP’den yana çıkarım.
Böyle uzun bir liste yazabilirim size.
Çünkü bu ülkedeki istisnasız bütün partiler, kendi siyasi çıkarlarına göre sürekli pozisyon değiştiriyorlar.
Eğer herhangi bir partinin “mutlak” destekleyiciyseniz, siz de o partiyle birlikte pozisyon değiştirmek zorunda kalırsınız.
Bir partinin ya da bir parti liderinin siyasi çıkarı sizin hayattaki duruşunuzu belirler, zavallı bir “uydu” gibi tuttuğunuz partiyle birlikte döner durursunuz.
Nerede duracağınızı kendiniz belirleyemezsiniz.
Otoriter bir gelenekten geldiğimiz, liderleri neredeyse kutsallaştırdığımız için “mutlak” destekçilik bu ülkede “esas duruş” olarak kabul ediliyor, kitleler, gazeteler, televizyonlar, “yapıştıkları” partiyle, örgütle, liderle birlikte pozisyondan pozisyona geçiyorlar.
Sadece ilkesiz biçimde pozisyon değiştirmekle kalmıyorlar, kendileriyle birlikte pozisyon değiştirmeyenlere de düşman oluyorlar.
Dürüstlüğü “kendi fikirlerine ve ilkelerine” sadakatte değil, liderlerine, örgütlerine, partilerine sadakatte arıyorlar.
Kendilerini yok sayıyorlar.
Ve herkesin de kendisini yok saymasını talep ediyorlar.
Böylesine bir “kullaşmayı”, böylesine bir “ilkesizleşmeyi” en yüce davranış biçimi olarak görüyorlar.
Ben dürüstlüğün, insanın kendi fikrine, ilkesine, ahlakına sadakat göstermesinde olduğuna inanırım.
Ne istediğini, neye inandığını, neyi savunduğunu açıkça söylersin, senin fikirlerinle, inançlarınla uyuşan partileri, örgütleri, liderleri desteklersin, uyuşmadıklarında itirazını yüksek sesle, yüreklice, dürüstçe söyler, kendi yolunda yürümeye devam edersin.
AKP ne yaparsa yapsın AKP’ye, CHP ne yaparsa yapsın CHP’ye, BDP ne yaparsa yapsın BDP’ye karşı çıkan ya da onlar ne yaparsa yapsın hiç bakmadan onları destekleyen insanları anlamam, onların kendilerinden vazgeçmelerine, kendi hayatları içinde birer önemsiz gölgeye dönüşmelerine üzülürüm.
Bu ülkede askerî vesayetin bitmesini, otoriterliğin yok olmasını, kimsenin başkasının hayatına karışmamasını, herkesin özgür ve eşit yaşamasını, insanların fikirlerinden, inançlarından, ibadetlerinden, yaşam tarzlarından dolayı hesap vermemesini isterim.
Doğru olduğuna inandığım bu görüşlerin hayata geçmesine yardımcı olacak her hamlenin destekçisi, bunu engelleyen her hamlenin muhalifi olurum.
Lider olmayı da, kul olmayı da sevmem ben.
Sadece kendi dediği olsun isteyen liderlerden ve kullardan çok fazla haz etmeyişim de ondandır.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.