Gülümse-yerek başlayalım.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a şöyle bir “mesaj” seslendirmişti...
“Artık onun Selahattin adını telaffuz etmeyeceğim.
Çünkü Selahaddin Eyyubi’nin adını taşımaya layık bulmuyorum.
Selahaddin Eyyubi Kudüs’ü Hıristiyanlardan almıştı.
Bunun ise Kudüs’e bakışı malum.”
Selahattin Demirtaş’ın cevabını TV’den izledim:
“Benim adımı telaffuz etmeyecekmiş.
Çok üzüldüm.
3 gece uyuyamadım.”
Mizahın devamı daha da renkli:
“Şu işe bakın.
Seçim kampanyasını benim ismime dayatıyor.
Halka ne vaat ediyorsun?
Cevabı:
Selahattin ismini telaffuz etmeyeceğim.
Yani...
Halka vaadi bu...”
......................
Mizah “zekâ pırıltısını” yansıtır.
Siyasette de “kaliteli mizah” etkilidir.
İz bırakır.
Karizma öğesidir.
Demirtaş sıradan bir politikacı gibi cevap verse...
“Ben de senin ismini hiç anmayacağım” derdi.
Hani Karadenizliye birisi kızmış ve “Bundan böyle seni tanımayrum” demiş.
Onun cevabı da “Ben de seni hiç tanımayrum” olmuş.
Öyle bir sıradanlık olurdu.
Gerçi Selahattin Demirtaş da “Ahmed” ismi üzerine bir çeşitleme yapıp kökene uzanarak “Muhammed” ilişkisi üzerinden bir şeyler söyledi ama o daha çok “dini polemik” zeminindeydi.
Fazla da iz bırakmadı.
Keşke uzatmasaydı.
Demirtaş’a “sert ve keskin militan söylemlerinden uzak duran, ılımlı ve zaman zaman mizahla harmanlanan” üslubu artılar kazandırıyor.
.......................
Siyasette mizah güzeldir.
“İz bırakır” demiştim.
Siyasi mizahı en iyi yapan liderlerden biri Osman Bölükbaşı’ydı.
Seçim öncesi başka partilerden “oy getirebilecek” karizmatik isim diye birkaç aday devşirmişti.
Adam, Bölükbaşı’nın partisinden seçildi.
Ardından istifa edip başka partiye geçti.
Gazeteciler bu olayı sorarak Osman Bölükbaşı’nı sıkıştırdılar.
Bölükbaşı 4 kelimeyle meseleyi bitiriverdi:
“Kız sandık, kadın çıktı.”
........................
Günümüzde politika artık nükteden, mizahtan, ince üsluptan kopmuş durumda.
Bağırarak, çağırarak, tehdit ederek, aşağılayarak hoparlörlerin takatini zorlayan yüksek volümlerde yapılıyor.
Çetin Altan’ın genç bir gazeteciyken şahidi olduğum Meclis konuşması da harika bir siyasi mizah örneğidir.
Çetin Altan’ın milletvekili olduğu yıllardı.
Millet Meclisi kürsüsünde konuşuyordu.
Sivri dilli üslubuyla salondakilerin bir kısmını epeyce rahatsız etmişti.
Başkan onu “sözlerine dikkat etmesi” için uyardı.
O da milletvekilinin “kürsü masuniyetini (dokunulmazlığını)” hatırlattı.
“Özgür iradesiyle düşüncelerini dile getirebileceğini, buna kimsenin müdahale edemeyeceğini” söyledi.
Başkan, eski Meclis’teki yapılanmada, Çetin Altan’ın tam tepesindeki kürsüdeydi.
Ahşap konstrüksiyonun daha yükseğinden, aşağıdaki kürsüdeki Çetin Altan’a işaret parmağını sallayarak “Bulunduğum yer bana müdahale hakkını veriyor” dedi.
Çetin Altan anında cevabı yapıştırdı:
“Marangoz hatası sonucu siz oradasınız!”
Şimşek gibi çakan bir zekâ pırıltısı.
Çetin Altan’ın “yeminli” karşıtları bile kahkahayı bastılar.
Artık nereye çekerseniz...
İsteyen “Ahşap yapılanmada başkanlık kürsüsü marangoz hatası sonucu, milletvekili kürsüsünden yukarıda yapılmış” diye bir düz mantıkla yorumlar.
İsteyen de “başkanla ahşap arasında bir ilişki kurar.”
Şunu da belirteyim o başkan da “muhterem bir kişiydi...”
........................
Sadece siyasette değil yaşamın her alanına mizah katabilsek.
Kendimizi dev aynalarında görebilecek yerde kendimizle dalga geçebilsek.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.