• BIST 9367.77
  • Altın 2952.122
  • Dolar 34.4839
  • Euro 36.1941
  • İstanbul 7 °C
  • Diyarbakır 6 °C
  • Ankara 14 °C
  • İzmir 17 °C
  • Berlin -1 °C

Silah Kürtlerin aslında nesidir?

Kadri Gürsel

Silah, Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Leyla Zana’nın dediği gibi “Kürtlerin sigortası” ise, bu sözde “sigorta poliçesi” mevcut kapsam ve içeriğiyle, bugün ve gelecekte hangi risklere karşı Kürtlere güvence sağlayacaktır?

Ve bir soru daha: Silahı sigorta olarak gören anlayış, şimdi, şu anda silah kullanmak suretiyle gerçekleştirilen risklere karşı da bir “sigorta” önerebilmekte midir?

Zaten yazının konusu da bu...

Silahı sigorta olarak gören kültürün içinde bulunduğu çelişki ve açmaz...

“Silah bugün Kürtler için sigorta değilse nedir?” sorusuna cevap aramadan önce, Kürt hareketinin “silah”la ilişkisinin zaman içinde nasıl değiştiğine kısaca göz atmak gerekir.

PKK, izlediği Maoist “halk savaşı” stratejisinde yolun sonuna bundan 17-18 yıl önce gelmişti. TSK 1994-95 döneminden itibaren kırlarda alan hâkimiyeti sağlayınca artık görüldü ki buralarda PKK için “kurtarılmış bölgeler” oluşturmak imkânsızdır. Dolayısıyla, kırlardan şehirleri kuşatmak da imkânsızdı.

O tarihlerden beri silah ve “silahlı mücadele”, Kürt Hareketi için herhangi bir ayrılıkçı iktidar stratejisinin ana unsuru değildir. İşlevi itibarı ile silah ve şiddet, hem Ankara’ya hem de Türk ve Kürt kamuoylarına yönelik bir “müzakere aracı” olarak kullanılıyor.

Aynı zamanda, yeterli sayıda militanı “silahlı dağ kadrosu” olarak tutmak, Kürt hareketinin süreklilik iddiası ve varoluşsallık psikolojisi ile de yakından ilişkilidir. Neticede, isyan duygusuyla gerilla mitolojisini hemhal ederek derinleşmiş bir politik kültür söz konusudur.

Leyla Zana da “Silah Kürtlerin sigortasıdır” demek suretiyle bu kökleşmiş hareket kültürünün sözcülüğünü yapmıştır, tahkim etmiştir.

Oysa bugünkü şartlarda “silah” Kürt hareketi için artık bırakılması gereken bir araçtır. Fakat yanlış anlaşılmasın, bazılarının suret-i haktan görünmek için savunduğu gibi “kayıtsız şartsız ve hemen şimdi” silah bırakmanın PKK için imkânsızlığını teslim edecek kadar da gerçekçi olmak gerekiyor. Kürt hareketinin silahtan kurtarılması, ancak bir politik ve demokratik çözüm sürecinin belirli bir aşamasında söz konusu olabilecektir.

Dağa çıkanlar, dağa çıkmakla oluşturdukları siyasi denklemin tutsağıdırlar.

Dolayısıyla dağdan inmek, dağa çıkmaktan çok daha zordur.

Kürtlere Leyla Zana’nın şahsında “Sen de dağa çık” diyenler bu gerçeğin farkında. Fakat onların daha büyük bir endişesi var: Kürtlerin bu kez dağa değil meydanlara çıkmaya başlamaları...

KCK görünümlü BDP operasyonlarıyla, kendileri dağa çıkmayıp başka Kürtleri meydanlara çıkartmaya mütemayil bütün Kürt aktivistlerin derdest edilmeleri, özellikle Arap Baharı fenomeninin Ortadoğu’ya arz etmesinden sonra hızlandıysa, nedeni budur.

Çünkü bir “Kürt Tahrir”i ne “Türk modeli” bırakır geride ne de meşruiyet algısı...

Mamafih, Kürtlerin meydanlara çıkmasından korkup onlara “Dağa çıkın” tavsiyesinde bulunanların endişeleri abartılıdır.

Merak etmesinler, “Kürt Tahrir”i meydana çıkmaz. Çıksa da meydanda durmaz.

Şu farklar nedeniyle:

Kahire’nin Tahrir’i, biriken öfke ve nefreti akacak başka mecra bulamamış, örgütü, lideri ve rehber ideolojisi olmayan yığınların kendiliğindenci eylemiydi. Bu karakteristikleri nedeniyle çözülemediler, dağılmadılar, dağıtılamadılar.

Tahrir’de olmayan ne varsa Kürt hareketinin tabanında mevcut. Örgüt, liderlik, ideoloji ve siyasallaşma... Bütün bunlar kendiliğindenci tepki ve eylemin, yani “Tahrir”in önünü kesiyor.

Bir gösterinin mesela, yeri, süresi ve büyüklüğüne, değişkenlik içeren siyasi hesaplar dairesinde örgüt yöneticileri karar veriyorsa orada “Tahrir” falan olmaz elbette.

Ve tabii en önemlisi, Kürt siyasi tabanındaki gençlerin akmak için yer arayan öfkesinin yönlendirildiği, “dağa çıkmak” gibi bir kapı var, PKK tarafından açık tutulan...

Tahrir’dekiler kimsenin gözünde terörist değildi; oysa Kürt gençleri dağa çıkınca, umumun fikrinde “katli vacip terörist” oluyorlar.

Aynı demecinde Leyla Zana, “Silah Kürtlerin sigortasıdır” demeden bir-iki cümle önce, “Çok radikal bir şekilde demokratik eylemliliklerin yaygınlaştırılması lazım” da diyor.

Ne büyük bir tezat...

“Demokratik eylemliliğin” en büyük engeli, Zana’nın sigorta olarak gördüğü “silah”...

Ya da silahı “Kürt sigortası” olarak gören kendi zihniyeti...

O zihniyetin de aynı silah gibi ayak bağına dönüştüğünün artık görülmesi gerekiyor.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89