Bosna-Hersek’te yeni bir toplu mezar bulunduğunu gösteren bir haber daha okudum yenilerde. Srebrenica kenti yakınlarındaki Zalezya köyünün çöplük olarak kullanılan alanının toplu mezar olduğu belirlenince kazı çalışmaları başlamış. Bosna-Hersek genelinde açılan toplu mezarlarda şu âna kadar 20 bin kişiye ait ceset bulundu. Yaklaşık 10 bin kişinin cesedi ise hâlen kayıp.
Haberin altındaki fotoğrafta kazı yerinde görünen yaşlı kadının yüzündeki kaygılı ifade, Aide Begiç’in yönettiği Kar (Snıjeg) filmindeki, kayıp erkeklerinin nerelerde gömülü olduğunu bulmaya çalışan kadın kahramanlarını çağrıştırdı bana. Yeni bir mezarın keşfi alışılan bekleme sürecinin umutla beslenen akışını değiştirebilir. Kayıplara karışan yakının her an gelebileceği düşüncesiyle hayata tutunmaya çalışmak daha tercihe şayan mıdır acaba?
Bu soruya verilecek cevapları açmaya dönük bir film olan Kar’ın CD’sini son görüşmemizde Emira Albayrak getirmişti bana, sağolsun. Bosnalı bir kadın yönetmen, tesettürlü bir yönetmen olan Aide Begiç kamerasını geçen yüzyılın son on yılının karartan Bosna savaşında büyük acılar çeken kadınların dünyasına tutuyor.
Savaş kasabanın erkek nüfusunu yok ederken, kadınlarına da yaşanan azap dolu günlerin geleceğin ufkunu da karartan kâbuslarını bırakmıştır. Derken arsa spekülatörleri ortaya çıkarak köyde zor bir hayat sürdüren kadınlara evlerini arazilerini satmaları için psikolojik baskı yapmaya başlarlar. Kış kapıyı çalmak üzeredir.
Kadınların çoğu evini, arazisini satmaya gönüllüdür. Alma ise üretimi sürdürmekten yanadır. Gelin geldiği kasabaya bağlanmıştır. Yalnız kadınlar bahçedeki meyve ağaçlarından elde edilen reçel ve marmeladın satışıyla önlerindeki zor kışı atlatmayı başarabilirler; buna inanır. Bir gün bir kaza sonucu tanıştığı ve ona ürünlerini pazara ulaştırma yoluyla işbirliği teklif eden hemşehrisi olan genç adamın söz verdiği üzere çıkıp geleceğine inanmaya devam eder. Hemşehrisi gencin gelişi zor kış şartlarını atlatabilmenin yanında savaş dulu Alma’nın yeni bir hayata başlamasının da işareti olacak.
Bosna savaşında erkekler şehit oldular, kadınlar ise savaşın en acı ve zor safhalarında mağdur ve kurban olarak, haysiyetleriyle ayakta kalabilmenin yollarını aradılar.
Yaşanan acıların sanat yoluyla ifadesi hiç kolay değil. Acılar henüz taze, yaralar kapanmamış. Yaranın estetize edilmesi kuşkusuz mesafeye ihtiyaç duyuyor.
Aide Begiç’in sinema dili, o mesafeyi kısmen de olsa sağlıyor. Yakın, içeriden ve ılık bir dil bu.
Dışarıdan olsa da yabancı olmayan bir film senaryosuna ise Mehmet Akif Turgut ile Funda Çetin imza attılar: Bekle Beni. Senaryo, Sırp askerlerin tecavüzü sonucu hamile kalan Bosnalı kadınlar ve onlardan doğan çocukların akıbetini konu alıyor. Bir savaşın kirli mirasını benliklerinde taşımaya zorlanan çocukların sayısı binlerle ölçülüyor. Bu çocukların bir kısmı anneleri tarafından çocuk yurtlarına terk edilmiş. Geçmişlerinden bihaberler, kendilerini terk eden ailelerini bulmayı umut edemezler.
Mehmet Akif Turgut tecrübeli bir senarist. Ekmek Teknesi, Karagümrük Yanıyor gibi dizilerden hatırlıyoruz ismini. Rahmetli Ömer Lütfi Mete’nin senaryo ekolü içinde değerlendirilebilir çalışmaları.
Bekle Beni Bosna savaşının en acı, en çirkin yönlerini konu alıyor; kuşkusuz çok zor bir seçim bu, filmin estetik başarısı kadar ahlâki açısının da yerli yerinde tesbiti bakımından. Lakin Bekle Beni, savaş karşıtı, ırkçılık yapmaktan uzak bir film olacağına inandırıyor, senaryosuyla. “Bütün Sırplar aşağılıktır” gibi bir cümlesi yok. Hikâye günümüzde geçiyor. Zenica’da yetimhanede kalan 17 yaşındaki Salih’in hikâyesidir anlatılan. Salih’in annesi Nerma’yı arayıp bulması, annesi tarafından kabul edilmemesi ve tecavüz sonucu doğduğunu öğrenmesi, biyolojik babası Borislav Miliç’i bulup öldürmek için Sırp Cumhuriyeti’ndeki Prijedor kantonuna gitmesi ekseninde gelişiyor hikâye. Nerma’nın başına gelenler geri dönüşlü gösterileceği için, savaşın atmosferini de veriyor film.
“Dünya ‘insanı’nın ve ‘Müslüman’ının içini acıtmak, savaş sırasında kafasını kuma gömenlere tokat aşketmek, benzeri vahşetler yeniden yaşanmasın diye gayret göstermek gibi amaçlarla bu filmi çekmek istiyoruz” diye yazıyor bana mesajında, Turgut.
Bekle Beni, Türkiyeli sinemacıların Bosna savaşı konusunda taşıdığı sorumluluğu yüz akıyla üstlenebilecek, fakat hayata geçmek için maddi desteğe ihtiyaç duyan bir proje.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.